BÖLÜM 18.

76 29 0
                                    

Bir kitapta okumuştum, şey diyordu "Acı, acıyı söker."

Gözyaşlarımı kendim silmeyi öğrendiğim zaman büyüdüğümü anlamıştım ben. Düştüğümde dizlerimdeki yaraları kendim sarmaya başladığımda olgunlaştığımı anlamıştım ben. Kendimi çok uzun zaman önce zihnimdeki kutuya hapsettim.

Babamın ölümünün üzerinden aylar geçmişti fakat acım, hâlâ ilk günkü gibi tazeydi. Geçen bu uzun zaman dilimi içerisinde çok şey değişmişti hayatımda. Üniversite sonuçları açıklanmış, İstanbul'da özel bir üniversitede hemşirelik bölümünü  kazanmıştım. Abim ve Alaz, tercihlerimin hepsini İstanbul yazmış, başka da bir seçenek bırakmamışlardı bana. Asi dışında hepimiz İstanbul'u yazmıştık zaten. O ise İzmir'i kazanmış, aramızdan ayrılmıştı. Ayrılmamız epey zor olsa da zamanla alışıyordu insan. Ya da alışmak zorunda kalıyordu, bilemiyorum. Demir ve Yankı, işletmeyi kazanmışlardı; Vefa ise iç mimarlık kazanarak ailesinin istediği bölümü okuyacaktı. Sınava hiç çalışmamamıza rağmen açıkçası güzel bölümler kazanmıştık. Hepsi ile aynı üniversiteyi kazanmamıza içten içe sevinmiştim.

Annem, Almanya'ya taşınmış; bizimle olan irtibatını tamamen koparmıştı. Bu durum kapanmayan yaralarımın yeniden sızlamasına neden olsa da insan zamanla her şeye alışıyordu.  Alaz ve Atlas, bu süre zarfında  okul kayıt işlemlerimiz ile ilgilenerek sürekli yanımızda olmuşlardı. Hayatımız iyi ya da kötü bir şekilde devam ediyordu işte. Abim ve Kumsal, sevgili olmuş; bu durum da beni derinden sarsmıştı. Abimi kimseyle paylaşmak istemesem de Kumsal'ı seviyordum. Ya da sevmiş gibi yapıyordum, pek emin değilim.
Geçirdiğim bu zor süreçte en büyük destekçim yine bizimkiler olmuştu. Alaz, Vefa ve Atlas, kısa süreliğine bizim eve taşınmışlardı ve bu sıcak ortam ruhumu okşuyordu.

Alaz, kendime zarar vermemden korktuğu için günlerce uyumamıştı. Bir ara abimle ikisinin sarılıp ağladığını görmüştüm. O an zaman durmuş, dehlizler taşmış, tepki dahi verememiştim. Ben bu adamı hak edecek ne yapmıştım?

Ansızın belime dolanan kollarla irkilip düşüncelerime elimle dur işareti yaparak bulunduğum ortama geri döndüm.

"Korkma güzelim, benim."

Alaz’ın naif sesiyle hafifçe gülümseyerek başımı geriye atıp göğsüne yasladıktan sonra gözlerimi kapattım.

'' Oooo, çifte kumrularımız da buradaymış.'' diyen Atlas'ın neşeli sesi ile ona doğru dönüp göz kırptım.

'' Vasıfsız mısın kardeşim sen ya?''

Onunla böyle konuşmama sinir olduğunu bildiğim için her defasında aynı şeyi tekrarlayıp onu sinir ediyordum. Atlas, kendi kendine  homurdanırken ben keyifle sırıtmaya başlamıştım. Salona geçtikten sonra kendimi koltuğa bıraktığımda Alaz, gelip dizlerime uzanınca yorgun olduğu her halinden belli oluyordu. Dirseğimi koltuğun başlığına koyduktan sonra avuç içimi başıma yaslayıp Alaz’ın ipeksi saçları ile oynamaya başladım.

Atlas, abimin gitarını alıp çalmaya başlayınca hafif bir tebessüm ettim. Vefa, abim, Kumsal ve Demir,  gülerek içeri girince hepimiz şaşkınca onlara bakmaya başladık. Uzun zamandan sonra evin içinde kahkaha sesleri vardı ve bu durum beni içten içe mutlu ediyordu. Demir, her zamanki umursamazlığı ile gözlerini devirerek gelip yanıma oturunca yüzüne bakmaya başladım. Ardından başını omzuma yaslayınca gülümseyip saçlarını karıştırdım keyifle.

''Sevgilime mi yavşıyorsun lan sen?''

Alaz’ın  yalandan sinirlendiğini bildiğim için ona doğru dönüp öpücük attım ve o sırada Demir'in sesi doldu kulağıma.

"Aslına bakarsan pek de umurumda değilsin."

Demir, bu süreçte haddinden fazla umursamaz olmuştu ya da bilerek öyle davranıyordu; bilemiyorum. Bildiğim tek bir şey vardı o da acı, insanı gerçekten farklı birine dönüştürüyordu.

İnsanları anlamak kelimenin tam anlamıyla zordy ve benim kendime bile tahammülüm kalmamıştı artık.

Vefa, Atlas'a baktıktan sonra gülümseyip üst kata çıkmaya başlayınca neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Kaşlarımı çatıp Alaz’a baktığımda da anlamadığını belli eden bir işaret yapınca garip bir yüz ifadesiyle önüme dönüp  saçlarıyla oynamaya kaldığım yerden devam ettim. Saçları bir erkeğe oranla yumuşacık ve bakımlıydı. Elimi kulağındaki küpesinin üstüne getirip dokununca güler gibi bir ses çıkararak gözlerini kapattı. Abim ve Kumsal, kendi aralarında bir şeyler konuşurken sinirle gözlerimi devirdim. Abimin gün geçtikçe benden uzaklaştığını hissediyordum. Derin bir iç çektikten sonra bakışlarımı onlardan ayırdım.

Artık o kadar da tatlı gelmiyorsun Kumsalcık!

Vefa, elinde yan flüt ile aşağı inince ne yapacağını anlamıştım. Uzun zaman önce yan flüt çalmayı bırakmıştım ama Vefa, hâlâ devam ediyordu anlaşılan.

2+1 🎈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin