"Hey, Iseul, aç mısın?"
Jimin, dikiz aynasından arka tarafta oturan kıza baktı. Taehyung kaskatı bir şekilde oturuyordu ve bir kez olsun gözlerini Jimin'e çevirmemişti. Jimin onun gergin olduğunu biliyordu ama artık konuşmaları gereken bir şeyler vardı. Anlatılması gereken. Iseul cevap vermeden gözlerini Taehyung'a diktiğinde, Jimin derin bir nefes verdi. "Her neyse," dedi. "Sen aç değilsen dahi, ben açım ve ben yalnız yemekten hoşlanmam."
"Jimin, bizi eve bırak."
Jimin, Taehyung'un sesini duyduğunda ona dönmedi. Elbette onları o adamın ellerine vermek gibi bir planı yoktu. Böyle bir şeyi asla yapmazdı.
"Jimin, sana bizi-"
"Şşşt!" dedi Jimin yüksek sesle. "Araba kullanıyorum."
"Ama az önce-"
"Şşşt! Dikkatimi dağıtma."
"Sanırım şu an seninle konuşmak istemiyor," diye fısıldadı Iseul Taehyung'a. Jimin bunu duyunca güldü.
"O sadece birilerinin kendisini dinlemesinden hoşlanır. Sonuçta-"
"Mükemmel Park Jimin, evet. Biliyorum."
Jimin konuşmaya katıldığında, Taehyung hafıfçe onun koluna vurdu. "Az önce konuşmuyordun?!"
"Eh, konu ilgimi çekerse konuşurum. Sen can sıkıcı konuşuyorsun, Taehyung."
"Tae, siz sevgili olduğunuzdan emin misiniz? Ya da Jimin'in bundan haberi var mı?"
Iseul tekrar konuşmaya dahil olduğunda bu defa da Jimin güldü sadece.
*
"Burası neresi?" Önünde durdukları apartman, Taehyung'a tanıdık gelmiyordu. Yemekle ilgili bir şeyler zırvalamıştı Jimin ama burası yemekle pek de alakalı gibi durmuyordu.
"Burası... Seokjin ve Namjoon hyungun evi. Sanırım konuşmamız ve çözmemiz gereken bazı şeyler var ve bil bakalım kim hukuk okuyor?"
Taehyung bıkkın bir şekilde derin bir nefes aldı. Jimin asla ama asla nerede duracağını bilmiyordu. Kesinlikle bir sınırı yoktu. Taehyung onun sadece bunu boş vermesini istiyordu. Bu konu, uğraştıkça daha çok içine batacakları gibiydi ve o yüzden meseleyi kazmanın anlamı yoktu.
Jimin dairenin ziline bastığında, Taehyung gergin olan kardeşinin omzuna kolunu yasladı. En az kendisi de onun kadar gergindi çünkü. Onlar neden Taehyung'a yardım etmek istemeliydiler ki? Umursamayabilirlerdi. Üstelik, onlar Taehyung'u seviyorlar mıydı ki? Taehyung Yoongi'nin kendisinden nefret ettiğine emindi oysaki. Jungkook da ondan korkuyordu. Seokjin herkesi seviyordu muhtemelen ve Namjoon ile Hoseok kimseyi umursuyor gibi davranmıyordu. Hiç kimsenin başına dert olmak istemiyordu. Bunu Jimin'in bile bilmesi gerekmezken...
"Sonunda!" dedi kapıyı açan Jungkook. Onun burada ne işi vardı? "Seokjin hyung gelmeyeceğinizi düşünmüştü, bir problem mi-"
Jungkook, Jimin ve Taehyung'un ortasında duran kızı görünce sustu. Bir şeyler olduğu açıktı.
"Merhaba?" dedi tereddütle.
"Jungkook, orada dikilmeye ne zaman son vereceksin? Bırak da içeri geçsinler."
Yoongi de mi buradaydı?
Sırayla içeri girdiklerinde, Taehyung Iseul'ü de alıp kaçma planlarını yapmaya başlamıştı bile. Kesinlikle bir hapishaneye düşmüştü ve Jimin baş gardiyandı. Kesinlikle, gözlerini kısmış ve sanki ne düşündüğünü biliyormuşçasına Taehyung'a bakarken, Taehyung dudaklarını aralayamıyordu bile.