23. Bölüm - Mutlu Sonsuzluk

33.8K 973 48
                                    

Herkese merhabalar! Uzun bir aradan sonra karşınızda olmak beni oldukça heyecanlandırdı. Uzun bir serüveni bugün noktalayacak olmak beni oldukça keyiflendiriyor. Bu yolculukta her yorumunuz ve desteğinizle beni mutlu ettiniz. (Yeni bölüm! diyenleriniz dahil :) Bu hikaye benim için her zaman ayrı bir yerde olacak. Buna emin olabilirsiniz. Sizleri kocaman öpüyorum ve diğer hikayelerimde başka serüvenlerimde buluşmak dileğiyle buradan son kez kokulu öpücüklerimi yolluyorum. İyi okumalar...

        "Miran! Koşma oğlum. Papatya'yı düşüreceksin. Kime diyorum ben?"

Ellerim belimde sokak kapısında yine Miran'ın peşinden bağırıyordum. Her zamanki gibi Papatya'yı sırtına almış, bir sağa bir sola koşuyorlardı. Papatya çığlıklar atarak bir eliyle başındaki tacı tutuyor, diğer eliyle abisinin boynunu kavrıyordu. Tebessüm ederek bu ikiliyi izlemek ve şükretmen günlük rutinlerim arasındaydı. Ne zaman bu kadar büyümüşlerdi?

"Hayatım fırındaki bu koku da ne?"

Aklıma elmalı turta gelince gözlerimi kocaman açtım. Hayır! Yanmış olamazdı. Koştura koştura mutfağa gittiğimde Murat'ın fırın eldiveniyle tuttuğu turta görüş açıma girmişti. Derin bir "Oh..." çekerek tezgaha yanaştım. Üzeri kızarmış turtaya gururla bakarken yanağımdaki ıslaklıkla Murat'a döndüm.

"Yine çok güzel kokuyorsun Miray. Benim kokuyorsun."

Kollarında dönerek dudaklarına minik bir öpücük kondurdum. Hafif uzamış sakallarını avuç içimde hissetmek hoşuma gidiyordu. Kokusunu içime çekip kırlaşmış saçlarını karıştırdım.

"Sen de huzur kokuyorsun aşkım."

Çarpık gülümsemesi ile şakağımı öpen Murat'a sıkıca sarıldım. Benim güzel adamım. En zor anımda bana destek olmuş, yanımda olmuştu. Miran'ı dipsiz kuyudan çıkarmak için çırpınırken elimi tutmuştu. Birlikte mücadele etmiştik. Papatya'nın iliği ile can bulmuştu oğlum. Benim minik Papatya'm, ilk doğduğu günden beri abisini yanında istemişti. Onun kucağında uyuyor, ona gülümsüyordu. Onlar hiç kavga etmeyen kardeşlerdi. Her zaman mutlu ve bir aradaydılar. Papatya abisini hiç bırakmıyordu. Miran... Miran ise her bakışında sevgi taşıyordu. Papatya'ya özeldi bu bakışları. Onu ilk gördüğünde uzanan minik kolları uzun zaman rüyalarıma misafir olmuştu. Doktorun bir umut var deyişiyle kalbim yeşermişti. Mutluluğu ise Miran'ın uzun süren tedavisi sonucunda almıştık.

"Turta mı yapmış benim sultanım?"

Miran'ın sesi ile Murat'ın kollarından ayrılmış, oğluma dönmüştüm. Papatya'nın elini bırakıp turtaya uzanmıştı eli. Sahte kızgınlığımla eline vurdum.

"Misafirlerimiz için yaptım ben o turtayı. Kimse dokunmayacak."

Turtayı sahiplenircesine kendime çektim. Papatya dudaklarını bükerek babasının yanına gitti.

"Annem turta vermeyecek mi bize babiş?"

Murat da dudaklarını Papatya gibi büktü ve mırıldandı.

"Sanırım vermeyecek miniğim."

"Ama sen benim kahramanımsın, sen ikna edebilirsin babiş."

Birbirine düşkün baba kız sahnesinden birini daha yaşıyorduk. Miran'ın kıskanç bakışlarına muzip bir gülümsememi yolladım.

"Murat sanırım Miran seninle düello yapacak."

Murat ellerini yukarı kaldırdı ve sesini incelterek "Lütfen kıymayın bana prensim. Henüz çok gencim."

"Papatya'mı bırakırsan neden olmasın baba."

Baba. Miran'ın uzun zaman sonra söylediği bu kelime ile gözlerim dolmuştu. Tedavilerinden birinde Hakan'ın habersiz gelmesi ve oğlu (!) ile konuşmasından sonra Miran'a her şeyi anlatmak zorunda kalmıştık. Murat'la konuşmak istememiş, uzun süre ona amca demişti. Murat'a her amca deyişi ile kahrolan kocamı toparlamak pek kolay olmamıştı.

"Miran?"

"Efendim baba."

Gözlerinin kenarı gülümsemekten kırışan kocama gururla baktım. Yüzü aydınlanmış, kolları iki yana açılmıştı. Çok geçmeden Miran'ın koşarak sarılmasıyla arkamı döndüm. Gözlerimden akan yaşlarla turtayı dilimlemeye başladım.

"Oğlum." Diyerek ağlayan Murat'la dudaklarımdan kaçan hıçkırığa engel olamamıştım. Papatya'nın sessizce yanıma gelmesi ve belime sarılmasıyla kızıma döndüm. Gülümseyerek bakan gün ışığımın saçlarını öptüm.

Duygusallığımızı bölen zil sesi ile telaşla kapıya koştum. Damla, Kerem ve minik ikizleri Batu ve Doğru gelmişti. Çığlık atarak Damla'nın boynuna sarıldım.

"Kaçık Amerikalı sonunda döndün!"

"Çok özledim...."

Birbirimize delice sarılmış, hasret gidermiştik. Salona geçtiklerinde Papatya'nın yen ilgi odağı olan ikizlere baktım. Biri sarışın diğeri esmer olması çift yumurta ikizi olduklarının bir kanıtıydı. Görüntülü arama ile her ne kadar görmüş olsam da çok özlemiştim. Murat Kerem ile Amerika hakkında konuşurken Damla ile ben de çocuklar hakkında sohbet ediyorduk.

"Miray nasıl böyle olur anlamıyorum. Biri tatlı derken diğeri tuzlu diyor. Evde hem tatlı hem tuzlu yapmaktan iyice kilo aldım."

"Bu kilonun bir diğer sebebi de karnındaki minik Lalin olmasın?"

Damla keyifle gülümsedi ve elini karnına koydu. Canım arkadaşım ikinci hamileliğinin ortalarındaydı. Üç çocukla Amerika'da tek başına uğraşıyordu. Kerem ise Amerika'nın ünlü bir hastanesinde kadrolu psikologdu. Her ne kadar Murat'ı da yanına almak istese de Murat "Ben ülkemi seviyorum. Toprağı ve taşıyla benim ülkem."* diyor ve Kerem'in davetini nazikçe reddediyordu.

"Oğlanlar kadar hareketli değil Lalin. Bazen beni korkutuyor Miray. Sürekli karnımı dürtüklemekten yoruldum. En son kontrolde tembel bir bebek olduğundan yakınıyordu doktorum."

"Papatya da çok hareketli değildi, zaman zaman öldü diye çok korkardım."

Sohbet sohbeti açmış yemek masasına hangi ara geçtiğimizi, yemekleri nasıl yediğimizi hatırlamıyordum. Büyük bir aile olmanın en güzel yanı da buydu. Sevgi, saygı ve dostluktu kazanan.

Anne nasıl olunurdu? En iyi anne kimdi, bilmiyorum ama ben de anne olmuştum. Tek başıma, yalnız kalmış olsam da anne olmanın ilkini Miran'da yaşamıştım. Benim aslan oğlum benim yolumu aydınlatmış, bana kan ve can olmuştu. Ardından yeni bir evliliğe yelken açmıştım. Aşık olarak değil de evlendikten sonra aşık olanlardandım. Sevginin en büyük kuralının saygı olduğunu Murat öğretmişti bana. Ardından ise Papatya ile anneliğim taçlanmıştı. Yalnız bir anneden dört üyeli sıcak bir yuvaya koşmuştum. Huzura, mutluluğa koşmuştum. Meyve suyu dolu bardaklarımızı gökyüzüne kaldırdık.

"Sağlığımıza..."

Hikaye Sonu

Dipnot: Odun Kokusu ve Bende Saklı adlı hikayelerime profilimden ulaşabilirsiniz. (Reklamlar :D )

- Tüm hakları tarafımca saklıdır. Hiçbir şekilde başka amaçlar için kullanılamaz, çoğaltılamaz ya da ticari amaç güdülerek iznim dışında basılamaz ve başka ortamlarda paylaşılamaz.

BEBEĞİM [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin