39| Buzz Lightyear

2.6K 314 56
                                    

Exo-Lightsaber

"Ben de size katılabilir miyim?"  Jimin tatlı bir şekilde sorduğunda resim defterine gömülmüş olan ikili bunu pek de umursamış gibi görünmüyordu.

"O boyadığın yer pembe değil, mavi olacaktı! Bulutlar pembe olmaz!"

"Oh, üzgünüm! Bu şeyi silebiliyor muyuz?"

"Hayır! Ama üzerini boyasak sorun olmaz belki--oh! Hayır! Olmayacak bu! Yeni bir tane çizmemiz gerekecek!"

"Pekala~ Arabayı ben çizmek istiyorum! Iseul, arabayı ben çizebilir miyim?"

"Hey! Ben de çok güzel araba çizerim. Bunu görmek ister misini-"

"Şuradaki ağacı çizdiğin gibi çirkin çizme, olur mu?"

Jimin pes edip onları rahat bırakmaya karar verdi. Iseul'ün babasıyla iyi anlaşıyor olmasına sevinmişti ancak biraz kıskanmış hissediyordu. Hayır, babasını değil.

Jimin sıkıcı bir insan mıydı? Iseul onunla vakit geçirmek yerine yaşlı babasını tercih ediyordu! Bu inanılmazdı!

Kahve hazırlayıp odasına girdiğinde Taehyung'u çalışma masasında gördü. Yine. Yani hala bıraktığı yerdeydi işte.  Şu sunumu bitirmek için saatlerdir orada bir şeylerle uğraşıyordu.

"Sanırım artık bir babam yok. Kız kardeşin onu elimden aldı," diye dalga geçip bardağın birini masaya bıraktı.

"Fazla iyi anlaşıyorlar ve bu beni korkutuyor. Iseul çok olgun. Ah, hayır, sanırım babam biraz fazla... çocuk."

Kalçasını masanın kenarına yaslayıp gülümsedikten sonra kahvesinden bir yudum aldı ve Tae'ye baktı. Ve evet, Taehyung Jimin'i dinlemiyordu.

"Biraz ara vermelisin." Elindeki kitabı hızla çekince Taehyung uzanıp onu almak istedi ancak Jimin onu havaya kaldırmıştı ve Taehyung yerinden kalkamıyordu. Sanırım poposu sandalyeye yapışmıştı.

"Acıkmadın mı?" diye sordu Jimin bardağı masaya bırakırken. Taehyung kitaba uzanmaktan vazgeçip ellerini önünde birleştirdi iç çekerek.

"Jimin, biliyorsun, eğer kalkarsam o kitabı senden kolaylıkla-"

"Şşş!" dedi Jimin ayağa kalktı ve kitabı kitaplığın en üst rafına koydu. Taehyung'un oturduğu yerden kalkamayacağını biliyor gibiydi.

"Gel bakalım buraya."

"Jimin-"

"Şşş!" dedi bir kez daha. "Sözümü dinle." Sonra yatağa oturdu ve Taehyung'u yürüyen sandalyeyle birlikte önüne çekti.

Taehyung ona bıkkınlıkla baktı. "Jimin, ciddiyim. O sunumu bitirmem gerekiyor."

"Ben de ciddiyim, seni özledim."

Jimin uzandı ve onun ellerini tuttu.
Taehyung sonunda pes edip o sinir bozucu surat ifadesinden kurtulduğunda Jimin gülümsedi.

"Ben de özledim. Sen yanımdayken bile seni özlediğime inanamıyorum."

Jimin gözleri görünmeyecek şekilde gülümsedi ve ani bir hareketle Taehyung'u kendine çekip üzerine düşmesine neden oldu. Yatağın üzerinde o şekilde birbirlerine bakarlerken Jimin nefes almayı unutmuş gibi görünüyordu. Özellikle Taehyung ona böylesine yoğun bir şekilde bakarken, kalbi yerinden fırlayıp yatağın yanındaki pencereden aşağı atlayacakmış gibi hissediyordu. Taehyung ellerini onun iki yanına sabitleyip yüzünü onunkine yaklaştırdığında Jimin de elini kaldırdı.

"Ellerini tutarken," dedi. Parmak uçları hafifçe onun pürüssüz tenine değdi. "Sana dokunurken de..."

"Ve gözlerine bakarken de," diye mırıldandı Taehyung.

"Özlüyorum," dedi Jimin. Sonra da başını hafifçe kaldırıp aralarında az bir boşluk olan dudaklarını birleştirmeye yeltendi.

Ancak anın büyüsünü bozan Taehyung'un karın gurultusu kahkaha atmasına neden oldu.

Taehyung ile yerlerini değiştirip üste çıktı kahkaha atarken. "Gülme," dedi Taehyung suratını asarken ancak karın gurultusu belirli aralıklarla devam ediyordu.

"Tae-ama-- Sanırım bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor!"

Kafasını Taehyung'un karnına yasladı gülmeye devam ederken.

"Bilmediğim bir dilde konuşuyor ama çözebilirim! Sanırım yardım istiyor," diyerek dalga geçmeye devam etti.

Taehyung onu omuzlarından tutarak kaldırdı. "O zaman mideme yardım etmeliyiz. Çünkü gerçekten aç olduğumu fark ettim."

Jimin gülmeye devam ederken o da gülümsedi. Az önce bir şeyleri bölen karın gurultusu onu sinir etmeliydi ama Jimin böylesine güzel gülerken, bu gülüşün sebebi olduğu için mutluydu.

"Dur, dur," dedi Jimin aceleyle. Bir şeyleri hatırlamış gibiydi. "Bak, sana ilişkimizin ilk hediyesini aldım," dedikten sonra elindeki turuncu küçük kutuyu olabilecek en az romantik şekilde Taehyung'a uzattı.

"Biliyorsun, yakut veya zümrüt değilse şansın çok az," diye alay etti Taehyung. Halbuki öyle bir düşüncesi yoktu. Jimin'in hediye almasına da gerek yoktu. Turuncu kutunun üzerindeki yeşil kurdelayı çözdü ve kutuyu açtı. Beklediği bir şey değildi.

"Bu..." dedi ve güldü. "Evimin anahtarı. Ya da artık evimiz. Birlikte yaşayacaksak yan-"

Sözlerini kesen Taehyung'un dudaklarıydı ve sözleri hep böyle kesilirse mutlu olurdu. İşaret parmağında sallanan; Buzz Lightyear'lı bir anahtarlığa sahipti. Üstelik bunların hepsi bir hayal olmaktan çıkmış, gelecek adına yaptıkları planlara dönüşmüştü. İşin en iyi yanı da buydu. Artık hayal kurmuyorlardı, olması muhtemel olan şeylerden bahsediyorlardı.

Ancak son birkaç gündür Iseul'ün hep yaptığı gibi, patlayan flaşla birbirlerinden ayrılmışlardı.

"Bunu da salona, diğerlerinin yanına koyacağım!"

******

"Salonda uyuyakalmışlar." Jimin gülümseyerek söyledikten sonra kapıyı kapattı. "Ve inan bana, daha önce babamı birine öyle sarılmış uyurken görmedim."

Masa başında oturan Taehyung da kafasını kitaplardan kaldırmadan gülümsedi. "Baban Iseul'e çok nazik davranıyor. Ona minnettarım."

Jimin üzerindeki gömleğin düğmelerini açarken geniş bir şekilde gülümsedi. Babasıyla gurur duyuyordu.

"Ne yapacaksan çabuk hallet."

Taehyung onun üst vucuduna bakıp homurdandı. Bu çocuk neden her fırsatta üstünü çıkarıyordu?

"Ne o? Hoşuna gitmedi mi?" diye sordu Jimin dolaba doğru ilerlerken. Yüzünde gevşek bir sırıtış vardı.

Jimin dolabının içine bakınırken bir anda karnına dolanan kollarla ve omzuna konulan öpücüklerle nefesini tuttu.

"Üşüyeceksin, Jimin," diye mırıldandı Taehyung onun tenine nefesi dokunurken. Jimin onun dokunuşlarıyla afalladı. Onun varlığı hep böyle hissetmesine neden oluyordu zaten. Başını döndürüyordu.

Ve bunu gerçekten seviyordu.

"Üşümüyorum," diye mırıldandı Jimin birkaç saniyeliğine gözlerini yumarken. "Sen yanımdayken üşümüyorum."

Taehyung Jimin'i kendine doğru çevirip ona gülümsedi. "Hep yanında olacağım, Jimin."

"Bundan sonra her şey daha iyi olacak," dedi Jimin. "Taehyung, o kadar mutlu hissediyorum ki. Seninle her şey o kadar güzel ki; o kadar güzelsin ki, gözlerim kamaşıyor."

Taehyung onun belini sıkıca sardı ve gülümseyerek alnını öptü. "Kalbinin gülüşlerini duyuyor gibiyim, Chim."

"Seninle kutsanmış gibi hissediyorum," dedi Jimin yüzünü onun boynuna gömüp kollarını ona sıkıca dolayarak. Taehyung'un üzerindeki tüylü kazak çıplak tenini gıdıklamıştı ve bu hoşuna gitmişti.

"İçeride mi uyuyorlar demiştin?"

Wings of Freedom |vmin| ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin