5| el ele tutuşalım

5K 506 213
                                    

Taeyong, Taeil, Doyoung-Stay In My Life


"Hey! Jungkook!" Jimin önden giden çocuğun dikkatini çekebilmek için adını seslenirken aynı anda da koşuyordu. Taehyung ona hatırlatmamıştı ama Jimin şansına onu görünce hatırlamıştı geziye gitmeyeceğini. Kar gezisine gitmeyerek arkadaşı ile vakit geçirmek istiyordu. Hem daha gençti, birçok yere daha sonra da gidebilirdi.

Jungkook onu duyunca durdu ve kolunun altına sıkıştırdığı basketbol topunu ayaklarının ucuna bıraktı. "Efendim?"

Jimin ellerini dizine koyarak soluklandı. "Yetkiler sende," dedi nefes aldığında. "Ben her şeyi hazırladım. Rezervasyonlar, otobüsler, her şey hazır. Ben geziye gelemiyorum o yüzden yetkili kişi sensin."

Jungkook anlamıyormuş gibi baktı bir süre. Ardından gözleri kocaman açıldı. "Ben yapabileceğimi sanmıyorum," dedi şaşkınlıkla. "Beceremem."

Jimin duruşunu dikleştirdi ve elini onun sırtına koydu. "Yaparsın," dedi güven verici bir tonda. "Sana güveniyorum. Bu arada, basketbol oynamaya mı gidiyordun?"

Jungkook başını sallayınca Jimin yerdeki topu aldı. "Ben de oynamak istiyorum! Olur mu?" dedi neşeyle. "Bu defa geçenki çocuklar olacak mı? Şu minik olan güzel oynuyordu," dedi yan yana yürürlerken.

"Yoongi hyung mu?" dedi Jungkook. "Evet, var. Onun bizden büyük olduğunu biliyorsun, değil mi?" dedi hemen ardından. 'Minik olan' tanımlamasından hoşlanacağını hiç sanmıyordu onun.

"Neyse," dedi Jimin ve geçiştirdi. Ardından tellerle çevrili basketbol sahasına ulaştıklarında çevresine bakındı. Minik olanın yanında iki kişi daha vardı. Jimin onları da tanıdığını biliyordu. Sadece pek konuşmamışlardı ayrıca sahanın dışında onları izleyen Seokjin'i tanıyordu. Okulda tanınırdı o da Jimin gibi. Jimin onlara selam verdikten sonra, sahanın dışındaki yolda yürüyen Taehyung'u gördü. Oraya pek de uzak olmayan kütüphaneden çıkıyor olmalıydı.

Ona herkesin içinde seslenmek yerine, Taehyung'u bundan hoşlanmayacağını tahmin ediyordu, yanına gidip söylemeye karar verdi ve sahadan çıktı. "Hey," dedi sakin bir şekilde. Her zamanki heyecanını bir kenara bırakmıştı. "Basketbol oynamak ister misin?"

"Öncelikle sana da merhaba. Sorduğun için sağ ol ama ben biraz sinirliyim. Sen nasılsın?" dedi alayla. Jimin bu arkadaş olma işine kendini fazla kaptırmıştı ama Taehyung biraz daha temkinliydi.

"Sinirli misin? Neden?" Jimin'in dikkati çok çabuk dağıldığında Taehyung güldü ve ellerini ceplerinden çıkardı. Ondan yürüyüp uzaklaşarak kaçamayacağının farkındaydı ve vazgeçmişti zaten.

"Büyük bir şey değil," diye geçiştirdi onu. Şimdi ona anlatamazdı. Henüz değil.

Eee?" dedi Jimin. "Oynamaya gelecek misin?"

Taehyung sahadaki çocuklara baktı. İletişim kurmayı sevmiyordu. Bu acı vericiydi ve onları izleyen beş çift göz pek de yardımcı olmuyordu.

"Takım çalışmasında başarılı olduğumu söyleyemem," diye geveledi. Doğrudan hayır diyerek onu terslemek istemediğini fark etmişti.

"Benimle aynı takımda olursun. Bence uyumlu olabiliriz," dedi Jimin. Gülümsemesi güven vericiydi. Bunu çok istediği gözlerinden okunuyordu ayrıca.

"Bilemiyorum," dediğinde, Jimin onu ceketinden tutup sürüklemeye başladı.

"Böyle olması hoşuna gidiyor, değil mi?" dedi gülerek. "Sen kaçıyorsun ve ben kovalıyorum falan. Gerçekten kurnazsın."

Taehyung bunun üzerine güldü. Elbette öyle bir amacı yoktu. Sadece her defasında yenileceğini bilse dahi, Jimin'e karşı koymaya çalışıyordu. Ama Park Jimin hep kazanırdı, öyle değil mi?

Wings of Freedom |vmin| ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin