31| turuncu ve beyaz

2.6K 333 46
                                    

"TaeTae~"

lseul yerde bağdaş kurmuş, ders çalışan Taehyung'un yanına yaklaştı. Jimin, birkaç saatliğine Seokjin'in yanına gideceğini söyleyerek evden ayrılmıştı ve Iseul ile Taehyung birlikte ders çalılıyorlardı.

"Efendim?"

Taehyung başını kitaptan kaldırmadı. Jimin'in de sürekli bölüp durduğu sunum ödevi bir türlü hallolmuyordu. Hallolmayacaktı da muhtemelen. Böyle gittiğine bakılırsa, dönem birinciliğine elveda demenin vakti gelmişti.

"Eve ne zaman gideceğiz?"

Taehyung elindeki kitabı o gün için bir daha açmamak suretiyle kapattı ve yere koyup, ayaklarını ileriye doğru uzattı.

"Nerden çıktı o?"

Gideceklerini biliyordu. Isteyip istememesi bir şeyi değiştirmiyordu. Dönmek zorunda olduklarının farkındaydı ama bu süreyi elinden geldiğince uzun tutmaya çalışmıştı.

"Jiminnie'yi ben de sevdim ama... Tae, babam-"

"Iseul sana yüzlerce kez söyledim. O adam senin baban değil. Annen de, baban da benim senin."

Kız yanaklannı şişirdi ve kaşlarını çatarak baktı Taehyung'a. Taehyung ne derse desin, o adamın babası olduğunu biliyordu. Taehyung'u ondan daha çok seviyor olabilirdi ama insanlar ebeveynlerini seçemezdi ve lseul'ün şansına da Jaejin düşmüştü.

"Bugün okula geldi," dedikten sonra ortaya bombayı bıraktığının farkındaydı. Taehyung sinirlenecek, bağırıp çağıracaktı en iyi ihtimalle. Sessiz kaldığında daha kötü oluyordu, bunun farkındaydı. "Özür diledi, Tae. Üzgün görünüyordu. Hem ben evimi özledim, eve gidelim. Lütfen~"

Taehyung bunların gerçek olmadığını biliyordı. Ne özür samimiydi, ne de o adam gerçekten üzgündü. Her birinin yalan olduğunu biliyordu. Ellerinden hiçbir şeyin gelemiyor oluşu her defasında aynı şiddetle canını yakıyordu. Ona cevap vermedi. Sesli söylemek daha kötü hissettirecekti.

*

"Ben geldim!"

Jimin neşeli bir sesle içeriye girdiğinde, Taehyung dizlerinde uyuyakalan kızın saçlarıyla uğraşmayı kesti.

"Şşşt, uyuyor," diye fısıldadığında, Jimin başını salladı. Çıkardığı montu öylesine bir yere attı ve koltuğa oturdu. Yorgun görünüyordu ama o her zamanki gülümseme suratındaydı.

"O zaman..." Jimin durdu ve gözlerini tavana çevirip düşündü. "Şu, bana önerdiğin şeyi yapmaya ne dersin?"

"Neyi?" Taehyung Iseul'ün başını hafıfçe kaldırıp yastık koydu ve ayağa kalktı. Bacakları uyuşmuştu.

"El ele tutuşup sinemaya gitmeyi. Saat hala çok geç değil."

"Jimin ben-"

"22 yaşındasın aptal herif, 72 değil. Sabaha kadar içelim demedim."

Jimin suratını asınca, Taehyung onun karşısına yürüdü. "Kırıldın mı?" dedi suratındaki hafıf gülümsemeyle. Jimin dudaklarını birbirine bastırıp kollarını göğsünde birleştirdi. "Küstün!" dedi Taehyung hayretle. "Iseul bile bana küsmeyi dört yıl önce bıraktı. Jiminnie, küçük bir kız çocuğu musun?"

"İstersen, küçük bir kız olup olmadığımı sana göstereyim? Ne dersin?"

Taehyung bunun üzerine güldü. Jimin'i kışkırtmak çok kolaydı. "Hadi" dedi gülerek. Ona ellerini uzattı. "Gerçek bir randevuya çıkalım o zaman."

*

"Film boyunca uyuduğuna inanamıyorum, Taehyung."

Jimin söylenerek yürümeye devam etti. Karlı yollar, karanlık hava ve şehrin birçok renkteki ışıkları her ne kadar romantik olsa da, Taehyung maalesef değildi.

Wings of Freedom |vmin| ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin