Romanımın başlarında aldığım umut nefesini son sayfalarında kan kusa kusa fazlasıyla vermiştim.
Zihnimin uçurumlarında büyüttüğüm kederin hazin tohumu filizlenip ayağıma dolanmış, beni zamanın yenilgisiyle karşı karşıya bırakmıştı.
Babamın kızı olmadım hiçbir zaman. Yaşıtlarım babalarının anlattığı masallarla büyürken ben babamın bana ettiği hakaretlerle büyüdüm. Arkadaşlarım, babaları ile parklara giderken ben babamın saçımı okşayacağı günün hayalini kurdum her gece. Ben, babamın bana karşı kurduğu duvarın altında yıkılırken büyük bir enkazı yarattım.Söylesene Aurora, kim bu hikayenin kötüsü? Ben mi yoksa vicdanım mı?
Benim babam öldü lan!
Şimdi, kaç ağıt yaksam diner bu kaderimin sönmeyen ateşi?
Sizin hiç babanız öldü mü? Benim öldü. Varken yokluğunu yaşadığım babam, artık tamamıyla yoktu. Ağzımdan kolaylıkla çıkan fakat beni darmaduman eden bu cümleyi kabullenmek istemiyordum.Hayatımdan yaşayacağım anıların çalınmasına izin veremezdim. Bir kez olsun ağız dolusu bir şekilde “Baba.” diyememişken şimdi ölemezdi.
Şoka girmiştim sanırım, tam bilmiyorum. Sadece deli gibi çığlık atarak saçlarımı yoluyordum. O an bir şeyler oluyordu ama kendimde olmadığım için tepki dahi veremiyordum tüm bu olanlara.
Babamın kanlar içindeki cansız bedeninin yanında dururken ansızın dizlerimin üstüne çöküp bağırarak ağlamaya başladım.
"Laden, kurban olayım kendine gel artık. "
Abimin sesiydi bu. Tüm bu kargaşanın içinde sımsıkı kapattığım gözlerimi açtığım anda abimin ağlamaktan kızaran gözlerini görünce içim bir kez daha acı ile dolup taştı.
"Ölmediğini söyle. Abi, yalvarırım ölmedi de bana."
Benimle birlikte o da ağlıyor, her ne kadar güçlü durmaya çalışsa da bu durum çok ağırdı. Abim, beni ayağa kaldırmaya çalışsa da her defasında başarısız oluyordu. Dizlerimdeki bütün dermanımı alıp götürmüşlerdi âdeta.
"Kalk abim, hadi."
Bedenimde ayağa kalkacak gücü kendimde bulamıyordum hiçbir şekilde. Vücudum titriyor, gittikçe görüş açım bulanıklaşıyordu. Abim, belimden tutup kaldırdıktan sonra beni yavaşça yürütmeye başlayınca arada bir tökezlesem de sımsıkı tutmuştu. O an nereye gittiğimizi bilmiyordum. Sadece abimin yönlendirmesi ile adım atıyordum o kadar. Gözlerimin önü ansızın kararınca ağzımdan çıkan son kelime "Abi?" oldu. Gerisi ise alabildiğine zifiri karanlıktı.
Birinin kucağındaydım. Abimin kucağındaydım.
"Ambulans çağırın."
"Bayıldı."
"Laden!"
Bağırışları duyabiliyordum fakat ne gözlerimi açmaya ne de konuşmaya mecalim yoktu.
"Dayan abim, bırakma beni. Lütfen dayan, Laden."
Abimin acı dolu fısıltısını duyduğumda ağladığını belli eden hıçkırık sesleri de beraberinde onu takip ediyordu.
Elim boşluğa düşerken sol gözümden bir yaş usulca yanağımdan aktı gitti.
Söylesene anne, düşen hep yerde mi kalır? Baba, neden bıraktın beni? Neden sevmedin beni söylesene?
Gözlerimi açtığım anda ambulansın içinde olduğumu anlamam uzun sürmedi. Alaz, baş ucumda durmuş sıkıntıyla yüzünü ovuşturuyordu. Diğer yanımda ise Vefa, duruyor; içine içine ağlıyordu. Olanlar aklıma gelince gözlerim tekrar doldu ve hızla doğrulmaya çalıştım.
“Alaz, çıkar hemen beni buradan." dediğim sırada çırpınıyordum.
" Güzelim, uyandın mı? Nasılsın?"
Boş bir şekilde yüzüne baktıktan sonra dudaklarımı araladım.
"Çıkar beni hemen Alaz. Babamın yanına gitmek istiyorum ben. Abim, nerede?"
"Laden, çıkamayız. Sakinleştirici yaptılar. Abin, cenaze işlemleri ile ilgilenmek için hastaneye gitti. Annen de biletini almış ilk uçakla geliyor."
Güçsüzce başımı sağa sola salladım. Tüm bu olanlara inanmak istemiyor, yaşadığım bu kâbus dolu geceyi zihnimden silmek istiyordum. Üstümde hâlâ doğum günü kıyafetim vardı. Ne doğum günü ama..
Diğerleri neredeydi bilmiyordum. Alaz ve Vefa, dışında yanımda kimse yoktu. Muhtemelen diğerleri de abimle birlikte giderek öbür işleri halletmeye çalışıyorlardı. Sıkıntılı bir nefes alarak başımı güçsüze sedyeye yasladım tekrardan.
Yarım saat sonra eve doğru gitmeye başlamıştık. Alaz, belimden dikkatli bir şekilde tutmuş, tutmuş nazikçe yürütüyordu beni. Sarhoş gibi dengemi sürekli kaybettiğim için ondan destek alıyordum. Arabaya ilerlerken bir an başım dönünce olduğum yerde durarak gözlerimi birkaç kez art arda kırpıştırdım. Tam o anda Vefa, iyi şeyler olmadığını fark edince hızla koluma girerek destek olmaya çalıştı bana.
"Laden, şimdi sakin ol; geçecek tamam mı?"
Ağlamaktan sesi çatallaşmış, muhtemelen bağırdığı için de kısık bir sesle konuşuyordu. Hızla beni bir kaldırıma oturtunca itiraz etmeden dediklerini yaparak başımı Vefa'nın yaslayıp sakinleşmeyi bekledim birkaç saniye. Yavaş yavaş kendime gelirken gözlerimin önündeki o karartı geçmişti.
"Alaz, sen arabayı getir istersen; ben Laden'in yanındayım." dedi Vefa titreyen sesiyle.
"Tamam, dikkat edin hemen geliyorum."
Alaz, hızla yürürken bir yandan da kravatını çıkarıyor; etrafa küfürler savuruyordu gelişi güzel. Vefa, saçlarımı okşamaya başlayınca kendimi tutamayıp omzunda hıçkırarak ağlamaya başladım. Ben ağladıkça o da ağlıyor, aynı zamanda iyi olmam için çabalıyordu.
"Vefa, benim bir babam yok artık." dedim ıstırap dolu bir sesle. Tüm bu olanlar benim suçumdu.
![](https://img.wattpad.com/cover/113781613-288-k163383.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2+1 🎈
UmorismoAbisini kendi vesikalık resminden bile kıskanan bir kız düşünün. O tam olarak ben oluyorum işte. Sakarlığın vücut bulmuş hali olarak gelmişim dünyaya âdeta. Sucukla selfie çeken bir abiniz varsa siz=ben demektir. Sevgilimin olmama şekli hayatın ban...