Challenge

34.7K 502 92
                                    

Bölüm Şarkısı: Selena Gomez - Good For You

Medya: Chris Ackles

Beyaz boy aynamın karşısına geçip hafif yan dönerek kendimi inceledim. Birkaç dakik önce Chris'e attığım fotoğraftaki gömleğim ve siyah sütyenim üzerimdeydi. Gömleğimin ilk 3 düğmesini -göğüserimin hemen altı-  ilikledikten sonra alt uçlarını birbirine bağlayarak karnımın görünmesini sağlamıştım. Sütyenimle aynı renkte dar, siyah bir kumaş etek giymiştim. İnce bacaklarım eteğim sayesinde daha uzun gözüküyor, kahverengi dalgalı saçlarım köprücük kemiklerime dökülüyordu. Aynanın yanın hemen yanındaki siyah ipli ince topuklu ayakkabımı alıp giydikten sonra iplerini bileğimin hemen üstünde bağladım.

Elimle saçlarımı kabarttıktan sonra bu halinin içime çok sinmediğine karar verip siyah bir toka ile ufak bir tutam dışarıda kalacak şekilde dağınık bir topuz yaptım. Böyle daha çok hoşuma gitmişti. Makyaj masama yönelip kırmızı mat bir ruju alıp dolgun dudaklarımı renklendirdim. Siyah ipli çantamı alıp omzuma astıktan sonra telefonumu ve anahtarımı alarak kapıya yöneldim. Dalgın bir şekilde kapıyı açmamla aynı anda karşı dairemde oturan Chris'de kapıyı açtı.

"Günaydın Ackles."

Saat henüz sekiz dahi olmamıştı. Günaydın dememin tuhaf kaçmayacağını umarak kapımı kapatıp kitledim. Arkamı döndüğümde bakışlarını üzerimde gezdirirken yakalmıştım onu. Kendi toparlayıp yalandan öksürdü ve her zamanki kendine güvenen gülüşünü yüzüne yerleştirdi.

"İngiliz olduğunu belli etmekten asla çekinmiyorsun değil mi?"

Başımı eğerek utançla sırıttım. İngilizdim, Amerika'lılar gibi sportif giyinmek değilde şık giyinmek daima ilk tercihim olmuştu. Asil bir görünüm daima beni motive ederdi. Kendi dairesinin kapısını kitleyip birkaç adım önümde durdu koluna girmemi işaret etti. Yüzüme düşen bir tutam saçımı geriye itip uzattığı koluna girdim.

Arabaya binmem için kibarca kapıyı açtığında şaşkınlığımı gizleme gereği duymadım. Chris'in kibar biri olduğu söylenemezdi ama daima karşısındaki kadınsa kibar olmak için çabalardı. Onu tahmin ettiğinden çok daha iyi tanıyordum. Kadınlara karşı çok kibardı çünkü kendisinden 1 tane büyük ve 1 tane de küçük olmak üzere iki kız kardeşle büyümüştü.

Sanırım onda en sevdiğim özellik buydu. O küçük bir kız çocuğuna bile daima sabırlı ve kibar davranırdı. Kahvaltı edeceğimiz yere geldiğimizde gülümsemeden edemedim. Burası sadece siyah-beyaz ile döşenmiş ve nadiren etrafa koyu kırmızı objeler ile detaylandırılmış sevimli bir kafeydi. İnmek için kapımı açmasını beklemedim kendi kapısını kapatıp yanıma gelişini seyrettim.

"Bir kafeyle pişti olacağın hiç aklına gelir miydi?" dedi. Anlam veremyerek yüzüne baktım. Kaşlarıyla üzerimi işaret ettiğinde kendimi inceledim ve anladım. Bende tamamen siyah-beyazdım ve tek kırmızı detayım dudağımdaki mat rujdu.

İçeri geçip caddeye yakın etrafı papatyalarla dolu bir masaya oturduk. Garson geldiğinde şirince gülümseyip kadına flörtöz bir tavır takındı. Daha sonra benim  varlığımı hatırlayıp kendine çeki düzen verdi. Kadın siparişi almak için ilk önce Chris'e döndü.

"Ben bir tane çikolatalı ve yabanmersinli pancake içeçek olarakta Cappucino istiyorum." diyip kadına en çekiçi güümsemesini gönderdi. Kadın dediklerini not ederken bundan hiç etkilenmiş gibi görünmüyordu. Chris'in bozulduğunu görünce kıkırdadım ve siparişimi almak için bana döndü.

"Ben sadece bir tane Kruvasan ve sert bir Americano alabilir miyim?" dedikten sonra şirince kadına gülümsedim. Kadın siparişimi not ettikten sonra elindeki küçük not defterinin sayfasını çevirip birkaç şey yazdıktan sonra koparıp önüme bıraktı ve sessizce uzaklaştı.

Kaşlarımı çatarak katlanmış kağıdı alıp açtım. Numarası yazıyordu. Kafamı kalırdığımda Chris kaşlarını çatmış ve kollarını masaya dayamış öne eğilerek beni izliyordu.

"Ne yani kadın benden değil senden mi etkilendi?"

Tıpkı onun gibi  kollarımı masaya dayayıp öne eğildim. Aramızda santimler kala durup kırmızı dudaklarımı yalayıp mırıldandım.

"İhtiyacın varsa sana kağıdı verebilirim Christopher."

Gözlerini bir süre dudaklarımda gezdirdi. Öpüm öpmemekte kararsızmış gibi görünüyordu. Kendine yenilip böyle bir hata yapmamak için arkasına geri yaslandı. Aynısını yaparak garson kadının masamıza siparişlerimizi dizmesini bekledim. Kadın bana göz kırpıktan sonra kıvırtarak uzaklaştı.

"Pekala Hayley Wood, dökül bakalım neden bana yardım edeceksin?"

Acı kahvemden bir yudum aldıktan sonra kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Edeceğim henüz kesin değil. Bana neden sahte bir nişanlıya ihtiyaç duyduğunu söyleyecek misin?"

Kafasını olumsuz anlamda sallayınca iç geçirip kendi kahvaltımı etmeye koyuldum. Söylemesini beklemiyordum zaten. Ona yardım edecektim. Tek amacım onun beni sevmediğini ve sadece bedenimi istediğini ispatlamaktı. Eh tabii ki bunu yaparken birazda eğlenmek hakkımdı.

"Yaklaşık bu sahte nişanlıcılık olayı ne kadar sürecek?"

Sorumla birlikte ciddileştiğini hissettim. Beklemeden cevapladı sorumu.

"Yaklaşık 6 ay. Bu süreçte ailemle ile tanışmak, benimle birlikte davetlere katılmak, arkadşalarımıza da bu oyunu oynamak zorunda kalabilirsin. Kabul mü?"

Sıkınıtıyla iç geçirdim. En kötü ne olabilirdi ki?

"Kabul."

"Neden kabul ediyorsun. Çıkarın ne Hayley Wood?" dedikten sonra tıpkı birkaç dakika önceki gibi kollarını masanın üzerine dayayıp öne doğru eğildi.

"Hatırlıyor musun sadece bedenimi istediğini söylemiştim ve itiraz etmiştin. Haklı olduğumu sana ispatlamak istiyorum. Biliyorum bu nişanlılık olayında ister istemez yakınlaşacağız ve ben asla sana engel olmayacağım. Hatta kışkartacağım bile. Ama bu 6 ayın sonunda hala benimle sevişmemiş, kendine hakim olmuşsan sevgine gerçekten inanacağım. Kim bilir belki normal bir çift bile olabiliriz."

"Peki ya kendime hakime olamazsam."

Sırıtıp onun gibi öne doğru eğilip iyice yaklaştım ve kulağına doğru fısıldadım.

"O zaman Tanrı seni korusun Christopher Ackles."

Yeni bölüm birazdan geliyooo. Vote falan verin lan sevaptır.

Library | Texting (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin