"Şaka yaptığını söyle lütfen!" Umutla yüzüne bakmaya başladım. Ciddice bana bakıp kafasını hayır anlamında salladı. Gerçekten batmıştım. Ne tür bir işin içinde olduğumu bilmiyordum. Kafamı masaya koyup, gözlerimi kapattım. Birkaç dakika sonra açtığımda, Jungkook'un dolu gözlerle bana baktığını gördüm. İçimde bir şeyler kopuyordu. Onu öyle ağlayacak şekilde görmek... Telefonumu alıp, uygulamaya girdim.
mjjung: Ağlama.
Koca bebek.
1.80'lik adama yakışıyor mu?nochujk: Eun Hi'den ayrıldım.
mjjung: Ne?
Bunun için mi ağlıyorsun?
Ayrılan taraf senken ne diye ağlıyorsun?nochujk: O salak için asla ağlamam.
Senin için ağlıyorum.mjjung: Ne?
O sırada kafamı yana çevirince Jungkook ve Eun Hi'nin kalkmış olduğunu gördüm. Beraber mi gitmişlerdi yoksa tek mi? Aptal, Min. Ayrılmışlarsa neden beraber olsunlar? Jimin'in sesiyle düşüncelerimden kurtulup ona döndüm.
"Min, ben kalkıyorum. Küçük kardeşime bakmalıyım. İstersen sen de gelebilirsin?"
"Kardeşini benim için öp, Jimin-sshi. Burada oturup biraz daha yalnız kalmak istiyorum."
"Pekâlâ" Saçlarımı okşayıp, gülümsedikten sonra kapıya doğru yürüdü. Telefonuma geri baktığımda birçok bildirimin gelmiş olduğunu gördüm.
nochujk: Senin için, Min.
Seninle olabilme imkanım varken bu şansı çöpe attım.
Aslında bakarsan bu fikir bir hyung'ım tarafından çıktı.
Senin sevdiğin bir hyung.
Eun Hi'yle olmasam beni kabul eder miydin?mjjung: Jungkook neyden bahsediyorsun?
Ne şansı?nochujk: Olanları Hoseok hyung'a anlattım.
Bana iyiliğim için Eun Hi'yle sevgili rolü yapmamı söyledi.
Seni unutabilmem için.
Ama seni unutmadım, unutamadım.mjjung: Ne?
Cidden öyle mi dedi?
Tanrım, bu çocuğun derdi ne?
Neredesin?nochujjk: Sahil kenarında.
Üstümü giyip kendimi dışarıya attım. Hızlı adımlarla sahil kenarına yürümeye başladım. Oraya gidince ne yapacaktım ki? Anlık bir cesaretle yanına gidiyordum. Ama yapacağımdan en ufak fikrim bile yoktu. Sahile ulaştığımda gözlerim Jungkook'u arıyordu. Göz alanıma giren başı eğik çocuğu gördüğüm de o olduğunu anladım. Adımlarımı ona doğru çevirip yürümeye başladım. Yanına geldiğimde bankın diğer tarafına oturdum. Bana sorar gözlerle bakıyordu.
"Uhg, selam!" Enerjik ve samimi sesimle yüzüne bakarak söyledim. Şaşkınca yüzümü inceliyordu. Muhtemelen ilk defa yüz yüze geldiğimizden kaynaklanıyordu. Yüzümün her bir noktasını hafızasına kaydediyor gibi görünüyordu. Ben de aynısını yaptım. Sanki dünya şu anda durmuş, birbirimizin yüzünü hafızamıza kaydetmemizi sağlıyor gibiydi. Beyaz yüzüne, yüzümün her tarafına kayan gözlerine ve güzel şekilli dudaklarına baktım. İlk defa bu kadar yakından görüyordum ki içimi garip bir heyecan kapladı. Nefes alamayacak gibi olup, denize doğru döndüm. Derince nefes alırken, güzel sesinin dudaklarından dökülüşünü dinledim.
"S-selam, Min." Kekelemesi her ne kadar gülme isteğimi getirse de buna daha sonra güleceğimi aklımın bir köşesine yazdım.
"Ağlama."
"A-ağlamıyorum."
"Kekeleme?"
"Ah, üzgünüm. Heyecandan. Yakından daha güzel olduğunu bilmiyordum."
Utanıp, gülerek başımı aşağıya eğdim. Çenemi tutan ellerle gözlerimi Jungkook'un gözlerine diktim. Gittikçe yüzüme doğru yakınlaşıyordu. Gözlerimi kapatıp anı yaşamaya karar verdim. Nefesini dudaklarımda hissedince karnım kasılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daylight / Jeon Jungkook
Fanfictionnochujk: Senin gibi özgüvensiz biri umrumda değil. mjjung: Yüzümü gösterdiğim gün peşimde koşacaksın, ama sana yüz vermeyeceğim Jeon Jungkook!