Babama dönüp izin almak için ağzımı açtım.
"Baba izin vermeyeceğini biliyorum ama Seul'e gitmeliyim. İzin vermesen de gideceğimi bilmeni istiyorum." Düşünür şekilde bana bakmaya başladı. İzin vermeyecekte olsa Seul'e gidip Min'i bulmalıydım. Evlatlıktan reddediliyor olsam bile oraya gitmeliydim. Başına bir iş gelmiş veya taşınmış dahi olabilirdi. Babam, sonunda bir şeyler demek için ağzını araladı.
"Uçak biletini alıyorum o hâlde?" Dediklerini idrak etmek için gözlerimi açtım. Az önce ne demişti? O hâlde izin veriyordu. Üstüne atlayıp, sarıldım.
"Teşekkür ederim baba!"
"Arkadaşlarını önemsemen beni gururlandırıyor, Jungkook. Bir an önce hazırlan uçağını yakın bir saate alacağım."
Kafamı sallayıp çantama eşyalarımı doldurmaya başladım. Ne kadar zaman duracağımı bilmediğim için çoğunlukla üst aldım. Derin bir nefes verip, aşağı inip babama saati sordum.
"Baba, saat kaça aldın?"
"45 dakikan var."
Varmam uzun sürebilirdi bu yüzden elimi çabuk tuttum. Ailemle vedalaşıp taksiye bindim. Aklıma Jimin hyung'a haber vermediğim geldi. Arayıp açmasını bekledim. İlk çalışta açmıştı.
"Hyung!"
"Bir şey mi oldu? Aniden kapattın."
"Hyung, bulduk. Şu an Seul'de. 45 dakika sonra uçağa bineceğim."
"Tanrım. Sen ciddi misin, Jungkook? Orda ne işi var!?"
"Bunu gidince öğreneceğim, hyung. Kapatmam gerekiyor havaalanına geldim. Bir şey olursa seni arayacağım."
"Teşekkürler, Jungkook. Kendine dikkat et. Görüşürüz!"
Görüşürüz diyip kapattım. Taksiye bindikten sonra havaalanına girip gereken işlemleri hallettim. Yaklaşık 1 saat sürecekti. Uçağa binip, kafamı yasladım. Orada neyle veya nelerle karşılacağımı bilmiyordum. En önemlisi Min'in neden oraya gittiğini. Uçağın kalktığına dair gelen duyuruyla gözlerimi kapattım. Min Jung'la şu ana kadar yaşadıklarımızı, onu düşündüm. 2 sene önce okula ilk geldiğim gün çocuksu hareketleri dikkatimi çekmişti. Sevindiğinde ellerini sürekli çırpıp yerinde zıplaması... Tüm sene boyunca sürekli gülmüştü. Pozitif enerjisi beni ona karşı çekmişti. Sonra ki yıl güldüğünü zar zor görmüştüm. Muhtemelen ki kesinlikle ailesiyle ilgiliydi. 2 sene boyunca hoşlantım, sevmeye gitti. Bunları düşünürken yanımdaki kızın dürtmesiyle gözlerimi açtım.
"Seul'e geldik. Rahatsız ettiysem özür dilerim."
Kıza baktığımda benim yaşlarımda, siyah hafif dalgalı saçlarıyla hâlâ bakıyordu.
"Sorun yok teşekkür ederim." Gülümseyecek hâlim bile yoktu. Yanından geçip çıkışa doğru gittim. Havaalanından çıkmamla taksi bulmaya çalıştım.
"Ben Soo Bin, ya sen?" Yanımdan gelen sesle sesin sahibine baktım. Uçakta gördüğüm kız anlaşılan peşime takılacaktı. Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim.
"Seni ilgilendirmez. Kaybol."
"Uçakta neden gözlerin kapalıyken deli gibi gülüyordun?"
"Sevgilimi düşünüyordum. Şimdi git burdan."
"Hey! Sadece tanışmak istiyorum. Seul'de ne işin var? Yoksa idol seçimlerine mi geldin? Woah! Senden çok yakışıklı idol olur. Biliyor mus.."
"Çok konuşuyorsun. Sevgilimin yanına geldim. Şimdi kaybol.
Yüzünün düşmesiyle bana bakmaya devam ederken ben hâlâ taksi bulmaya çalışıyordum. Gördüğüm taksiyle o tarafa doğru ilerledim. Arkamdan gelen sesle duraksadım.
"Sevgilinin olmadığı biliyorum! Sadece tanışmak istemiştim. Sonra ki görüşmemiz de görüşürüz!!!"
Gözümü devirip, taksiye bindim. Elimdeki adresi taksiciye söyleyip bekledim. Havaalanında ki kız cidden garipti. Adı neydi? Unuttum. Zaten önemseyebileceğimi sanmıyordum. Şu an aklım tamamen Min Jung'daydı. Geldiğimize dair bir şeyler söyleyen taksiciye dönüp parasını verdim. İndiğim de etrafıma baktım. Klasik 2 katlı bir evdi. Etrafında birkaç tane bu tarz evler vardı. İlerleyip kapıyı çaldım. Nefesimi tutup açmalarını bekledim. Sonunda açıldığında kimin açtığına baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daylight / Jeon Jungkook
Fanfictionnochujk: Senin gibi özgüvensiz biri umrumda değil. mjjung: Yüzümü gösterdiğim gün peşimde koşacaksın, ama sana yüz vermeyeceğim Jeon Jungkook!