24

6.9K 367 67
                                    

Jungkook

Rahat yatmanın sevinciyle gülümseyip esnedim. Telefonumun saatine baktığımda saatin 6 olduğunu gördüm. Uçağın kalkacağı saati bilmediğinden hemen kalkıp odanın banyosunu kullandım. Üzerime kot pantolonu ve beyaz tişörtümü geçirip çantamla beraber odadan dışarı çıktım. Min'in, uyanıp uyanmadığına bakmak için kapıya 1-2 kez tıkladım. Ses gelmeyince kapıyı yavaşça açıp, hâlâ uyumakta olan Min'in yanına gittim. Yatağın kenarına yatıp, Min'in yüzüne doğru yaklaştım. Öpeceğim sırada aniden açılan kapıyla sıçrayıp, yere düştüm.

"Min-ah, kalkma zamanı!"

Bağırarak odaya dalan annesiyle donakaldım. Annesinin şaşkın bakışlarına karşı gözlerimi iyice büyüttüm.

"Jungkook-ah, yerde ne işin var?"

Ne diyeceğimi bilmediğimden yere baktım. Telefonumun düşmüş olduğunu görünce içimden gülümsedim.

"Min'i uyandırmaya gelmiştim, efendim. Siz odaya girdiğiniz zaman düşen telefonumu arıyordum. Ah, burdaymış!"

Annesine baktığımda gülümseyip, kafa salladığını gördüm. Sanırım yutmuştu. (?) Min'i, birkaç kere sarsıp gözlerimi sonuna kadar açmama sebep olan cümleyi söyledi.

"Uçağınızın kalkmasına 15 dakika var! Taksi dışarıda bekliyor, acele edin."

Min, duyduğu gibi banyoya koşmuştu. İkimizin çantasını alıp aşağı indim. Kapıya annesi ve babasının yanına gittim. Babasının sarılmasına karşılık verip, gülümsedim.

"Min, sana emanet. 2 haftaya döneceğiz. O zamana kadar kızımızın başına bir şey gelmesini istemiyoruz, Jungkook."

Önünde eğilip, söz verdiğime dair serçe parmağımı kaldırdım. Çantaları çıkarıp, dışarıda olan taksinin bagajına yerleştirdim. Annesi ve babasıyla vedalaşıp gelen Min'le binip, taksiye nereye gideceğimizi söyledim. Yaklaşık 5-6 dakika sonra varınca taksinin parasını verip, çantaları çıkardım. Min'in, elini tutup geç kalmamak için koşmaya başladım. Uçağın kalkmadığını görünce derince nefes verip çantaları verdim. Uçağa doğru ilerleyip, yerimize doğru yürüdüm. O sırada Min durduğunda ona dönüp, sorar ifadeyle baktım.

"Gitmesek olmaz mı? Teyzemi yalnız bırakmak istemiyorum."

Elinden çekip yerimize oturttum. Gülümseyip, ona döndüm.

"Teyzen yalnız değil. Ayrıca 2 hafta boyunca yalnız kalacağız."

Göz kırpıp, sırıttım. Kaşlarını çatıp, cırlayacağı sırada direkt kulaklığımın birisini taktım. Diğerini de Min'in kulağına takıp, geriye yaslandım. Min'e baktığımda hâlâ kaşlarını çatıp bakıyordu. Kafasını omzuma koyup, gözlerimi kapattım. Yaklaşık birkaç saat sonra gelen anonsla gözümü açıp etrafa baktım. Min, başını omzuma koyup yatıyordu. Hafifçe dürtüp uyanmasını sağladım.

"İndik, uyan."

Gözlerini açıp dikleştiğinde, indiğimizi fark etmişti. Ayağa kalkıp elinden tuttum. Dışarıya doğru ilerlediğimizde gördüğüm kişiyle aniden durdum. Min, arkamda olduğu için ani davranışım üzerine kafasını sırtıma çarpmıştı. Tam bağıracağı sırada gördüğü kişiyle gözlerini iyice açmıştı. Ne kadar sevimli göründüğü için öpme isteğim gelsede sırası olmadığından önüme döndüm.

"Hoseok hyung?"

"Jungkook, nereye böyle?"

Sırıtarak ve dobra konuşarak sinirlerimi bozuyordu. Yumruk atmamak için sabır dilemeye başladım.

"Eve? Sen neden havaalanındasın?"

"Küçük kardeşimi ve sevgilimi karşılamaya geldim, Jungkook-ah."

Daha fazla dayanamayıp yüzüne yumruk geçirdim. Hâlâ sırıtması iyice sinirimi bozarken yaklaşıp bir tane daha atacağım sırada koluma yapışan Min'le durdum. Birkaç adım yaklaşıp, ağzını gevşeterek konuşması onun ağzını burnunu kırmam için sabrımı sınıyordu.

"Bunu yaptığına pişman olacaksın, Jungkook."

Min, beni dışarıya doğru sürüklediğinde taksi bulmak için yolun kenarına ilerledik. Min'in yüzüme bakmasını sağlayıp gözlerinin içine baktım.

"Bir şey olmasına izin vermeyeceğimi biliyorsun değil mi? Kimsenin sana laf etmesine izin ver-"

"Jungkook-ah, inan ki kimse umrumda dâhi değil. Benim umrumda olan sen ve ilişkimiz. O yüzden burada vakit geçirmek yerine eve gidelim. Çünkü çok acıktım."

Sözlerini idrak etmek için birkaç dakika dediklerini düşündüm. Min'in sarsmasıyla kendime gelip duran taksiye baktım. Kendime geldiğimi belli etmek için kafamı sallayıp taksiye bindim. Eve gidene kadar sadece bu zamana kadar yaşadıklarımızı düşündüm. 1 ay öncesine kadar fotoğraflarımın altına yorum yapan kızın sevdiğim kız olduğunu öğrenmiştim. Öğrendiklerim karşısında onu korumak için ondan uzak durmuştum. Şu anda ise -Min'e baktım- yanımdaydı. Her zaman bana tekme vuran şans bana acıyıp onu bana getirmişti. Düşüncelerimi bölen Min'in sesiyle taksiciye parayı uzatıp, indim. Valizleri alıp, evin kapısına doğru ilerledim. Min'in açtığı kapıdan içeri girip valizleri kenara koydum.

"Telefon görüşmesi yapmam gerekiyor. Valizler ağır olduğu için dokunma. Birkaç dakikaya yukarıya çıkartırım."

Onaylamasını beklemeden telefonumu alıp arama tuşuna bastım. Birkaç çalıştan sonra "Alo" sesiyle boğazımı temizleyip cevap verdim.

Daylight / Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin