Jimin'in gergin ifadesi bir anda yüzümü bulduğunda neler döndüğüne dair kaşlarımı çatıp, gözlerimi hepsinin yüzünde gezdirdim.
"Neler oluyor?"
Yoongi'nin ani gelen kahkahasıyla hâlâ aynı olan ifademle sorgulayıcı bakışlarımı ona doğru döndürdüm. Şu anda 5 kişinin neden Jimin'e karşı düşman olduğunu ölesiye merak ediyordum. En sonunda kimse ağzını açmayınca, Jimin bir şeyler demek için ağzını açmıştı.
"Hyung, bu burada konuşulacak bir şey mi?"
"Park Jimin. Üstü kapalı bir şekilde seni uyaracağım. Min Jung'dan uzak dur. Yoksa olacakların sorumlusu ben değilim."
Yoongi'nin bu tavrından sonra, duyduklarımla kaşlarımı olabildiğince çatıp Yoongi'ye yüzüm ona dönecek şekilde karşısına geçtim.
"Kim oluyorsun da benden uzak durmasını söyleyebiliyorsun? Bana anlatmadığınız bir şeyler var ve siz anlatana kadar hayatıma olduğu gibi devam edeceğim."
Elimdeki çantayı hızlıca koluma geçirip, kimsenin yüzüne bakmadan eve doğru adımlarımı yöneltmiştim. Okuldan çıktığımda önümdeki arabanın aynasına baktığım kadarıyla Jungkook peşimden gelmiyordu. Oradaki olaylardan sonra gelmesini de beklemiyordum fakat bir an düşüncelerimle adımlarımı durdurdum. Ya Jimin'i dövüyorlarsa? Ya da Hoseok'la bir tuttuklarına göre onu bir yere bağlamış da olabilirlerdi? Çok hayallere daldığımı fark edip, kafamı sağa sola doğru sarstım. Arabanın aynasına tekrardan baktığımda Jungkook hızlıca peşimden geliyordu. Yetişebileceğini bildiğim için, adımlarımı normal bir hızda devam ettirdim. Sonunda -bana kıyasla- uzun bacaklarıyla yanıma geldiğinde, yüzüne doğru baktım.
"Neden beni beklemiyorsun?"
"Ortamdaki havalı çıkışımı bozmak istemedim."
"İşte bu yüzden seni seviyorum."
Ağzından bu kelimeleri duymak gerçekten bacaklarımı tutmayacak dereceye getirip, oraya çöküp ağlayasımı getiriyordu. Keşke şu an herkes donsa ve istediğim gibi çıldırma hakkına sahip olabilseydim. Sonunda Jungkook'la birbirimize ait olma düşüncesi aklıma ne kadar az rastlasa da geldiği zaman kalbimi durdurabilecek güçteydi."
"Min iyi misin?"
"Ne? Evet... iyiyim. Ne diyordun?
"Çok sessizsin ve bundan korkuyorum."
Beni dışlayıp anlatmadığınız için olabilir mi acaba?
"Sorun yok. Sadece eve gitmek istiyorum."
"O hâlde eve gidelim."
Yürümeye başladığımızda sesini duymak istediğimi fark edip, konuşmaya başlamaya karar verdim.
"Evine dönmeyecek misin?"
"Neden beni istemiyor musun?"
Üstüme kaplan gibi atlamandan korkuyorum.
"Hayır, hayır. Sadece ailenin merak edeceğini düşünüyorum."
"Onları hallettim. Bu yüzden sıkıntı yok. İkimiz sen ve ben koskocaman evde 2 hafta yalnızız."
İşte, ben de bundan korkuyordum.
"Uzak dur benden, dev tavşan. Eve gidince sanırım kapımı kilitleyip, uyuyacağım."
"Min-ah, asıl evlendiğimizde korkmalısın."
Evin önüne doğru geldiğimizde duyduğum şeyle Jungkook'a belli belirsiz bakmaya başlamıştım. Evlendiğimizde? Korkmak? Min-ah? İsmimi onun sesiyle duymak gerçekten şu dakika ağlasam birkaç güne göl dolduracak kadar gözyaşına sahip olabilirdim. Sonunda ismim dışındaki söylediği diğer kelimelere odaklandığımda elimi kaldırıp, yavaşça omzuna geçirdim.
"Uzak dur benden, pis tavşan. Seni eve almam o zaman görürsün."
"Normal bir kız olsa evlenmeye odaklanırdı fakat aklın başka şeylere çalışıyor. Min-ah, sen de az değilsin."
Daha fazla tartışmaya devam etmek istemediğimi fark edip, dilimi çıkarıp arkamı döndüm. Kapının önüne geldiğimde yıllarca aynı olan şifreyi yazıp, kapıyı açtım. Direkt olarak adımlarımı koltuğa çevirdiğimde, kıçımı yan devirip yatıyorken Jungkook'un delici bakışlarını hissedip ona baktım.
"Ne bakıyorsun?"
"Evde tek kalıyoruz ve senin yaptığın tek şey yan gelip yatmak."
"Jungkook-ah, ne yapmamı bekliyorsun? Belki istersen senin için yemek yapabilirim, film izleyebiliriz hatta parti bile düzenleyebiliriz ne dersin?"
"Dalga geçme. Başka şeylerden bahsediyorum!"
Eve girmeden önce kesinlikle onu içeri almamalıydım.
"N-ne demek istiyorsun?"
"Yüzünün aldığı şekile de bir bak! Bahsettiğim tüm zamanımızı beraber geçirmekti."
"Önümüzde koskocaman 2 hafta var, Jungkook. Hatta tahmini olarak ailemin seni bizim evden çıkarmayacağından da şüpheliyim. Seni çok sevdiler!"
"Bana bayılmayan birinin olmadığını biliyordum."
Ego yığını.
"Jeon Jungkook, acilen egonu dışarıda bırakmalısın."
"Min, onu daha sonrasında dışarı bırakacağımdan emin olabilirsin ancak sana sormam gereken bir şey var. Jimin hyung konusunda. Olanları sormayacak mısın?"
"Jungkook, orada dediğimi duydun. Siz anlatana kadar sadece hayatıma olduğu gibi devam edeceğim."
"Yine de aramızda bir sır kalmasını istemiyorum fakat üzülmenden de korkuyorum."
"Üzüleceğim bir şey mi?"
Evet, Min böyle devam. Alttan alttan sorular sorarak anlatmasını sağlayabilirsin.
"Evet, Min. Özellikle Jimin hyung hakkında öğrendiğinde üzüleceğin bir şey."
"Neden anlatmıyorsun?"
Anlatmazsan kafamı birazdan duvara sürtüp, alev çıkaracağım Jeon Jungkook.
"Hepimiz sana anlatmak istiyoruz. Ama sanırım hepimiz toplansak daha iyi olmaz mı?"
Lanet olası hepsini boşver, sadece anlat. Anlat yoksa ortadan şimdi ikiye çatlayacağım.
"Hyunglarını arasan iyi olur ve buna Jimin'de dahil olursa iyi olur. Onun da anlatmasını istiyorum."
Jungkook'un belli belirsiz bakışlarıyla yukarıya duş almak için çıktım. Anlattıkları şeyin önemli olması iyi olurdu yoksa zamanımı harcadıkları için Jungkook dahil hepsini evden kovacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daylight / Jeon Jungkook
Fanfictionnochujk: Senin gibi özgüvensiz biri umrumda değil. mjjung: Yüzümü gösterdiğim gün peşimde koşacaksın, ama sana yüz vermeyeceğim Jeon Jungkook!