14.Bölüm SORULAR ve CEVAPLAR

245 22 5
                                    

14.Bölüm

CANIM OKUYUCULARIM. İKİ ÜÇ YORUM YAPIP VOTE VERİR MİSİNİZ ALLAH RIZASI İÇİN? :D 

DİKKATE ALACAĞINIZI UMUYORUM. İYİ OKUMALAR!

Bir müzedesin. Etrafında yüzlerce tablo… Her birine tek tek bakmak istiyorsun, ama vaktin yok. Sadece en beğendiklerini seçip inceleyebilirsin. Birçoğunun yüzüne bile bakmadan hızla gözüne kestirdiklerine ilerliyorsun. Vaktin yok ya hani, bakamazsın diğerlerine. Yanından geçtiği tabloların hikayeleri hakkında en ufak fikrin yok. Onları kim yaptı, neden yaptı, ne anlatıyorlar… sadece baktın ve önceliğin onlarda olmadığına karar verdin.

Hayatın müzeden hiçbir farkı yok. Kendini bildiğin andan itibaren mecburen biri sizi bir tablonun önüne sürüklemediyse, gözünüze çarpanlar dışında hiçbiri umrunuzda olmayacak. Bir yandan da yüzlerce insanın o umursamadığı, bakmadan geçtiği tablo oluyorsunuz. Hatta öyle ki, yıllarca kimse önünüzde durmayınca kendinizi ressamın o ilk tablolarından biri gibi hissediyorsunuz. Hani şu daha mükemmellerini yapabilmek için sizin kullanıldığınız tablolardan…

Ben ve benim gibiler hayatımızın büyük bir kısmını bir ressamın ilk tabloları olarak geçirdik. Şimdi birden bire insanlar önümde durmaya, hikayemi merak etmeye başladırlar. Bense buna sevinmek yerine, altından ne çıkacağını düşünmekle meşgulüm.

Gözlerimi alışık olmadığım bir şekilde sabahın köründe açtığımdan beri elini elimden bir saniye ayırmamış olan Kaan’ı seyrediyordum. Kafasını vücudumun hemen yanına koymuş, üzerime doğru eğilmiş uyuyordu. Yatağından neden kalktığı ya da neden benim yatağımda uyuduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Gerçekten onu korumamı falan mı istiyordu?

Elimi çekebilmek için parmaklarımı oynatır oynatmaz elimi daha sıkı tuttu. Elimi daha sıkı tutmaması adına hareket etmeden uyanmasını beklemeye başladım. Saat henüz 6’ya geliyordu. Tekrar uyuyamayacak kadar huzursuzdum. Bu gece kabus görmemiş olmam muhtemelen benim için bir mucizeydi.

Kasıntı’ya sormak istediğim şeyler vardı ve ben uyanması için sabredemiyordum. Bir süre daha bekledim ve dayanamayıp elimi elinden çekerek onu uyandırdım. Olduğu yerde sıçrayıp başını hızla kaldırdı. Nerede olduğunu bilmiyor gibiydi. Birkaç kez gözlerini kırpıştırıp bakışlarını bana odakladı.

“Ne yapıyorsun?” kaşlarımı çatıp ters ters suratına bakmaya başladım.

“Asıl sen ne yapıyorsun? Madem bir yatak yeterliydi Eda’yı niye gönderdik o zaman? Ne işin var senin burada?” gözlerini birkaç kez daha kırpıp şaşkın şaşkın bakmaya başladı.

“Hatırlamıyor musun?” neyi hatırlamıyor muydum? Onu yatağa mı çağırmıştım? Ahlaksız teklifte falan mı bulunmuştum?!

“Bir şey demedim değil mi? Tamam biliyorum deliksiz uyuyorum ama, bunu hatırlamayacak kadar da deliksiz değildir herhalde değil mi?!”

“Sen cidden hatırlamıyorsun.” Bana öyle bir bakıyordu ki, sarhoşken aşkını itiraf edip ayıldığında hiçbir şey olmamış gibi davranan zamparalar gibi hissediyordum kendimi. Duygularıyla falan mı oynamıştım?

“Kaan, neyden bahsettiğin hakkında en ufak bir fikrim yok. Beni korkutuyorsun.” Ağzının içinde bir şeyler geveleyip ne olduğunu sormama fırsat vermeden konuşmaya başladı.

“Benim bir an önce gitmem gerek. İşlerim var.” Hızla pencereye yöneldi.

“Hey, dur bakalım! Bana söylemen gereken şeyler var. En azından bu kadarını hak ediyorum!” adım atmadan arkasına dönüp birkaç santim ötemde durdu.

GÜNEŞ KARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin