''Bizimle kal, lütfen.'' 40.Bölüm

322 18 4
                                    

Ceren kafasını yavaşça İkbal'e doğru çevirdiğinde, İkbal'de gözlerini onun gözlerine sabitlemişti.Kısa bir anlığına olayın şokunu atamamış olmalarından dolayı sadece birbirlerine baktılar.Alara arabanın birkaç metre önünde öylece yatıyordu, bileğinden akan kan zemini kırmızıya döndürmüştü.Kaşında ki derin kesiktende yanaklarına ve oradan boynuna ilerleyen ince bir kan sızıntısı vardı.Ah, bu durum vampirler için açık büfe gibi bir şeydi.

Gözleri kızarmaya başlayan Yeşim, kanın kokusunu hisseder hissetmez hızlı bir hareketle Alara'nın üstüne hücum etti.O sırada Alara'ya çarpan eski arabadan yaşı 50lerin üzerinde olan, saçları beyazlamış ve takım elbise giymiş biri indi.Yüzüne panik hakimdi ve Alara'ya temkinli adımlarla yaklaşırken eliyle  ağzını kapatmıştı.Dehşete düşmüştü.O olayı algılamaya çalışırken, onlara doğru son sürat gelen Yeşim'i elbette ki fark etmemişti.

Alara'ya doğru eğildi ve kabarmış turuncu saçlarını yüzünden çekti.Kaşından kaynaklanan kan sızıntısına bakıp yüzünü buruşturdu ve ardından Alara'nın yanaklarına küçük darbeler vurarak ona birşeyler söylemeye başladı.

İkbal ve Ceren durumu fark ettiklerinde geç kalmışlardı.Sahi bu gün onlar neden herşeye geç kalıyorlardı? Hız konusunda bir sorunları vardı..Yeşim yaşlı adamı kolundan kavrayıp zalimce geriye fırlatırken gözünü kan hırsı bürümüştü.O an tek arzusu mutasyon geçiren sivri dişlerini Alara'nın pürüzsüz ve kana bulanmış boynuna geçirmek ve içindeki tüm kanı son damlasına dek içine çekmekti.Bu uzun süre susuz kalıp sonra birden su bulmaya benziyordu.Kanı çekerken zevk alıyordunuz ve doyumsuz oluyordunuz.

Hızla çömelip Alara'nın boynuna yaklaştığında küçük bir ayrıntıyı fark etmemişti.Ege'yi.

Ege karşıdan öyle bir hızda geldi ki, süratin verdiği güçle tek hamlede Yeşim'in çenesini kavramış ve boynunu bedeninden ayırmıştı.Yeşim'in cansız bedeni yere yığılırken, Ege hırsla kafayı ileri savurdu.İkbal'le Ceren olayları şaşkınlıkla izlerken önlerinde düşen kafaya iğrenerek baktılar.Ardından Ege'nin telaşlı sesiyle kendilerine geldiler. ''Ölüyor.Hastaneye götürmemiz gerek!''

 Ceren yol boyunca bakışlarını Alara'nın ve Ege'nin yüzü arasında gezdirdi.Ege düşünceli ve stresli görünüyordu.Alara ise... bilirsiniz, tepkisiz. Zaten beyaz olan yüzü daha da solgunlaşmıştı.Ceren bir süre kendi içinde savaş verdikten sonra yutkundu ve kısık sesle ''Yeşim'i neden öldürdün?'' Bunun ardından Ege'nin sorarcasına bakışlarıyla karşılaştı. Ama pes etmek yoktu, başını dikleştirdi.''Alara'ya bunu senin yaptığını biliyoruz.''  Ege dişlerini ve yumruğunu sıkarak mırıldandı ''Bunu konuşacağız.''

Ceren pek hoş olmayan bazı sözleri arka arkaya söylemek üzere ağzını açmıştı ki, Ege'nin fazla tehlikeli ve hüzünlü bakışı karşısında geri kapatmak zorunda kaldı.

-----

(Alara)

Gözlerimi açtığımda, yatıyor konumda olduğumu kısa sürede algılayabilmiştim.Hızla doğrulduğumda, daha önce gördüğüme emin olduğum ama tam olarak hatırlayamadığım bir odadaydım.Yatağın karşısındaki  uzun aynanın önüne gittim.Zemin soğuktu ve çıplak ayaklarım üşümüştü.Aynada kendime baktığımda, üzerimde kırmızı bir gecelik vardı.Bu ürkmeme ve birkaç adım geriye sendelememe neden oldu.Gecelik gerçekten güzeldi ama...bu benim değildi ki?!

Hem neredeydim ben? Şakaklarımı ovduktan sonra kabarmış kıvırcık saçlarımı tepede topladım ve bir süre öylece durdum.Tokam yoktu ki, istemeyerek bıraktığımda saçlarım tekrar omuzlarıma düştü.Ardından pencereye yaklaştım ve açmaya çalıştım.Nerede olduğumu bilmem gerekiyordu...

''Açıl lanet olası! Açıl!'' sinirle fısıldadıktan sonra başarısız olmuş bir şekilde pes ettim.Görebildiğim tek şey evin bahçesiydi...Yanağımı cama yapıştırıp görüş mesafemi büyütmeye çalıştım. Köşede biri duruyordu... Bir ağacın gölgesinde, sırtı bana dönük şekilde oturuyordu.Gözlerimi kıstım.Siyah saçları ve beyaz teniyle...Atlas'tı bu! Sevinçle odanın kapısına koştum.Bu evden çıkmalıydım!

 Kapıyı açtığımda, karşımda Yeşim duruyordu.Lanet olası...Yüzündeki pis sırıtışa sert bir yumruk indirmek istedim.Ama şu an önceliğim bu değildi...Omzundan ittirip dar koridorda nereye gittiğimi bilmeden koşarken, zihnimde çok rahatsız edici bir soruyla karşı karşıya kaldım.''Yeşim ve Atlas ne alakaydı? Aynı evde?''

Meşalelerin aydınlattığı dar koridorun sonunda merdivenlere ulaşmıştım.Meşalelerin aydınlatması...garip ve ürkütücü gelmişti.Kaçıncı yüzyıldaydık yahu?

Hızla aşağı inip önüme geçen her kapıyı açıyordum.Boş odalar... Sonunda evin çıkışını bulduğumda, sevinçle bahçeye çıktım.Hala oradaydı... Sırtı dönüktü.Bağırmak istedim. Ağzımı açtığımda çıkan şey Atlas'ın adı değil, derin ve acılı bir inleme oldu.Yere kapaklandım.Topuklarıma batan dikenler, ayaklarımın kan içinde kalmasına yol açmıştı.Feci derece de yanıyorlardı.Arkamda ki hırlamayı fark ettiğimde, kafamı yavaşça geriye döndürdüm. Yeşim...ve o beni ürküten hali.Gözleri ayaklarıma sabitlenmişti.

''Atlas! Atlas!'' diye yardım için bağırdığımda, onda bir tepki göremedim.''Atlas!''diye haykırış yaptığımda, arkasını döndü ve olduğum tarafa baktı.Gözü birşeyi arıyor gibiydi fakat... sanki beni göremiyordu.Kollarımı kaldırdım, bağırmaya devam ettim.Sonra arkasını döndü.Ağlayacak konumdaydım, omzumda hissettiğim el ile göz yaşlarımı daha fazla tutamadım.

''Hey... şşşt... sakin ol bakalım ufaklık.'' duyduğum ses Ege'ye aitti.Gözlerimi ovuşturduktan sonra önümde çömelmiş olan Ege'ye sarıldım ve tekrar ağlamaya başladım.Bir süre sırtımı okşadıktan sonra beni kucakladı.Ayaklarıma baktı.Birşeyler diyordu ama onu dinlemeden konuşmaya başladım.Sesim titriyordu.''Atlasoradagörüyorsundeğilmi?Beniduyamıyorama.Benigördüğündenbileemindeğilim.Yeşimdeburadaydı,neredeyizbizveüzerimdekigecelik kimin,neleroldu?''

Eliyle nazikçe ağzımı kapattıktan yüzüme eğildi.''Bizimle kal.Lütfen.'' Ardından herşey kayboldu ve geriye sadece karanlık kaldı...Sadece karanlık.

Multimedia Alara.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 29, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Nesin sen?!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin