Bölüm 32

3K 174 75
                                    

Şu aralar çılgınca dinlediğim bir şarkı multide. Okurken dinleyebilirsiniz. Bu bölümü söz verdiğim üzere 1567birtost  a ithaf ediyorum.💙 İyi okumalar kardan adamlarım. ;)

Gülerek topuklarımın üstünde arkama döndüm. Ve aniden ciddileştim.

"Sana inanmıyorum."

Buz gibi bakışlarımı ona yöneltirken ciddiyetle bana bakıyordu. Gözlerini kıstı.

"İnanmadığını mı söylüyorsun?"

Kollarımı önümde birleştirip başımı hafifçe salladım.

"Aynen öyle."

Bakışları yoğunlaştı ve mavinin en sert tonlarından birini aldı.

"Peki öyleyse..."

Birkaç adımla aramızdaki mesafeyi kapattı ve adımlarını küçülterek üzerime gelmeye devam etti. O geldikçe ben de arkamdaki duvara doğru gidiyordum.

"N-ne yapıyorsun?"

Kısık çıkan ve titreyen sesime en içten lanetlerimden birini gönderdim.

Dudaklarında tehlikeli bir gülümsemenin hayaletini gördüm.

"Daha inandırıcı oluyorum."

Birkaç adım daha attı.

"Ben Uygur Kaya ve..."

Attığı son adımla sırtım duvarla bütünleşirken aramızdaki mesafe de tamamen kapanmıştı. Ellerini omuzlarımın üzerine getirdi ve işaret parmağıyla nazikçe okşayıp tuttu. Gözlerini gözlerime kelepçeledi ve içimi gıdıklayan bir sesle konuştu.

"Seni önemsiyorum Kumsal Derin."

Birkaç dakika süren kalp krizimden sonunda kurtulduğumda yüzüne iyice yaklaştım ve suratına tükürürcesine konuştum.

"Sen sadece kendini ve Oya'yı önemsersin. Şimdi geri bas."

Dakikalarca süren delici bakışmamızdan Çınar'ın sesiyle kurtulduk.

"Haydi nerede kaldını... ov." Dilini şaklatıp yüzünü buruşturdu.

"Yanlış bir zamanda mı geldim?"

"Evet!"

"Hayır!"

Dehşetle açtığım gözlerimi Uygur'a yönelttiğimde omuz silkti ve dudaklarını oynatarak 'Ne?' dedi.

"Biz de tam geliyorduk. Değil mi Uygur!" İmayla ona baktığımda gözlerini devirip samimiyetsizce gülümsedi.

"Ya evet. Hadi gidelim."

Çınar önden giderken Uygur'un koluna bir tane geçirip tısladım.

"Tanrı aşkına derdin ne senin! Yanlış anlayacak şimdi!"

Elini omzuma boyup beni iki parmağıyla öne ittirdi. Ona hayvan gibi vurduğumda hiç etkilenmeyen adam beni iki parmağıyla on kilometre öteye uçururken hayatı sorguladım. Nerede bu adalet! Batsın bu dünya!

"Çok konuşma da yürü bela kapanı."

Sinirle ofladım.

"Nerem bela kapanı benim ya! Sensin bela kapanı!"

Gözlerini devirdi.

"Kızım sen susmaz mısın!"

Oflayarak önüme döndüm ve hızlı hızlı yürümeye başladım. Bu çocuk tam bir kaostu.

UyKu(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin