Bölüm 29

2.6K 195 35
                                    

Ben geldiiim. Kitabı bırakmışsınız. Bu beni üzer. Neyse bunu da atlatırız biz. İyi okumalar.

Kaç dakika o şekilde orda kaldık bilmiyorum ama ağlamalarım iç çekişlere döndüğünde oturduğum yerden kalktım. Üstümü silkeledim.

"Bu yaptığımız doğru değil. En iyisi ne biliyor musun..."

Etrafıma bakıp burnumu çektim ve sert bir şekilde bakışlarımı mavilerine çevirdim.

"Benden uzak dur. Bir daha konuşmayalım."

Kulaklığımı taktım ve kalbimde oluşan iğrenç hisse söverek bana yoğun duygularla bakan gözlerine sırtımı döndüm. Tıpkı onun bana sırtını döndüğü gibi.

......................................

Yine pazartesi yine okul yine iğrenç bir gün yine iğrenç bir alarm. Yüzüstü yattığım yatakta kolumu alarmın olduğu tarafa doğru rastgele savurdum ve çıkan sesi keyifle dinledim. İşte huzur buydu. Annemin aşağıdan bağırış sesi geldiğinde üç saniye süren huzurum Oya'nın boktan suratına döndü.

"Kumsalcııım! Biz çıkıyoruz kızım! Hadi hazırlanıp çık sende artık geç kalma!"

Oflayıp anneme böğürdüm.

"Tamam anne!"

Üçünün birden sesi geldi.

"İyi dersler!"

Ve ardından kapı kapandı. Oflayıp sırt üstü döndüm ve yere popo üstü çakıldım. Popomu ovuşturarak söylendim.

"Ahh. Sıçtığımın pazartesisi."

Suratıma su çarpıp dolabımı açtım. Okulumuz çok forma ve makyaj takıntısı olan bir yer değildi o yüzden istediğim şeyleri giyebilirdim. Dolabımdan siyah bir kot deri kalın bir kemer ve siyah dar bir üst kapıp giydim. İnce bir eyeliner çekitim ve rimel sürdüm.Kapıda beni izleyen Cash'e selam çaktım ve aşağıya indik. Mısır gevreğimi mideme yolladım. Cash de önüne koyduğum yemeği üç saniyede yutmuştu. Eh kimin köpeği. Dişimi fırçalayıp dudak nemlendiricimi sürdüm. Deri ceketimi üstüme geçirdim. Çantamı, telefonumu, anahtarımı ve kulaklığımı alıp evden çıktım. Kulağıma kulaklığımı taktım.

Yeri gelince sert ve duygusuz olabilen en azından duygusuzmuş gibi görünebilen bir insandım. Ve kesinlikle şuan tam yeri ve zamanıydı. Bu sefer kolay olmayacak Uygur efendi. Sen o kızdan ayrılsan bile seni affetmem için bir mucizeye ihtiyacın olacak.

Okula geldiğimde hoca girmişti. Yerime oturdum.

"Kızım nerdesin ya öldüm meraktan telefonlarımı da açmadın geliyorum evde de yoksun."

"Curcu sonra konuşalım mı?"

Yüzüne bilmiş bir ifade takındı ve işaret parmağını yüzümde gezdirdi.

"Oov ben bu tipi biliyorum. Üzgünsün ve yine umursamaz triplerine girmişsin. Durum ciddi."

Ofladım.

"Kızım bi sal beni iki dakika kafamızı dinleyelim."

"Uff iyi be tamam. Yalnız bu konu burda bitmedi asi genç konuşucaz bunları."

Gözlerimi devirip başımı sıraya koydum.

O sırada yanımdan dürten Tuna'yla başımı tekrar kaldırmak zorunda kaldım.

"Ne var?"

Tuna elini geri çekti.

"Kızım bi sakin üstüme atlama hemen. Uygur nerde biliyor musun diye soracaktım. Bayadır haber alamıyorum."

Boş boş baktım. Her zamanki gibi. Artık anlamışsınızdır söylemeyeceğim.

"Ne bileyim ben bekçisi miyim yine iğne oyasıyla sürtüyordur."

"Oya da haber alamıyormuş."

"O zaman kendine yeni bir oyuncak bulmuştur."

Tuna sıkıntıyla iç çekti.

"Durum sandığından daha ciddi Kumsal. Oya'yla hiç konuşmamış. Tuana eve neredeyse hiç gelmediğini söylüyor. Gecenin üçünde geliyormuş sabahın beşinde de çıkıyormuş. Anlıyor musun? Bir şeyler oluyor."

Kaşlarım çatıldı.

"Ne oluyor olabilir ki?"

"Söz konusu Uygur. Her şey olabilir."

Kafamı tekrar sıraya koydum. Düşünme Kumsal. Sakin ol ve nerede olduğunu merak etmekten vazgeç. Onu düşünmekten vazgeç. Endişelenmekten vazgeç. Tırnaklarımı sıraya vurmaya başladım. Kahretsin! Deli gibi düşünüyordum.

Yaklaşık on beş dakika sonra zil çaldı ve Tuna Burcu'nun yanına gelip kolunu omzuna attı.

Tuna'nın sıkıntısını anlayan Burcu'nun yüzü düştü. Kollarını Tuna'nın boynuna dolayıp ona sımsıkı sarıldı.

"Neler olduğunu bulacağız merak etme. Hep yanındayım."

Tuna'nın dudakları yukarı kıvrıldı ve o da sevgilisine sımsıkı sarıldı.

"Biliyorum. Ben de hep yanındayım."

Gözlerimi devirdim.

"Cilveleşmeniz bittiyse ben gidiyorum."

Burcu kollarını Tuna'nın eline indirip sordu.

"Nereye?"

"Oya ile konuşmaya."

"O zaman biz de Tuna'yla Tuana'nın yanına gidelim."

Tuna Burcu'nun elini büyük eliyle avuçlarken sordu.

"Oya'nın nerede olduğunu biliyor musun?"

Yan bir sırıtışla karşılık verdim.

"Parfüm kokusunu takip edeceğim."

Önümü dönmeden görüşürüz anlamında elimi kaldırıp indirdim. Arkamda gülüşen bir adet Tuna ve bir adet Burcu bıraktığıma o kadar emindim ki.




Bu Kumsal'ı sevdiniz mi? Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Gelecek bölümde görüşürüz.

.................



















UyKu(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin