Bölüm 28

2.8K 179 67
                                    

Gecikme için üzgünüm. Lütfen kızmayın. İyi okumalar hepinizi çok seviyoruuum.♥

Bir hafta önce:

Burcu'nun gelmesiyle oturduğum yerden kalktım ve ona kocaman sarıldım. Üzgünce sırtımı sıvazladı ve parka doğru yürümeye başladık. Yaklaştıkça parktan bağırma sesleri gelmeye başladı. İkimiz de terginlikle birbirimize baktık. Parka biraz daha yaklaştığımızda Uygur'un sesini duyduğumu anladım. Ağacın arkasına saklanıp dinlemeye başladık. Şimdi de bir kızın bağırma sesi geliyordu. Bu Oya'nın sesiydi.

"... Napsaydım ha! Beni sevmeyen bir adamla napsaydım!"

Uygur'un sert ve yüksek sesi parkı yeniden doldurdu. Sanki o konuşunca herkes işini gücünü bırakıp onu dinliyordu. Salıncaklar, kaydıraklar, banklar, agaçlar, ben...

"Ne demek sevmiyorsun Oya! Ben sana köpek gibi aşıktım!"

Oya sinirle elini saçlarının arasından geçirdi ve yine bağırmaya başladı.

"Evet! Seviyordun! O Kumsal fahişesi gelene kadar! Bugün nasıl şarkı söylediğinizi görmedik mi sanıyorsun ha! Hepimiz gördük! Kızın gözlerine nasıl baktığını da gördük! Kabul et işte! Sen o kızı seviyorsun! Beni değil!"

Uygur bir an afallasada kararlı bir şekilde konuştu. İşte bir cümlenin her şeyi değiştireceği an bu andı.

"Ben o kızı sevmiyorum. Onun gibi bir kızla benim aramda hiçbir şey olamaz. Ben şarkı söylerken hiçbir şey hissetmedim, sadece eğleniyordum. O kadar. Daha fazlası yok. Ben seni seviyorum Oya! Sadece seni!"

Oya Uygur'a sokuldu ve yüzünü yüzüne yaklaştırdı ve konuştu.

"Kanıtla."

Uygur sanki bunu bekliyormuş gibi elini Oya'nın beline koyup iyice kendine çekti ve öpmeye başladı.

İşte o an duygularımın yıkılış anıydı. Tüm duygularım yere düşen tabaklar gibi kırıldı ve dört bir yana saçıldı. Elimde ne gerçek Kumsal kaldı ne de ona ait duygular. Ne yanımdaki Burcu ne de önümde yiyişen Uygur'la Oya. Hiçbir şey kalmamıştı. Hiçbir şey...

Park da sanki bunu anlamış gibiydi. Salıncaklar hafifçe sallanarak o gıcırtılı sesleriyle ölen duygularımı uğurluyorlardı. Kaydıraklar tıkırtılı sesler çıkartarak salıncaklara eşlik ediyordu. Elimi koyduğum ve artık bomboş olan kalbimden çektim. Tutunacak bir dal aradım. Elim ağacın dallarının birine çarpıp onu kırınca tüm gözler bana döndü. Yavaşça kafamı kaldırdım ve göz göze geldik. Onunla... Ağzını araladı ve yanıma gelmek için yeltendi. Geri geri birkaç adım atıp alaycı bir gülümsemeyle başımı sağa sola salladım. Arkamı döndüm, gözyaşlarım özgürlüğünü ilan etti ve koşmaya başladım. Arkada Burcu'nun Uygur'a bağırışlarını duyabiliyordum. Eve geldim ve dış kapıyı kapatmadan direk odama çıktım ve kapıyı kilitledim. Sırtımı duvara yasladım ve aşağıya doğru kaydım. Dizlerimi karnıma doğru çektim ve kafamı dizlerime koydum. Dış kapının kapanma sesini işittim. Burcu'nun geldiğini biliyordum.

"Kumsal!" Elini kapıya art arda vurmaya başladı. Birkaç kez kapıyı zorladı.

"Kumsal ordasın biliyorum. Aç hadi güzelim."

Birkaç kez daha kapıya vurdu.

"Kumsal! Yapma güzelim hadi aç şu kapıyı."

Çatallaşmış ama beni bile korkutan bir ses tonuyla konuştum.

"Burcu yalnız kalmak istiyorum."

Kısa bir sessizlik oldu ve ardından iç çekiş sesi geldi.

UyKu(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin