Giriş

70.6K 657 241
                                    

Medya: Christopher Ackles

TDK değilim. Yazım yanlışları yüzünden kanser olma ihtimaliniz varsa okumanızı tavsiye etmem.

Oyuncular kısmını kontrol edin. Onları kullanmayı tercih edeceğim tabii yine de gerisi sizin hayal gücünüze kalmış.

Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın. Eleştirilere açığım.

Devasa kitaplıklar arasında dolaşarak üzerinde Çok Satanlar yazan bölüme girip kucağımdaki kitapları özenle yerleştirdim. Kucağımda kalan son iki kitaba göz attım. Üstten 5. rafa yerleşmeleri gerekiyordu fakat kütüphane şehrin en büyük kütüphanelerinden olduğundan kitaplıklar devasa duvarlara doğru uzanıyordu neredeyse. Haliyle 1.70 olmama rağmen yetişemiyordum. Kitapları nasıl yerleştireceğimi düşünürken sessiz kütüphanede yabancı birkaç adım sesi işittim.

Üniversiteden kalan zamanlarımda daha rahat geçinmek için şehrin en eski ve büyük kütüphanelerinden birinde yarı zamanlı çalışıyordum. Buranın sahibi 50'lerinin sonlarında olan Jane Netta adında ki sıcak kanlı bir kadındı. Kütüphane çok büyük olmasına rağmen çok işlek değildi diye burada sadece Bayan Netta, ben ve benimle yaşıt olan 21 yaşındaki Joe çalışıyorduk. Joe üniversiteye gitmiyordu diye tam zamanlı çalışıyordu ama ben derslerim yüzünden anca akşam 5 gibi geliyordum. Ben gelince ise Joe paydos yapıyordu. Genellikle benim vardiyam gece 10'a kadar sürerdi ve çok az müşteri olurdu. Ama özellikle saat 9'u geçince kimse gelmezdi.

Kolumdaki saate baktım. Saat 10'u çeyrek geçiyordu. Kapıya çoktan Kapalı yazısını asmama rağmen gelen kimdi? Adım sesleri sanki nerede olduğumu biliyormuşçasına onlarca kitaplığı es geçip benim olduğum bölümün ucunda durdu. Işıklandırmaların bozukluğunun etkisiyle benden yaklaşık 15-20 metre ötede duran iri adamın yüzünü seçemiyordum. Gerginlikle birkaç adım geri atarken kucağımdaki kitaplara sarılmayı bırakıp gerektiği durumda silah olarak kullanacakmış gibi tuttum.

"Bayım muhtemelen kapıdaki yazııyı görmediniz fakat kapattık. Sabah tekrar gelebilirsiniz."

Gerginlik ve yorgunluğun etkisiyle sesim ince ve birazda titrek çıkmıştı. Gölgenin sahibi cevap vermeyi redderek yavaşça bana doğru adım atmaya başladı. Gittikçe huzursuzlaşırken elimdeki kitapları havaya kaldırıp adamın ona vurma mesafesine gelene kadar bekledim. Durduğum noktadaki lamba çalıştığı için sonunda adamın yüzünü görmüştüm fakat o kadar gergindim ki düşünmeye fırsat bulamadın havadaki kitapları Chris'in kafasına doğru sertçe geçirdim. Ya da geçirmeye çalıştım çünkü Chris'in refleksleri benimkinden çok daha hızlı olduğundan kolumu havada yakalamıştı.

"Seni orospu çocuğu! Ne halt ettiğini sanıyorsun yüreğim ağzıma geldi!" diye feryat ettim. Tanrı'ya şükürler olsun ki kütüphane ikimiz haricinde boştu diye ettiğim küfürü kimse duymamıştı. Chris gülerek havadaki kolumu bırakmadan yavaşça yere indirirken elimdeki kitapları yere bıraktı.

"İnan bana korkutabileceğim son kişinin sen olduğunu sanıyordum güzelim."

"Sana bana bir daha güzelim dersen o güzel dilini kıçına sokacağımı söylememiş miydim?" diye sinirle söylendim. Chris benden 20 santim daha uzun olan dev bir şerefsizdi. Yakışıklı, şerefsiz, kaslı, şerefsiz benden 9 yaş büyük olan şerefsiz bir kapı komşumdu.

Özünde iyi adamdı muhtemelen ama şerefsizdi.

Sırtımı kitaplıklara değene kadar üzerime yürüdü ve beni kitaplarla arasına sıkıştırdı. Yukarıdan bana bakarken bozulmaya yüz tutmuş sarı lamba kafasının arkasında sallanıyordu. Siktir bugün çok çekiciydi.

Çekici bir erkekten daha tehlikeli bir şey varsa o da çekiciliğinin farkında olan erkektir.

Chris bunun fazlasıyla farkında olup libidomla oynamaktan asla çekinmiyordu. Sağ elini ince belime yerleştirdiğinde zaten belimin neredeyse tamamını kaplamıştı. Sol elini ise kalçamın hemen yukarısına yerleştirip aramızdaki mesafeyi kapattı. Yüzümü buruşturarak kafamı kaldırdım ve mavi gözlerine baktım.

"Hadi ama bu çok klişe!"

Gülerek aramızdaki mesafeyi açtı ve beni bıraktı. Bana sürekli sarkıntılık ediyordu fakat asla beni öpmemişti bile. İznim olmadan bunu yapmazdı. Benim izin verdiğim kadar ileri giderdi hep ve her geçen gün sınırların kaybolduğunu hissediyordum. Sırtını karşıdaki kitaplığa yaslayarak kollarını kaslı göğsünün önünde bağlayıp beni izledi.

Kokusu uzaklaşınca kendime gelip az önce elimden alıp yere bıraktığı kitapları kaldırdım.

"Neden buraya geldin? Hemde bu saatte."

Konuşurken ona bakmak yerine kitapları yeniden üst rafa yerleştirmeye çalıştım. Eğer yüzüne bakarsam kontrolü ne kadar elimde tutmaya devam edebilirdim bilmiyordum çünkü.

"Sana bir teklifim var." diye mırıldandı boğuk sesiyle. Güzel bir sesi vardı ve onu günlerce sıkılmadan dinleyebilirdim ama bunu bilmesine gerek yoktu. Yerleştiremediğim kitapları tekrar kucağımda tutarak bıkkınlıkla ona döndüm.

"Hayır Chris, seninle yatmayacağım."

Hoş kıkırtısıyla kulaklarımı şenlendirdi.

"Benimle bu kadar yatmak istediğini bilmiyordum güzelim. Teklifim bu değildi."

Her zaman benimle yatma teklifini alışkanlık haline getirdiği için bunu isteyeceğini tahmin etmiştim yine. Kızardığımı hisseddince direk arkamı dönüp kitapları yerleştirmeye çalışmaya devam ettim. Yaslandığı yerden kalktığını hissetim. Sırtım ona dönük vaziyette beni yeniden kitaplıkla arasına sıkıştırıp elimdeki kitapları aldı ve zorlanmadan yukarıdaki boş yere yerleştirdi. Ama yerinden kıpırdamak yerine arkadan sarılıp saçlarımı sağ omzuma attı ve boynuma doğru eğildi. Belli belirsiz bir öpücük kondurduktan sonra derinden gelen sesiyle kulağıma doğru fısıldadı.

"Sahte nişanlım olmanı teklif edecektim Ma Belle."

Bölümü yayımlamaya çalışırken 2 defa yanlışlıkla sildim. Sinir krizi geçiriyorum.

Library | Texting (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin