Bigbang- LoserHer şey normaldi.
İlişkileri yolunda gidiyordu, bir daha o kadar net bir tartışma yaşamamışlardı. Arkadaşlarıyla araları iyiydi, üstelik o sırada bir barda içiyorlardı. Taehyung kız kardeşinin yanında olması gerektiğini söyleyerek gelmemişti ve Jimin de üzerine gitmemişti. Zaten, ilişkileri çok normal de olsa Taehyung son günlerde biraz durgun görünüyordu. Evde işlerin yolunda gitmediği belliydi ama bu konuda kimsenin yapacak bir şeyi yoktu.
Kısacası, Taehyung'dan gelen aramaya kadar her şey her zamanki monotonluğundaydı. Jimin, kısa bir süreliğine kesilmiş olan müziği fırsat bilerek aramayı cevaplandırdı.
"Ah, beni sürekli özlüyorsun. Daha az önce-"
Alayla konuşmasını karşı taraftan gelen bir hıçkırık sesi böldü. Yüzündeki gülümsemeyi solduran da buydu.
"Jimin... ben..."
Ayağa kalktı.
"Taehyung, ne olduğunu söyle. Beni endişelendiriyorsun."
"Ben onu öldürdüm!" dedi Taehyung bir anda. "Yani emin değilim, Jimin, yerde kanlar içinde yatıyor. Yapmak istememiştim, yemin ederim. Onu öldürmek istemedim."
Masadaki kimsenin gözlerine bakmadan, çıkışa doğru koştu. Elleri titremeye başlamıştı. Taehyung'un sesi öylesine kötü geliyordu ki, o adamın ölüyor olmasına gram üzülmeyecekken, Taehyung bu kadar üzüldüğü için mahvolmuştu.
"Beni bekle," dedi nefes nefese. "Geliyorum, tamam mı? Taehyung saçma bir şey yapma. Ben hemen orada olacağım."
Karşı taraftan onaylar bir ses geldiğinde telefonu kapattı ve cebine koydu. Lanet arabayı nereye park etmişti?
"Bu taraftan." Yoongi'nin sesini duyduğunda ona baktı. Başını eğerek teşekkür etti ve birlikte lacivert arabaya koştular. Yoongi'nin bu duruma eşlik etmesi iyi bir şeydi. Jimin soğukkanlılığını koruyamaz ve yanlış kararlar alabilirdi. Yanında kendisinden büyük birinin bulunması ona güven veriyordu.
*
Yumrukladığı kapı nihayet açıldığında, derin bir nefes aldı. Aklındaki yüzlerce senaryo onu korkutmuştu. En azından gerçek olmadığını öğrenmek iyi gelmişti. En azından Taehyung'un iyi olması. Jimin onun üzerine bakarken, gözlerinin kocaman olmasını engelleyemedi. Üzerinde kırmızının en iğrenç tonu vardı. Kan. Beyaz tişörtü boyunca, boynu ve elleri boyunca. Kan.
Jimin ellerini onun iki koluna koydu ve onu geriye iterken dikkatlice yüzüne bakıyordu. Yoongi de onun peşinden girdi ve kapıyı kapattı.
"İyi misin sen?" dedi Jimin dehşetle. O kan Taehyung'un muydu, değil miydi, onu anlamaya çalışıyordu. Hayatında hiç bu kadar korktuğunu hatırlamıyordu.
Taehyung ağlamaktan kızarmış olan gözlerle ona baktığında Jimin ne yapacağını bilemedi. Durumun ne kadar ciddi olduğunu hala idrak edebilmiş değildi. "Orada.." Titreyen işaret parmağını uzattığı yere baktı Jimin. Yerdeki adam, kanın asıl kaynağıydı. Boylu boyunca yerde yatıyordu ve çok da canlı görünmüyordu. "Jimin yemin ederim. Yemin ederim onu öldürmek istemedim. Ben-ben-- O Iseul'ün üzerine yürüyünce ben.." Taehyung konuşmaya devam edemeden ağlamaya başlayınca ona sarıldı. Omzunun üzerinden, Yoongi'nin adamın nabzını kontrol edişini izledi.
Yaşıyor.
Yoongi dudaklarını oynatarak söyleyince belli belirsiz başını salladı. Adamın yaşaması iyi miydi, kötü müydü bilmiyordu. Ama adam ölseydi her şeyin Taehyung için daha zor olacağını biliyordu.
"Ambulans," dedi Jimin hafifçe geri çekilip. "Şimdi ambulansı aramalısın. Iseul nerede? Iseul ile Yoongi hyung bana geçsinler. Hem.. babamı da ararız. Onun avukatları bize yardımcı olabilir. Hadi Tae, ambulansı ara."
Jimin boş boş dikilmekte olan çocuğu sarstı. Adam ölmemeliydi. Bildiği tek şey buydu. Yoongi diğer odalara girip çıkarken onun ne yaptığını anlamış gibiydi.
Taehyung derin nefesler alıp kendini nihayet sakinleştirebildiğinde, Jimin de babasını aradı onun ambulansı aradığı zamanda. Ona durumu en basit şekliyle anlattığında bile babası kafayı yemişti endişeden. Onu korkutmayı istemezdi ama konu Taehyung'du.
"Evet, yakuzam. Başını sakın kaldırma, tamam mı?"
Yoongi Iseul'ü tek koluyla kaldırmıştı ve Iseul'ün başı onun boynundaydı. Kaldırmaması için telkin ederken, diğer elinde de bir çanta vardı. Jimin onu görünce arabanın anahtarlarını verdi ona. Hem arabanın, hem de evin.
"Evde yemek yok, hyung. Dolabın üzerinde her zaman sipariş verdiğim tavuk dükkanının numarası var. Eğer bir şey olursa-"
"24 yaşındayım Jimin. Evi patlatmadan ona bakabilirim birkaç saatliğine. Siz de kendinize dikkat edin, tamam mı? İkinizi de evde görmek istiyorum. Eğer eksik olursanız sonuçları ikiniz için de hoş olmayacak."
Jimin başını salladı hızla ve Yoongi de daha fazla beklemeden çıktı zaten.
*
Taehyung titremesini bir türlü kesemiyordu. Korkuyordu. Hayatında hiç olmadığı kadar hem de. O adam için endişelenmiyordu. Ölüp ölmemesi umrunda değildi ama o adam Iseul'ün gözleri önünde yaralamıştı. 12 yaşındaki bir kızın gözleri önünde babasını öldürmek üzereydi az daha. Iseul ondan nefret ederse? Bunu kaldıramazdı. Üstelik hapse girerse? Hapse girerse ona ne olacaktı? Kim bakacaktı? Yetimhanede büyüyemezdi, buna izin veremezdi ama onun izni dahilinde değildi zaten.
"Sakinleş," diye fısıldadı Jimin. Kollarını Taehyung'a sarmıştı. Ona güvendeymiş gibi hissettirmek istiyordu ama içeriden kimse çıkmadıkça endişesi büyüyordu. En çok da, katta gezinen güvenlik görevlilerinin telsizleri cızırdadığında korkuyordu Taehyung. "Tae, hapse girmeyeceksin," kulağına fısıldamaya devam etti. "Seni koruyacağım, bir yolunu bulacağız. Sen sadece kardeşini koruyordun, bunda yanlış bir şey yok."
"Hayır," dedi Taehyung. Başı Jimin'n göğsüne yaslı olduğundan Jimin onun gözlerini göremiyordu. "Nelere sessiz kaldığımı bilmiyorsun, Chim. O kadar çok şeye sustum, tepki vermedim.. 8 yıl dayandım ama şimdi onca zaman boşa gitti. Şimdi Iseul'ü koruyamayacağım. Şimdi-"
"Saçmalama," diye kesti Jimin onu. "Onu hepimiz koruyacağız. Seni de öyle. Hemen kötü şeyleri düşünmeye başladın. Bu kadar kolay vazgeçiyorsan, bizim işimiz zor," diye onu taklit etti. "Umudunu yitirme, Tae. Ben hep burada olacağım."
Moral konuşmasının devamını getirmek isterdi ancak koridorda, peşinde iki adamla birlikte gelen babasını gördü. İkisi birlikte ayağa kalktıklarında adam onlara ulaşmıştı. "Siz iyi misiniz çocuklar? Taehyung sen yaralanmadın, değil mi?"
Taehyung yere eğmiş olduğu başını iki yanına salladı. Hiçbir şeyi yoktu.
"Siz eve gidin," dedi sonra babası. Arkasındaki adamları gösterdi. "Biz gelen polislerle de konuşacağız, tamam mı? Taehyung daha iyi olduğunda onlara ifade verebilir, bunu erteleyeceğiz. Şimdi gidin."
Jimin başını sallarken, Taehyung olduğu gibi dikilmeye devam etti.
"O.. ölürse?" dedi boğuk bir sesle. "O ölürse beni koruyamazsınız."
"Bunu ben eve gelince konuşacağız, tamam mı?" dedi babası güven verir bir tonda. "Sen her şeyi bana anlatacaksın ve ben de çözüm yolu bulacağım. Ama şimdi eve git. Kız kardeşini yalnız bırakma."
