11.Bölüm PLANLAR

311 22 0
                                    

Kasıntı, Tolga, Eda ve Güneş'i özlemişsinizdir umarım! İyi okumalar :)

Yıldızları izleyememekten şikayetçi misiniz? Ben, yıldızları izleyemediğimi ancak bugün fark etsem de, şikayetçiyim. Yurdun beyaz tavanına bakmak yerine milyarlarca yıldıza bakıyor olmayı dilerdim. Tabii yıldızları göremememin bir diğer nedeni de henüz havanın kararmamış olmasıydı. Adımı o afişte görür görmez yurda dönmüştüm. Kasıntı'yı tanımadan önce sakin, tek düze ilerleyen hayatım şu son birkaç haftada o kadar hareketli bir hal almıştı ki kendi hayatımı tanıyamıyordum. Sanki, artık başrol ben değildim.

Ona zarar vermeyi o kadar çok istiyordum ki, içimdeki acımasızlık beni bile rahatsız ediyordu. Üstelik onu ona zarar verebilecek kadar tanımıyordum. Şuan avunabildiğim tek şey o yarışmaya katılmak zorunda olmayışımdı. Katılmıştım bir kere evet, ancak belki yarışma günü ölmüştüm? Belki sakat kalmıştım? Mecbur değildim sonuçta, değil mi? Yurtta birkaç saat daha kendi düşüncelerimde boğuldum ve sonra kafeye geçtim. Bugün işe erken gidip erken çıkacağım günlerden biriydi. Üzerime önlüğümü giyip kapının önünde dikilmeye başladım. Eski kafemin aksine burada saklanabileceğim bir masa yoktu. Burası daha çok, mutlu ruhları cezbediyordu. Gelenler genelde birkaç kişilik arkadaş grupları ya da ellerini birbirinden ayırmayan sevgililer oluyordu. Sahi, 19 yaşına gelmiştim ve henüz kimseyle el ele tutuşmamıştım. Bunun sebebi mantığımın aşka yer bırakmamasıydı. Duyguların garantisi olmadığına inanıyordum. Kimse kimseye seni sonsuza kadar seveceğim diye bir söz veremezdi. Ve benim aradığım, tam olarak böyle bir sevgiydi. Ya da kısaca, kimse benimle o anlamda ilgilenmediği için de sevgilim olmamış olabilir tabii.

Birkaç saat ılımlı müşterilere servis yaptıktan sonra moralim biraz olsun yerine gelmişti. Onların enerjisi beni de etkiliyordu. Aklımda sürekli dönüp dolaşan tek düşünce Kasıntı'dan nasıl intikam alacağımla ilgiliydi. Onun gibi birinden nasıl intikam alabilirdim ki?

Günümün tamamını onun yüzünden hiç ettim ve tekrar yurda döndüğümde aşırı yorgunluk sebebiyle kendimi yatağıma bıraktım. Eda yatağında bir şeyler okuyordu.

"Yine neye sıkıyorsun canını?" başımı anlayışla ona doğru çevirdim. Nereden başlayabileceğimi bile bilmiyordum. Ona bir müzik yarışmasına zorla katıldım diye dünyam başıma yıkıldı diyemezdim.

"Üniversitedeki insanlarla nasıl başa çıkıyorsun? Demek istediğim, her türden insan var ve bazen ne yapacağımı bilemiyorum." Eda kitabını usulca kapatıp komodine koydu ve yatağında doğrulup bana dönük oturdu.

"Bir keresinde yurda geldiğimde sırılsıklamdım, hatırlıyor musun? Bana ne olduğunu sormuştun, bende yağmur yağıyor demiştim. O gün bir damla bile yağmur yağmamıştı aslında. Okulun dengesiz kabadayılarından biri yaptığı espriye gülmediğim için başımdan aşağı bir kova su dökmüştü. Kısaca, başa çıkamıyorsun Güneş. İnsanlar o kadar acımasız ki, onlarla başa çıkamıyorsun. Senin kaybedecek bir şeylerin oluyor, onlarsa daha önce hiçbir şey kazanmadıkları için kaybetmek nedir bilmiyorlar." Söylediği şeylerin tamamına katılıyordum. Başımı usulca salladım ve kafamı yastığıma koydum. Bir gün erken uyumam, kalmama sebep olmazdı.

Hava şubat için bile o kadar kapalıydı ki, dolabımdaki birkaç parça eşyayı üst üste giyme isteği uyandırıyordu bende. Eşyalarımı alıp hala uyuyan Eda'yı uyandırmadan odadan çıktım. Bugün, Kasıntı'yla yüzleşme günüydü. Kendimi ilk dolmuşa attım ve yirmi dakikalık bir yolculuk sonunda Bilkent'te indim. Adımlarımı hızlandırıp kendimi mühendislik kantinine atıp etrafımı taramaya başladım. Hala hangi bölümde okuduğunu bilmiyordum. Ancak beni bir şekilde bulup sinir edebilme gibi bir özelliği vardı. Bu yüzden karşılaşacağımızdan adım gibi emindim. Ayaklarımı sabırsızca yere vurarak bir süre daha bekledim ve öküz sürüsü halinde on metre kadar uzağımdan geçen Kasıntı ve arkadaşlarına gözlerimi sabitledim. Gözleri amaçsızca kafeteryayı tararken benimkilerle buluştu. Yüzünde küstah bir gülümseme vardı. Ben de ona bakıp gülümsedim. Yüzündeki gülümseme yerini tereddüte bıraktı. Sanki, mutlu olmamam gereken bir güne gülümsüyordum. Arkadaşlarından birinin sırtına elini koyup onu geçirdi ve bana doğru yürümeye başladı.

GÜNEŞ KARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin