Ayna karşısındaki görüntüsü, karanlığın beden bulmuş haliydi.Yazarın ağzından
42 saat önce..Genç adam, çıplak göğsünde gezinen parmakların verdiği gıdıklanma hissiyle rahatsızca kıpırdanarak gözlerini araladı ve göğsündeki elin sahibine baktı.
Yanında yatan ve bütün gece uyumadan hayranlıkla kendisini seyretmiş olan kadın ona yabancı gelmişti.
-"Günaydın."
Dedi gülümseyerek.
Genç adam cevap vermek yerine kafasını ellerinin arasına aldı ve düşünmeye başladı. Ne ara gelmişti bu otel odasına?
Yataktan kalktı ve yerde duran baksırını hızla biçimli bacaklarından geçirdi.
-"Dün gece harikaydı, teşekkür ederim." Dedi kadın memnuniyet içeren yüz ifadesiyle.
-"Kimsin sen?"
Genç kadın bu soru karşısında bozulduğunu belli etmemeye çalışarak yataktan kalkıp tüm çıplaklığını adamın gözleri önüne serdi ve ona doğru yaklaştı. Kemerini takmakla uğraşan Kıraç'ın boynuna doladı kollarını.
Genç adamın bir defa bile olsa kafasını kaldırıp ona bakmaması zoruna gitmişti.
-"Ben... sana dünkü mükemmel geceyi yaşatan afet-i devranım."
Dedi ayartıcı ses tonuyla. Kendinden oldukça emin bir şekilde konuşuyordu çünkü hatırladıkça içinde kelebeklerin kanatlandığı bu sözleri ona dün gece Kıraç söylemişti.
Fakat Kıraç'ın ona cevap vermemesine karşın tereddütle sordu
-"Beni unutmuş olamazsın öyle değil mi?"
Genç adam gözlerini gömleğinin iliklemeye çalıştığı düğmelerinden ayırarak ondan bir an önce cevap bekleyen kadına çevirdi.
-"Aslında dün geceyle ilgili hiçbir şeyi hatırlamıyorum."
Gülerek, şansına küs dercesine konuşmuştu.
Buraya nasıl geldiğini hatırlamaya çalıştı o an. Acaba dün gece içmiş miydi? Hafızasını her ne kadar zorlasa da hatırlayamamıştı. En son hatırladığı şey, Mihriban'ı eve bırakmasının ardından bir bara gitmiş olduğuydu.
Düşünmeden edemedi, Mihriban şu an ne yapıyordu acaba?
-"Öyle mi? Büyük bir zevkle bir daha hatırlatabilirim o zaman."
Dedi kadın kolundan tutup onu yatağa çekiştirerek.
Kolunu geri çekti.
-"Kalsın."
Karşısında duran adını bile bilmediği kadına iğrenirmişçesine baktı.
Şu an kadının ne düşüneceğini umursamıyordu.
-"Saat kaç?" Diye sordu boğazlı siyah badisini üzerine geçirirken.
-"Bilmem. Kol saatin yok mu?"
-"Olsa sana sorar mıyım?"
Ceketini de eğilip yerden aldığında karşısında duran kadının üzerinde göz gezdirdi.
Kızıl, omzuna kadar gelen saçları vardı. Göğüsleri en fazla 75'likti, küçük göğüslü kadınları hiç sevmezdi.
Kesinlikle tipi değildi. Böyle bir kadınla gecesini nasıl geçirmişti anlam veremiyordu.
-"Demek afet-i devran ha!"
Dedi gülerek alaylı ifadesiyle.
-"Anlamadım?"
Kadın meraklı gözlerle ona baktığında mırıldandı.
-"Artık ne kadar içtiysem..."
Baştan aşağı süzdü bir defa daha.
Adamın bakışlarının üzerinde gezinmesinden zevk alırmışcasına gülümsedi karşısındaki kadın.
-"Sıradan bir gece yaşatan, sıradan bir fahişe."
Duydukları karşısında, yüzündeki gülümseme aniden silinirken yanağından süzülen yaşların akmasına engel olamamıştı genç kadın.
Karşısında bir başka erkek olsaydı bu kadar üzülmezdi belki de. Fakat bu cümleleri ona sarfeden kişinin büyük bir arzuyla dilediği Kıraç olması çok ağır gelmişti ona.
Kıraç, geceyi beraber geçirdiği kadını, yüzü mors olmuş bir şekilde ardında bırakarak otel odasından çıktı ve resepsiyona ücreti ödedi.
Arabasına ilerlediğinde hala dün gece olanları düşünüyordu.
Bir bilinmezlik daha eklenmişti cevapsız sorularının arasına.
İçmiş olsam hatırlamam gerekmez miydi? Diye geçirdi içinden.
Mihribanı'da tek başına bırakmıştı koskoca evde.
Sinirle direksiyona vurdu ellerini.
-"Sen nasıl bir hayvansın ulan!"
Yol boyunca kendisini suçlamıştı.
Her an onun eksiklerini, güçsüz taraflarını bulmak için uğraşıp kendi çıkarları adına kullanmaya çalışan düşmanları vardı ve o, buna rağmen koruması altına aldığı genç kızı evde bir başına bırakıp gitmişti.
Eğer Mihriban'a bir şey olursa kendini affetmezdi.
O an neden Mihriban'a karşı bu kadar korumacı davrandığını düşündü.
Daha önce hiçbir kadın için bu kadar endişelenmemişti.
Yoksa onun saflığının ve güzelliğinin etkisine mi kapılmıştı? Oysa iki gün önce tipim değilsin diyerek aşağılamıştı onu. Belki de kabullenemediği duygularından kaçış yöntemiydi bu.
Hayatı boyunca zevkleri uğruna vakit öldürme yolu olarak başka kadınlarla oyalanmıştı hep.
Sayamayacağı kadar çok kadın girmişti yatağına, fakat hiçbiri hayatına zerre kadar etki yaratamamıştı.
Bıkmış olmalıydı, görünüşleri farklı fakat kişilikleri hep aynı olan kadınlardan.
Hızlı adımlarla eve girdiğinde seslendi
-"Mihriban!"
Ses gelmeyince genç kızın odasına ilerledi aceleyle.
Kapıyı açtığında Mihriban'ı içeride bulamamanın verdiği sinirle küfür savurdu.
Korktuğu şey başına gelmişti işte.
Odanın içinde birkaç tur attı ve sinirine hakim olamayarak
-"Bir gün eve gelmeyeyim, onda da kaybol ortalıktan!"
Diye gürledi.
Aklına gelen binlerce düşüncenin ardından genç kızı aramak için elleri cebine gitti. Niye Mihriban'ı aramak daha önceden aklına gelmemişti ki?
fakat sonradan telefonunu yere fırlattığını hatırlayınca, o an ki siniriyle önünde duran cam komodini parçaladı.
Kırılan komodinin cam kırıkları eline batmıştı.
Kanayan elinin acısına aldırmadan sertçe kapıyı çarparak çıktı evden.
Şirkete gittiğinde sekreterine, ona yeni bir telefon almasını ve korumaları odasına çağırmasını istedi.
Odasına girdi ve büyük odanın içinde sıkıntıyla volta atmaya başladı.
Eğer Mihriban kaçırıldıysa bu, ya baş düşmanı olan Kalender'in intikam amaçlı oyunu olmalıydı ya da Mihriban'ın babası akıllanmayıp da onun evde olmamasını fırsat bilerek eve gelmişti.
Korumaların odaya girip son durumu anlatmalarıyla, Mihriban'ın babasının hala hastanede tedavi altında olduğunu öğrendi. O zaman geriye sadece bir tane mantıklı seçenek kalıyordu.
Korumalara emir verdi
-"Kalender'i takip edin ve eğer kız Kalender'in elinde değilse her yeri didik didik arayıp bulun onu."
-"Peki Kıraç bey."
Deyip odadan çıktıklarında, Kıraç hala bu konu üzerine düşünüp çözüm yolu aramaya devam ediyordu.
En mantıklı seçenek Kalender olarak gelmişti ona.
Tabii tek düşmanı o olduğundan değil, başka düşmanları ve rakipleri de vardı ama Kalender hariç diğerleri Kıraç'tan korkup böyle bir şey yapmaya cesaret edemezlerdi.
Şirketteki tüm zamanını, içinden Kalender'e söverek geçirmişti.
Akşam olmuştu ve korumalar hala Mihriban'ın nerede olduğu ile ilgili bilgi edinememişlerdi, sanki yer yarılmıştı da içine girmişti. Sinirden kafayı yemek üzereydi artık.
Masadan sekreterinin ona getirmiş olduğu telefonu alarak çıktı odasından.
Arabaya bindiğinde daha önceden Mihriban'ın torpidoya bırakmış olduğu sim kartını alarak telefonuna taktı ve arabayı çalıştırıp evin yolunu tuttu.
Aramalarına karşılık vermemiş olan Mihriban'a endişesinden daha da çok yüklendi gaza.
Evin önüne gelmişti. Cebinden anahtarı çıkartıp kapıyı açtığında belki Mihriban içeridedir diye bir daha gezmeden edemedi tüm odaları.
Ama beklediği üzere yoktu.
Korumalarından birisi aradığında merakla açtı telefonu.
-"Son durum ne?"
-"Kıraç bey, dediğiniz gibi Kalender'i takipteyiz hala, fakat kız onun evinde değil, bence o kaçırmadı efendim."
-"Siktiğim kelimelerini geri yut! Bence diye bir şey yok, olasılıklara göre yaşamayacaksın, takibe devam edin." Sinirle kapattı telefonu.
-"Neredesin sarışın, bir gün içinde nereye kayboldun böyle?"
Bir kez daha aradı Mihriban'ı belki bu sefer açar düşüncesiyle. Fakat yine hayal kırıklığına uğramıştı. En az 20 kez aramıştı ama genç kıza hiçbirinde ulaşamamıştı.
Ağır adımlarla merdivenlerden çıkarak odasına girdi ve yatağına uzandı.
Bitik haldeydi, onun için gün çok yorucu ve stresli geçmişti. Üstelik yarın sabah şirkette çok önemli bir toplantısı vardı ve erken uyuması gerekiyordu. Yoksa kendisi de biliyordu, şimdi erken yatmazsa sabah uyanamayacağını.
Uzun ve kıvrımlı kirpiklerinin ardındaki yeşillerini kapadı yavaşça.
Hiçbir zaman bir şeyi elde etmek, istemek için dua etmemiş yada dilek dilememişti Kıraç. Çünkü bu eylemler her zaman gereksiz gelmişti ona. Mucizelerin gerçek olmadığına inanırdı hep. Eğer bir şeyi gerçekten elde etmek istiyorsan kendi çabalarınla etmeliydin, işini dualara yada dileklere bırakmak saçmaydı.
O, bu zamana kadar kaybolduğu karanlığın içinden çıkabilmek için hep böyle yapmıştı.
Ama başarılı olabilmiş miydi bunu kendisi de bilmiyordu.
Kendisini karanlığın içindeki bir başka karanlık olarak tanımlıyordu o. Hayatının çıkmazları arasında sıkışıp kalmıştı, hareket edemiyordu.
Belki de Mihriban'ın üzerine bu kadar düşmesinin nedeni buydu.
Onu, aydınlığa açılan kapısı olarak görüyor olmalıydı.
Fakat genç adam az önce, hayatında ilk defa dua etti.
Mihriban'ı bulabilmek için,
Onun, her daim kendisine aydınlığın yolunu gösterecek ışığı olabilmesi için.
------------------------------------------
Sabah uyandığında ilk aklına gelen şey Mihriban olmuştu, aynı gece uyumadan önce aklına gelen son şeyin Mihriban olduğu gibi.
O koruma bozuntularından pek de umutlu değildi ama yine de Mihriban'ı bulmuş olmalarının düşüncesiyle yanı başında duran telefonunu eline alarak korumalardan birini aradı.
-"Ne yaptınız bulabildiniz mi kızı?"
-"Yo.. yok Kıraç bey. Bütün gece aradık ama bulamadık."
Korkudan kekeleyerek konuşmuştu telefonun ardındaki adam.
Sinirle soludu.
-"Nasıl olur lan! Nasıl bulamazsınız? Size petrol yataklarını bulun demiyoruz ki, alt tarafı bi insan bulacaksınız onu da elinize yüzünüze bulaştırdınız bok herifler! Neyse kapat! aramaya devam edin. Yarına kadar buldunuz buldunuz, bulamadınız ölümlerden ölüm beğenin kendinize."
Onca olayın üstüne şimdi bir de giyinip toplantıyla uğraşması gerekiyordu.
Şirkete gitmeden önce duş alıp kendine gelebilmek için banyoya yöneldi.
Duştan çıkıp giyindiğinde mutfağa ilerledi ve atıştırmalık bir şeyler hazırladı kendine.
Güzel ve bol çeşitli bir kahvaltı yapacak zamanı yoktu, bir an önce toplantı vaktine yetişmesi gerekiyordu. Zaten iştah denen şey bu aralar uğramıyordu ona.
Pantolonunun cebindeki sigara paketinden bir dal çıkartıp yaktı ve merdivenlerden inmeye başladı.
Kapının önüne geldiğinde vestiyerde asılı duram paltosunu üzerine geçirerek kapıyı açtı.
Fakat genç adam, açılan kapının ardında Mihriban, ve onun yanında duran garson çocukla karşılaşmayı beklemiyordu..🌈Merhaba canlar🌷
Yeni bir bölümle daha karşınızdayım.
Duygu ve düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim.
Yalnız sizden bir dileğim olacak,
bu bölümden itibaren bir sonraki bölümü yayınlayabilmem için destekçi olarak yapmanız gereken tek şey
Vote sınırını 40'a yükseltmek olacak.🌟Öpüldünüz🧚🏻♂️❣️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULMACA (ASKIYA ALINDI)
Roman pour Adolescents🔆 Sayılar ön yargınız olmasın... Mihriban: Hayatı ismiyle zıtlaşan, hayal kurmaya ve ümit etmeye korkan bir genç kız. Ne kadar mutlu olmaya çalışsa da hayatın ona izin vermediği, 20 yıllık ömrü boyunca beş harfli bulmacasının sadece anahtar kelimes...