Çocukları ve gençleri bekleyen çok büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. Bazıları fark etmese de bazıları da fark etmesine rağmen göz ardı etmesi gerçekten çok acı bir durum. Lise okurken çocuklar ve gençlerde ekseriyetle fark ettiğim bir şey var ki, gerçekten çok acı bir durum... "Sinema ve dizi oyuncularına benzeme, onlar gibi konuşma, onlar gibi giyinme, onlar gibi hareket etme vs..." Bu dediğim gibi göz ardı edilebilecek bir durum değildir. Bir Cuma günü Namaz için hazırlık yapıyordum. Okulun karşısındaki camiye erken gitmiştim. Gençlerin bir sohbetine kulak misafiri oldum. "Falan arkadaşımız sırf saçındaki fön bozulmasın diye namaza gelmiyorlar" Durumun tehlikesinin bilmem farkına vardınız mı? Kurtlar Vadisi bilmiyorum kaç tane serisi çıktı ama, gençler sırf dizi ve sinema filminin başrol karakterlerine benzemek için giyim kuşamlarını değiştirdiler, hiç silah bilmeyen gençler bir şekilde silah buldu, güzel aile terbiyesiyle yetişen gençler ağza alınmayacak sözleri aldılar ve korkunç son olarak, bir şekilde bulunan silahlar patladı ve en yakın arkadaşlar bir hiç uğruna toprak altına girerken diğer arkadaşlarda en güzel gençlik yıllarını şu an da hapishanelerde geçirmektedirler.
Dizilerde gördükleri madde üzerine kurulan evlilikleri model alan gençlerimizin ne yazık ki evlilikleri değil bir yıl bugün o kadar kötü bir hâle düşmüş ki, çok büyük bir şevkle başlayan evlilikler daha bir ayını doldurmadan boşanma ile son bulmaktadır. Bazen diyorum keşke boşanma ile bitseydi evlilikler. Evliliğin bitmesi sonucunda karşılıklı olarak birbirlerine açılan tazminatlar, davalar zaten yıkılmış olan yürekleri daha da berbat etmektedir. Dizi ve sinemanın devamlı olarak şuurlu bir şekilde erkek/kadın dimağlarına sürekli maddiyatı ön plana çıkarak bir evlilik kurmasını istiyor önceleri karşılanabilen istekler fakat bir zaman sonra karşılanamıyor. Maddiyat artıkça iki tarafında doyumsuzluğu giderek artıyor. Önceleri tek göz odada yaşamasını bilen insanlar bugün 5+1 evlere dahi sığamaz olmuştur. Aslında evlere sığmayan insanlar değil de bir türlü bitmek bilmeyen istekler ve doyumsuz nefislerdir.
Keşke bunlarla da sınırlı olsa bu sinema ve televizyonun zararları. Keşke... İki tane ablam Malatya'da oturuyorlar. Yazları bize gelir belirli bir müddet kaldıktan sonra tekrar giderler. Bir gün büyük olan ablam ile muhabbet ederken kalbimi tarumar edecek bir şey söyledi. "Mehmet, Yaren'in okulunda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni çocuklara; 'Müslümanlar neye taparlar' diye bir soru sormuş. Bazı öğrenciler doğru cevap verirken bazı öğrenciler de 'Hocam ineğe taparlar' diye cevap vermiş..." Hâlâ tehlikenin farkında değil misiniz kardeşlerim? Çocuklarımız ve gençlerimiz bu zihniyet ile büyümektedirler. Çevrelerinde de İslâm'ı gerektiği gibi yaşayan ve anlatan kimse olmadığı için de iyice çıkmaza düşmektedirler. Bir çoğunun akıbeti bilinmemekte bir çoğu da bugün; "Ateizm, deizm, Taoizm, nihilizm, sofestaizm" gibi felsefenin karanlıklı kuyularına düşerek ahiretlerini yakmaktadır. Bu beni haliyle çok ama çok üzmektedir. Ahirete imansız giden her bir gencin hesabını yarın Rabbim bana sorarsa nasıl hesap veririm acep? Bunu ne zaman düşünsem göğüs kafesim daralır, aldığım nefes sanki bana zehir gibi gelir hem bedenimi hem de kalbimi tarumar eder...
Sosyal medya hesabımda "Namaz kılmakta zorlanan kardeşlerim, mesaj atsın da biraz dertleşelim" diye bir mesaj paylaşmıştım. Bir müddet sonra dönüşler yapılmaya başladı. Gelen cevaplar içinde genel olarak şöyle yakınmaktadır kardeşlerim; "Abi huşu içine kılamıyorum, namazlarıma devam edemiyorum, namaz kılmak istiyorum fakat bir türlü nasip olmuyor, sabah namazları ve yatsı namazlarında sıkıntı yaşıyorum, namazım sadece şekilden ibaret vesaire gibi" sorular geldi. Kardeşlerim tüm soruların cevapları burada işte. Dizi ve Sinema bizi öyle bir noktaya getirdi ki, dizi bitmeden namaz kılmıyor, (sözde) çok mühim bir dizi, maç, haber olduğu zamanda televizyon açık bir şekilde televizyonun yanında kılınıyor namazlar. İşte böyle namaz ancak şekilden ibaret olur içinde huşu barındırmaz, barındıramaz. Gün içinde yaptıklarımız bizi sabaha hazırlayan şeylerdir. Eğer günü iyi misafir etmişsek, sabah da bizi iyi misafir eder. İnsanı münkerattan alıkoymayan namazın devamlılığı olmaz, olamaz. İnsanlar devamlı kötülüğe çağıran ortamlarda bulundukça, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (sav) "Gözünün nuru olan namaza" gönülleri bir türlü râm olamaz, olması da mümkün değildir. Kardeşlerim, hayatlarımızın düzüne girmesini istiyorsak evlerimizdeki televizyonları tamamen kapatamazsak bile en azından en asgari seviyeye indirelim. Kur'an'lar açılsın, Kütübü Sitte açılsın, İslâm'ı anlatan kitaplar açılsın, Sünnet açılsın... Bunlar açılsın ki, evlerde büyüyen İslâm tüm dünyayı sarsın. Evlerde İslâm olmadıkça ne huzur olur ne bereket olur ne de mutluluk... Yâ Râb evlerimize yeniden İslâm'ın o eski ihtişamlı günlerini nasip et. Amin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYADAN GEÇEN YOLCU (TAMAMLANDI)
SpiritualHey! Buraya bir baksana. Sende benim gibi yolcu musun bu dünyada? Sormama ne hacet tabi ki yolcusun. Ben bir yolcuyum ve giderken bir kaç bir şeyler karaladım. Belki yolda sana lazım olur diye. :) Kitap kapağı için @baykus83748 e teşekkür ederim.