( Kitabımı okumaya başladığınız tarihi yoruma atarsanız çok memnun olurum arkadaşlar. İlk bölümlerde sıkılıp kaçmayın lütfen. Size ilerleyen bölümlerde sürprizlerim olacak. İnşallah burada bir aile gibi oluruz.)
Hayatın insana neler getireceğini kim bilebilir ki? Yaptığın planların , kurdugun hayallerin gölgede kalacağı olayların olacağını kim düşünebilir? En olmaz dediklerin olduğunda , yapmam dediklerini yaptığında , hayata karşı bir hamur misali yoğurulduğunda kim anlayabilir ki seni ? O zaman her şey düşündüğü gibiydi. Attığı adımlar planladığı gibiydi ama...
Arzu duygularıyla değil ,mantığıyla hareket eden , hayatın kurallarını değil de kendi kurallarını yaşamak isteyen bir kızdı. Henüz on altı yaşındaydı ama kafasının içindeki düşünceler yaşından kat ve kat fazlaydı.Ailesi maddi durumdan iyi durumdaydı ve okulunu seven okumayı seven bir kızdı. Uzaktan bakan, onu sadece dışarıdan izleyen bir insan için Arzu' nun kusursuz sayılabilecek bir hayatı vardı. Anne ve babası da tabii ki bu kusursuzluğun içerisinde yer alırlardı. Arzu için ellerinden geleni yapar , onun da kendileri gibi iyi bir eğitim almasını isterlerdi.
Arzu' nun babası Salih Bey ; insanların gezerek , eğlenerek, yiyip içerek ömürlerini tükettiğini, bu tür şeylerin fuzuli işler olduğunu , insanın çalışıp , okuyup başarılı olarak hayata tutunabileceğini düşünürdü. Her şeyin sınırında götürülmesi gerektiğini söyler , otoriter bir baba modeli çizerdi. Kızının da düşüncelerini ve hayatını kendisi gibi yoğurmak için elinden geleni yapardı . Her ne kadar mantıksal yönü ağır basan bir kişilik olsa da eşiyle kalben uyum içinde oldukları için evlenmişlerdi. Eşinin kalbinin kendi kalbiyle bütünleştiğini düşünür ve evlilikleri de bu yönde iyi devam ederdi. Salih Bey ' in eşi Semra Hanım da evliliklerinde çok mutlu olmuş, bu mutluluğunu eşine ve kızına her zaman yansıtmıştı.
Arzu fiziki yapısı olarak annesine benziyordu. Şahane bir güzelliği yoktu ama çirkin de sayılmazdı. Saçları simsiyah , beyaz tenli bir kızdı. Her ne kadar uzun saçı sevse de bakımını tam olarak yapamadığı için omuzlarda bırakırdı. Yüz ifadesi olarak masum bir kız çocuğunu andırıyordu. Gözleri sanki her an ağlayacakmış gibi bakıyor insanın içine işliyordu. Günlük yaşantısında da o ağlamaklı bakan gözlerini çoğu zaman bir silah olarak kullanırdı. İstekleri o gözlere bakıldığında asla geri çevrilmezdi.
Liseye yeni başlayan Arzu için yepyeni bir dünyanın kapıları açılmıştı. Arkadaşları , öğretmenleri, sınıfı, okulu.... Her şeyiyle yeni bir dünyaydı bu.
Yeni başladığı okula kısa sürede alıştı. Çok canlı ve neşeli bir kız değildi ama insanlara kendisini sevdirmeyi iyi bilirdi. Bir çok arkadaş tanıdı ve hepsiyle kaynaştı. Okula servisle gidiyor , geliyor ve günler böyle böyle geçiyordu. Okul onun için bir araçtı , yani okulu hayatının merkezi hâline getirmiyor sadece hayallerine giden yolda atlaması gereken bir hendek olarak görüyordu. Fakat bu tutumunu hiç bir zaman arkadaşlarına yansıtmıyordu. Okuldan gelip anne ve babasına okulda olup biteni anlatan çocuklar gibi hiç bir zaman olmamıştı.. Okulu okulda bırakır sanki hayatı iki bölüme ayrılıyormuş gibi davranırdı. Aslında Arzu ' nun okulu ailesinden ayırmasını gerektirecek bir durum yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN KARANLIK YÜZÜ- Kitap Oldu
ChickLit256-Genç kız edebiyatı-30.05.2018 Ruhun ayrı, kalbin ayrı, beynin ayrı konusuyor ve sen arada mı kalıyorsun? O zaman bu kitap tam sana gore... Acıların hangisi en büyüğüydü? Kim karar verebilirdi ki buna? Kim benim neler hissettigimi benden daha...