Ve ardından hiç vakit kaybetmeden Peter tedavi için hastaneye yatırıldı.
Tony o gün yanından ayrılmamış, ama onunla ilgilenmemiştide. Daha çok bahçede takılmıştı. Peter alınmadı. Biliyordu çünkü, babası hastanelerden nefret ederdi.
Buradaki her bir çocuğun zinciri vardı. Burada geçirdikleri her gün için o zincire boncuk takıyorlardı. Eh, Peter'da on beş yaşında olduğuna göre çocuk sayılabilirdi. Bugün ilk boncuğunu geçirdi zincire. Tek başına. Zaten bir şey beklemiyordu, Tony'nin ona vakti yoktu işte.
Korkmuyordu, endişeli değildi.. Hiçbir şey hissetmedi. Umut ediyor ve etmiyordu. Yaptığı tek şey yatağında uzanıp sıkılmak oldu. Ta ki Tony çıkıp gelip gitmesi gerektiğini söyleyene dek.
İşte o an canı acıdı, hiç olmadığı kadar fazla hemde. Yalnız olmak ilk defa o zaman acıttı canını. Tony tarafından önemsenmemek.. O kapıdan çıkıp gittikten sonra akan gözyaşlarına engel olmadı. Derin bir nefes alıp tavanı izlemeye başladı.
Kim olduğunu bilmiyorken bir adam çıkıp gelip onun koruyucu meleği oluvermişti. Ona bir aile verip sonra da gitmişti. Zaten her şey o gece başlamamış mıydı? Peter silikçe hatırlıyordu o günleri. Tony güleryüzlüydü, Tony mutluydu, Tony sevebiliyordu.
"Dostum! Hey şuna bak, baba bizim için çörek getirdi!"
Tony gülmemek için dudaklarını ısırıp göz devirdi. O çocuk ve Peter ona böyle bakmaya devam ederse gülebilirdide. Evet, kendine gülecekti ama haklı olarak. Çok bilmişlik yapmayıp cesaret demeseydi bu saatte dışarıya çıkıp bu iki başbelasına çörek almaya gitmek zorunda kalmazdı.
"Gülmeye devam edersen koltukta uyursun Quill."
Peter kesinlikle tehditi ciddiye almamış tüm çörekler bitene dek haykırmıştı.
Ve sonunda çocuk ile Tony yumuşacık yatakta uyurken kendisi koltuğa kalmıştı.
Peter'ın aklına gelen lanet olası hatıralar ona yardımcı olmuyordu, kesinlikle olmuyordu. Yatakta bir sağa bir sola dönüp unutmaya çalışmak ta işe yaramıyordu.
İlk kez o gece onunla birlikte uyumuştu. Tony ile ilk dakikalar kapıyı yumruklayıp yalvaran Quill ile dalga geçmiş, sonra ona sarılıp uyumuştu. O da onu kollarının arasına almış, iyi geceler dileyerek başına küçük bir öpücük kondurmuştu.
Tony, Peter'ı (quill) onun yüzünden kaybetmiş, onun yüzünden yaşam sevincini sonsuzluğa uğurlamak zorunda kalmıştı. Peter bazen kendini suçluyor, ona hak veriyordu. Hatta bazen değil, kendisine kızarak geçirmişti on yılını.
Ama şu an yalnız olmak istemedi. Yanında tekrar Tony'i istedi, Peter'ı istedi.. Tekrar Tony'nin yüzü gülsün, tekrar kendisini sevsin istedi. O zinciri onunla beraber doldurmak istedi, onunla beraber bu odada sıkılmak istedi. Boğazının düğümlenmesiyle hıçkırıklara boğulunca kalkıp oturur pozisyona geçti.
Ağlamak zayıflıktı, çünkü o zayıftı.
Kapının açılmasıyla istemsizce eli akan gözyaşlarına gitti.
"Daha önce hiçbir hastamı bu şekilde bulmamıştım?" Dedi gelen adam gülümseyerek.
Peter derin bir nefes alıp gözyaşlarını düzgünce sildi. "Eminim onların ailesi yanlarındadır." Sesi tahmin ettiğinden daha kısık çıktı.
"Bay Stark'tı değil mi?" Dedi adam elini ona uzatırken. Peter başını sallayınca gülümsemesini büyütüp elini ona uzattı. "Steve Rogers, senin en sevdiğin doktorun olacağıma eminim."
"Kimse Tasha teyzeden daha iyi olamaz." Dedi Peter adamın elini sıkarken.
***
İyi çocuklar ağlamaz filminden esinlendiğimi söylemiş miydim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i'll be good | peterparker + tonystark
Fanfiction"Kanserin en kötü yanı sana yaptıkları değil, sevdiğin insanlara yaşattıkları." demişti Wade Wilson bir keresinde.