6.Bölüm KAÇIŞ
Kafanızı gökyüzüne çevirin. Ne görüyorsunuz?
Kiminiz bulutlu, yağmurlu bir hava ; kiminiz soluk yıldızlar, parıl parıl parlayan bir güneş kiminiz, kiminiz de karanlığın yalayıp geçtiği bir gece. İnsanlar diğer insanlara karşı da böyledir. Kimi soluk yıldızlar olarak görür onları. Kimi bulutlu, yağmurlu bir hava olarak. Ben insanları, karanlığın yalayıp geçtiği sessiz gecelerden biri olarak görüyordum. Hatta biraz daha daraltmak gerekirse, arkadaş dediğimiz insanları böyle görüyordum. Ne kadar zor olabilir ki? Diye düşüneceksiniz. Arkadaş edinmek ve gününün büyük bir kısmını onunla geçirmek, ne kadar zor olabilir ki? Zaten yiyeceğin yemeğinle onunla yemek, içeceğin kahveyi onunla içmek? Ya da ne bileyim, ders çalışırken onunla çalışmak.
İnsanı yanıltan nokta da bu oluyor işte çoğu zaman. Arkadaş demek, gününün büyük bir kısmını ona adamak demek değildi bana göre. Çekinmeden, beni yanlış anlar mı diye düşünmeden içini dökebildiğin insandı arkadaş. Ancak her zaman kötü şeyleri değil, aksine çoğu zaman iyi şeyleri paylaşırdın arkadaşınla. Kim yedi yirmi dört birinin derdini dinlemek için onunla arkadaş olurdu ki? Her ilişkinin altında gizli bir çıkar yok muydu? Anne çocuk ilişkisinin temeli bile belirli çıkarlara dayanıyordu. Sırf yaşlandığımda bana baksın diye çocuk yapanlar vardı... Arkadaşlarınız da sizden bir şeyler bekleyecekti elbette. Belki onlara yeni şeyler öğretmenizi ya da ne bileyim, sıklıkla güldürmenizi...
Peki ben, benden beklentisi olan herhangi birinin beklentisinin karşılanma ihtimali var mıydı? Güneş'in Batı'dan doğması daha olasıydı sanki...
"Güneş!" Tolga'nın ısrarcı sesi kafamı koyduğum anfi sırasında bile yankılanmıştı. Başımı ağır hareketlerle kaldırıp sınıfın girişine baktım. Kapıda durmuş eliyle gelmem için işaret yapıyordu.
"Ben böyle iyiyim." Başımı tekrar sıraya koydum ve ona aldırmadan gözlerimi tekrar kapattım.
"Çok önemli, gerçekten!" bu sefer daha hızlı bir şekilde başımı kaldırdım ve sinirle gözlerimi Tolga'ya diktim.
"Geçen sefer bunu söylediğinde, sana yemekte eşlik edecek birini arıyordun."
"Hey! Gururumu kırıyorsun. Bana eşlik edecek birileri her zaman olur." Yaşadığı bu küçük çaplı özgüven patlamasıyla onu baş başa bırakmayı düşünüyordum ki, sınıftan bana doğrulan birkaç meraklı göz huzursuz olmama sebep oldu. Daha ne kadar birbirimize bağıracağımızı merak ediyor gibilerdi. Ben olsam ben de ederdim.
"Geliyorum, lanet. Geliyorum." Çantamı koluma takıp ağır ağır merdivenleri indim ve sınıftan çıktım. Tolga ani bir hareketle koluma yapışıp beni çekiştirmeye başladı. Normalde bu ufak temastan bile rahatsız olurdum ancak sevgilisi olduğunu bilmek daha esnek davranmama sebep oluyordu. Giriş kattaki panoların önünde beni durdurdu.
"Adeta senin için düzenlenmiş!" gösterdiği afişe dönüp incelemeye başladım. Bir müzik yarışmasının afişiydi. Ödülü 250.000 lira olan bir müzik yarışması. Küçük dilimin hala olması gerektiği yerde olduğunu umarak Tolga'ya döndüm.
"250.000 lira mı? 3-4 dakikalık bir şarkı söyleyene 250.000 lira mı verecekler? Dalga mı geçiyor bunlar?" Tolga hafif yukarı kıvrılan dudaklarıyla yüzüme bakıyordu.
"Bilkent, Güneş. Bilkent." Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp afişi incelemeye devam ettim. İstediğin şarkıyı söyleme özgürlüğünün yanı sıra, sadece bir şeyler çalarak da yarışmaya katılabiliyordun.
"Şarkı söylediğimi kimsenin bilmesine gerek yok." Tolga sinirle kollarını göğsünde birleştirdi ve bana birkaç adım yaklaştı.
"Evet, var! Özellikle de burslu öğrenci olduğun için. 250.000 lira ne demek farkında mısın?" Elbette bu paranın ne demek olduğunun farkındaydım. Benim kaç aylık giderlerimi karşıladığını hesaplayamamıştım bile! Sinirlerim yavaşça tepeme çıkarken ses tonuma hakim olmaya ve olayı kapatmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ KARASI
ChickLitDaha ne kadar saklayabilir yaralarını o soğuk kişiliğinin ardında? Nereye kadar saklayabilir geçmişini? Daha ne kadar aşağılayabilir onu, ne kadar nefret ettirebilir kendinden? Ne kadar uzaklaştırabilir? Güneş, her zaman ısıtır mı dokunduğu teni? Pe...