32

2.8K 183 87
                                    

"Sevgilimi elimden aldın, sürtük. Şimdi ödeşme zamanı."

Hafiften tırsmaya başlamıştım çünkü bunlar bir erkek için adam bile öldürecek cinstendi ve Eun Hi şu anda beni burada boğsa kimde duymazdı. Sakince yüzüne doğru bakarken, terleyen avuç içimi okul eteğime doğru sildim. Arkamdan gelen iki kızın kollarıma yapışmasıyla dizlerimin üstüne çökmemi sağlamaları bir olmuştu. Bu kızlar ne yiyordu böyle? Kafamı yerden kaldırıp güçlükle durarak hafiften etrafı aydınlatan ışığa rağmen makyajı sayesinde yüzü parıldayan Eun Hi'nin çirkin suratına tiksinircesine baktım. Bu tiksinmem tam olarak yüzüne bakma sebebinden değildi, yanımdaki iyi domuzun omzumdan aşağıya doğru bastırmasındandı. Bunlar magma katına inmemi felan mı bekliyordu?

"Ne sevgilisinden bahsediyorsun, Eun Hi? Sen sadece kendi dünyanda yaşıyordun ve bu dünyandan kimsenin haberi yoktu."

Eun Hi'nin hafiften bozulan suratıyla ona karşı tıslarcasına gülümsedim ve bu hareketime daha çok bozulan Eun Hi, bir adımla aramızdaki açığı kapatıp yüzüme sert bir tokat geçirmişti. Kafamın yana doğru dönmesiyle, gözlerimi sertçe kapatmıştım. Daha önceden kimseden tokat yememiştim bu yüzden ilk defa acısını hissederken giderek yandığını fark ettim. Kapalı olan gözümün önüne Jungkook'un suratı ve gülüşü gelmişti. Sayesinde güç alarak bu kıza ağzıma geleni saydırmayı düşünüyordum çünkü Jungkook şu anda benimle aynı durumda olsaydı bu hareketleri sergilerdi.

"Zavallısın, Eun Hi. Bizi ayıramayıp Hoseok'a yanaştın değil mi? Kim bilir onu nasıl ikna etmişsindir söylesene hazır herkes buradayken onu ikna etmek için nasıl vücudunu ve zaaflarını kullandığını itiraf et."

"Kes sesini!"

Sözlerim Eun Hi'nin daha fazla sinirlenmesine daha fazla sebep olurken yediğim ikinci tokat, en az birincisi kadar güçlüydü. Yine de bu tokatlara aldanmayıp, sözlerimle daha fazla canını acıtmayı planlıyordum çünkü şu anda fiziksel. bir şey yapmam mümkün değildi.

"Beni dövsen eline ne geçecek sanıyorsun? İstersen beni burada öldür ama Jungkook sana geri gelmeyecek ve sen de amacına kavuşamayacaksın gerçekten koca bir aptalsın. Sana gerçekten çok üzülüyorum."

"Jungkook'u senden alacağım eğer aramıza girmeseydin o çoktan benim olmuştu bile bu yüzden sana son uyarım onu hayatından çıkarıp, tamamen bana gelmesini sağlayacaksın."

Eun Hi'nin ateş saçan gözlerine, gözlerimi diktiğimde bu sefer yanındaki kızdan çeneme sert bir yumruk gelmişti ki bununla beraber çenemi bile hissedemiyordum. Beni tutan iki kızın kollarımı bırakmasıyla dengemi kaybedip ellerimle sert zemine doğru tutundum.

"Hak ettiğini alacaksın, Min. Eğer Jungkook'u bırakmazsan bunun iki katını sana ödeteceğim."

Etraftaki herkesin etrafıma toplandığını adım seslerinden takip edebiliyordum. İlk olarak karnıma yediğim tekmeyle beraber nefesimin kesildiğine yemin bile edebilirdim. İkincisi, üçüncüsü ve dördüncüsü derken sayamadığım kadar çok aldığım darbeyle gözlerimi kapatıp Jungkook'un gülüşünü gözlerimin önüne getirmeye çalıştım. Güzel gülüşüyle bana bakarken gelen hiçbir darbeyi hissedemiyordum bile. O sırada deponun kapısı büyük bir gürültüyle açıldığında tüm herkes bir anda durup, kapıya doğru bakıyordu ki ben ise o an gözlerimi kapatmakla meşguldüm.

"Ne bok dönüyor burada?"

Namjoon'un sesini hiç bu kadar özleyeceğimi daha önceden hiç düşünmemiştim. Acaba şu an tek mi yoksa yanında diğerleri de var mı? Eğer tekse, dayak yememe eşlik edecek bir arkadaş buldum demekti.

"Min!"

Aşık olduğum adamın sesi kulaklarıma dolarken, kendi kendime gülümsedim. Hayal ettiğim gibi beni kurtarmaya gelecekti ki birkaç adımda yanıma gelmesiyle yüzümü kaldırdığı an şaşkın ve korkmuş olan suratını inceledim. Gülümsemem hala devam ediyordu ve bu Jungkook'u oldukça korkutmuşa benziyordu. Yüzümü avucunun içine almasıyla, tam beni yerden kaldırırken onu durdurup Eun Hi'ye doğru baktım.

"Götünü kollasan iyi edersin seni geberteceğim gün çok yakında."

Kedi gibi tıslarken, Jungkook'a döndüğümde "işte benim kızım" dermiş gibi bakıyordu. Yarım bıraktığı işe izin vererek, vücudumu kollarının arasına almasını sağladım. Direkt olarak hızlı adımlarla revire geldiğimizde, doktor hiç şaşırmayarak muayene ettikten sonra gerekli ilaçları verip dinlenmem için dışarıya çıkmıştı. Olaylar okulumuzda sık sık olduğu için bu konuda profesyonel olmalı diye düşündüm. Jungkook'un bana karşı olan bakışı gitmiş yerine endişe almıştı.

"Üzgünüm Min. Seni bırakmamalıydım gerçekten koca bir salağım binlerce kere özür dilerim."

Dolu olan gözleriyle her an ağlayacak tavşana benziyordu ve yaralarım yüzünden o çok sıkmak istediğim yanaklarını sıkamıyordum. Bu beni deli etmeye bile yeterdi.

"Böyle demen şu anda bana daha çok acı veriyor Jungkook-ah. Kim bunun olacağını tahmin edebilirdi? Bu yüzden kendini suçlamayı kes beni daha çok üzüyorsun."

"Bunun için de özür dilerim."

Dolu olan gözlerine karşı hafifçe kıkırdayarak verdiği cevaba karşı sadece gülümsedim çünkü şu anki durumum bana sadece bunu yapma hakkı tanıyordu.

"Benim orada olduğumu nereden biliyordun, kim söyledi?"

"Ben."

Gelen cevabın sahibiyle beraber göz göze gelmemizle yüzümdeki yaralara rağmen ağzım açık kalmıştı ve ben bunu asla beklemiyordum.

Daylight / Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin