"YALNIZLIĞIMI BİLİYORUM AMA MÜCADELEME DEVAM EDECEĞİM"

253 51 45
                                    

"Yalnızlığımı biliyorum, ama mücadeleme devam edeceğim"

                      RECEP TAYYİP ERDOĞAN

Siyasi bir söylem olarak, algılanma lütfen. Dikkat edersen sana sesleniyorum sadece. Çünkü, ben yazılarımı yazarken, sanki karşımda biri varmış gibi yazarım. Bir nevi sohbet havasında. Bugün seninle yalnızlığımızı konuşacağız. Çayını da unutma. Ben konuşurken benim ki soğur da beni önemseme sen. İnsanın en büyük yalnızlığı, gerçekten yalnız kalması mıdır? Yoksa kalabalıkların arasında yalnız kalması mıdır? Bu nasıl bir ikilem ki arada kalıp bir türlü çıkamıyorsun. Elhamdülillah ki Rabbim ömrümde gençliğimi dünyanın heva ve heveslerini tam doruğunda yaşayacağım bir zaman da İslamiyet ile beni şereflendirdi. Evet, o güne kadar, sadece kimlik üzerinde Müslümandım bende. Dünya'nın sözlük anlamı; "Alçak yer" olarak nitelendiriliyor. Alçak olan yerde gözümüzü boyayan her şey mevcut. "Dostlukları sadece dünyadan ibaret olan insanlar gibi..." Yıl Miladi 610 yer Nur Dağının Hira Mağarası. O güne kadar, etrafında Mekke'nin insanları vardı Hz. Muhammed'in (sav). Ne zaman ki, "Sizi yakıtı, insandan olan cehennem ateşinin azabına karşı uyarıyorum" dedi ve yalnızlaşmaya başladı. İlk olarak baba varisi olan amcası, Ebu'l Hakem yani bilinen adıyla, Ebu Cehil. "Ellerin kurusun Muhammed, ellerin kurusun..." Allah, önce onu yalnızlaştıracak sonra yalnızlığını insanlar ile paylaştıracaktı. Şimdi milyarlarca insan, O'nun yalnızlığını paylaşıyor. Bu aklıma geldikçe şükür ediyorum. "Dünya hayatı, bir oyun ve eğlenceden ibarettir..." İnsanların elinden oyuncağını aldığımız zaman ağlamaya başlıyorlar işte. Sonra da terk edip gidiyorlar. Dünyanın gerçeğini anlattığımız zaman insanlara, onları oyunlarından alıkoyuyoruz. İyi de nedir onların oyunları? "Kalbi dünyaya bağlayacak olan her şeydir..." Üç nokta bırakıyorum sen devamını tamamlarsın. İşte insanlara hakikatleri anlattığımız zaman ya kabul edip bizim sırtımızdaki davanın bir bölümünü alıp yükümüzü hafifletiyor ya da bizi reddederek hüzne boğuyorlar. Her ne kadar biz hidayete erdirmek ile görevli olmasak da onun dünyaya bağlandığını, Rabbinden bir haber yaşadığını gördüğümüz zaman kalbimiz paramparça oluyor. En azından benim öyle. Lise yıllarında çok yalnızlaşmıştım. Arkadaşlarım öğlen aralarında bir yerlere giderken, ben yemek yedikten sonra soluğu camide alıyor ve oradaki Risale-i Nur sohbetlerine katılıyordum. Tabi o zamanlar daha bilmesem de Risale-i Nur'un ne olduğunu, Tarih Öğretmeni Adem Hocamızın anlattıkları çok hoşuma gidiyor, adeta ruhumu doyuruyordu. Bir gün yine Risale-i Nur dersi yapıyorduk. İlk orada iliklerime kadar hissettim başkasının günahına ağlayan adam Said'i Nursi'yi. Bir zaman bir Cumhuriyet Bayramı Eskişehir Hapishanesinin karşısındaki lise mektebinin kızları onun avlusunda gülerek raks ediyorlardı diye başlayan ders. Ondan sonra onların bu acınacak hallerine güldüklerini ve acıklı bir halde olduklarının farkında olmadıkları için, onların bu haline ağlayan adamın Said Nursi olduğunu öğrendim. Artık yalnız değildim. Duygusal bağ kurduğum biri olmuştu sonunda. Mutlu ve huzurluydum. Anlatacağım bir şeyler olacaktı sonunda. Bir kış günü Risale-i Nur'un Asayı Musa kitabını aramaya koyuldum. Kar yağıyor haliyle hava buz gibi. Başladım sormaya okula en yakın kitapçılardan... Yaklaşık altı saat sonra buldum. Sonra ondan anlatmaya başladım. Yine de olmadı... Gün gün yalnızlaştığımı biliyordum. Fakat mücadelemi sürdüreceğime dair de söz vermiştim kendime. Kardeşim, davadaşım, can yoldaşım. Ne yaparsan yap yine de seni anlamayacaklar. Baban, annen, ağabeyin, ablaların, kardeşlerin, amcan, dayın, halan kısaca çevrende kim varsa anlamayacaklar senin. Çünkü senin gündemin İslamiyet + dünyayken onların gündemi dünyaya yarayacak İslamiyet. Belki klişe olacak ama, çok değiştin diyecekler, dün daha aynısını sende yapıyordun bugün hoca mı oldun diyecekler, geçmişini yüzüne vuracaklar... Yapacaklarda yapacaklar. Üstad NECİP Fazıl'ın şu sözünü hatırlat onlara; "Ben geçmişimi çöpe attım, çöpü de ancak kedi ve köpekler karıştırır..." Sen söyle seçimi onlara bırak ne olmak istiyorlarsa. Davadaşım söyler misin? Biz çocukluk evresini geçmedik mi? Dünya gibi bir oyuncağın bizim gibi dava sahibi bir gencin elinde olması hiç muhtemel midir ki onunla oyalanıp, asli vazifemizi unutalım. Ben dünyadan geçen bir yolcuyum. Dünya, elbet bir gün beni kapı dışarı edecek. Alçak diyorum ya boşuna demiyorum. Çünkü zamansızca kapı dışarı edecek beni. Ama ben daha yapmadığım işlerim var, hazır bile değilim dememe fırsat bırakmadan. Tekmeyi vuracak. İyi de alçak ile alçak olmaya ne gerek var ki? Dünya beni yolcu etmeden ben onu yolcu etmeliyim. İşte davadaşım yalnızlığımız burada bitecek. Dünyayı kalbimizden söküp attığımız zaman. Ben sana tamamıyla sök at demiyorum, itidalli olmanı tavsiye ediyorum. Yani, bugün ölecekmiş gibi ahirete, yarın yaşayacakmış gibi dünyaya çalışın diyen Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) gibi.

#dünyadangecenyolcu

DÜNYADAN GEÇEN YOLCU (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin