TELEVİZYON BELASI

243 63 41
                                    

Öyle diyor ya Mahmut Efendi; "Çanakkale'den giremeyen düşman, çanak antenden girdi." Televizyon izlemediğimi veya çok az televizyon ile vakit geçirdiğimi söylediğimi söyledim zaman, "Yahu sende çok abartıyorsun" diyenler yok değil. Ama şu kesin ki, televizyon dizileri ahlaksızca bir yaşamı biz Müslümanlara sunuyor. Bu konuyu aslında bugün yazmayacaktım ama, haleti ruhum bunu gerektirdi. Ve manen şöyle seslendi; "Senin yazacağın her şeyin başı televizyondan geçiyor..." Şöyle bir düşündüğüm zaman da gerçekten de öyle. Biraz ağır konuşmak gerekirse, "Hayatımızı şekillendirmesi gereken, Allah'ın hükümleriyken, bugün bizim hayatımıza şekil veren en önemli etken Televizyon dizileri ve sinema filmleri olmuştur." Konuyu pekiştirmek için bir örnek verelim o halde; "Bir gün dershanedeyken hocamız; neden ağustos, ayı, kedi vb. isimler yokta; eylül, ekim, temmuz, şubat, aslan gibi isimler var?" Kimse cevap veremeyince kendisi cevap verdi; "Biraz eski zamanlara gidin, böyle isimleri bulmanız çok zor. Ama günümüzde bu isimlerin sayısı arttı. Televizyona bir yakışıklı erkek çıkararak adına aslan diyorlar, güzel bir kadını çıkarıp adına eylül diyorlar sonra da bizim millet bunlara bakarak isimlerini koyuyorlar..." Gerçekten de öyle değil mi? Bu hâl ne olacak ne bilmiyorum ama, inşa'Allah güzel olacak, hem de çok güzel olacak. Adeta bağımlısı olmuşuz. Sanki onsuz yapamıyoruz. Bir dinamit yetiyor bir binayı tepe taklak etmek için. Aile hayatlarını da tepe taklak etmeye televizyon dizileri yetiyor, artıyor bile. Belki şu an çok gündem de olmasa bile geçen sene ve ondan önceki senelerde gündemden neredeyse düşmeyen, izdivaç programları bu dinamitlerden biridir. Buna kısa bir örnek verip başka bir konuya geçmek istiyorum. İsim vermek istemiyorum ama, ondan bahsettiğim zaman hemen hemen herkes tanır. İsmini Hanefi mezhebinin kurucusu olan Numan bin Sabitten alan tesettürlü bir hanım kardeşimiz. Tesettürü ile İslam'ı temsil ederken, izdivaç programlarında tesettürüyle İslam'a birçok zararı olmuş biri. Acaba diyorum, bunlar kasten mi yapılıyor yoksa bilinmeden mi yapılıyor? Görünen o ki, bilerek, planlı bir şekilde yapılan projelerdir bunlar. Programın bir bölümde bir ünlü şarkıcıya hayran olduğunu söyleyen bu hanım kardeşe daha sonraki bölümlerde bu sanatçının imzalı bir albümü hediye geliyor. Ve albümü öperek, adete kendinden geçerek, yere kapaklanıyor ağlıyor. Ve bu, tesettürlü bir hanım kardeşimiz. Bu durumun yorumunu sizin vicdanlarınıza bırakıyorum. Çünkü en iyi ve en objektif mahkemedir. Velhasıl kelam, anlamak isteyene kapıların hepsi açıktır. Lakin anlamak isteyene. Dedik ya yazacağımız tüm yazıların başında televizyon geliyor. Bu sözün doğruluğunu bugün tam olarak anladım. Dershaneden çıktım, durağa doğru giderken yanımda başkalarının da duyabileceği bir şekilde konuşan daha on veya on bir yaşlarında iki kız çocuğunun konuştuğu meseleye bakar mısınız? "Ya bana teyzemin oğlu teklif etti onun teklifini kabul edeceğim." Bu çocuklar daha bu yaşta bunları nereden biliyor ki? Ya hu Allah aşkına ben daha on yaşında futbol, basketbol, yakar top, ceylan, saklambaç, bez bol, kapı zillerine basıp kaçmak, gülle (misket), deleme (topaç), taso, futbolcu kağıtları vs. bunlardan başka terim bilmezdim. Şimdi böyle çocukları gördükçe çocukluğumu doya doya yaşadığım için şükrediyorum. Hem de her saniyesine. Bizim anamız, bizi televizyon başında büyütmedi. Dışarıda hayat ile beraber büyüdük. Ağladık, güldük, kavga ettik, barıştık... Şimdi bu çocuklar nasıl büyüyor ki, daha çocuk yaşta sevgili muhabbeti yapıyorlar. Suç çocukların değil. Burada en büyük suç ebeveynlerindir. Çocuk ağladığı zaman ya eline telefon verir ya da televizyonun açarak önüne oturtur. Ebeveynler çocuklarının çizgi film veya genel izleyici kitlesi aile yapısına uygundur ibaresini gördüğü zaman rahatlıyorlar. Ah keşke bir çocuklara aşılanların artık farkına varabilseler. Bugün benim görmüş olduğum manzarayı çocuklara aşılayan, televizyon dizleridir. Çünkü her şey normalmiş gibi gösterilerek zihinlerin; "Baksana daha senin yaşında, hem senden de güzel/yakışıklı değil ama sevgilisi var. Senin de olmalı en kısa zamanda bir tane sevgili sende yapmalısın. Hem bu zamanda sevgilisi olmayanları küçümsüyorlar, yoksa arkadaş ortamında küçük düşürülmek mi istiyor?" Bilinçaltına bu mesajlar veriliyor. Evet bu sadece bir manzara ve bunun gibi daha nice manzaralar var. Televizyonun aile ve çevre yapısına koyduğu dinamite de bir örnek vererek bu konuyu bitirelim inşa'Allah. Bizler Türk toplumu olarak çabuk etkilenmekteyiz. Bunun en büyük örneğini biraz tarih bilgisini olanlar daha iyi anlayacaklardır. Bilinen, ilk Türk devletlerinden biri olan Asya Hun Devleti'ne en parlak dönemini yaşatan Mete Han'a; "Çin'i savaşta mağlup edip, vergiye bağlamamıza rağmen neden gidip onların arasında yaşamıyoruz" diye sorulduğunda Mete Han; "Çünkü Çinliler bizden sayıca fazla, onların arasına girersek, korkarım ki zamanla onlara benzeriz ve asimile oluruz." Her ne kadar Mete Han Çinlilerin arasına girmediyse de ölümünden sonra yerine geçen çocukları Çin'in hakimiyetine girmiş ve asilime olmuştur. Evet tıpkı bu örnekteki gibi kolayca etkileniyoruz. Bir on yıl önce toplumuzda tesettür altı pantolonu geçtim tesettür altı bilek pantolonu görmek neredeyse mümkün değil. Hatta hiç değil. Tesettür adı altında kadının biri çıktı ve birkaç defa giydi. Ne olduysa ondan sonra paçası kıvrıldı pantolonların. Birden ortalık sanki abdest almak için şadırvan arayan insanlar ile doldu taştı. Bu işin şakası da bu modayı hem erkekler hem kadınlar öyle benimsedi. Tıpkı ilk önce uzun kollu elbiseler de bileğe kadar kısalma oldu ve ondan sonra da kadının elbisesi askılı atlet şeklini aldı. Bu durum şimdi de tesettüre yansıdı. Önce uzun elbise olan tuniğin altında pantolon giyildi. Sonra tunik git gide kısaldı ve tunik ortadan kalktı. Pantolon ve üstünde bir elbise kaldı. Daha sonra da pantolon kısalmaya başladı. Şimdilik bilek halini aldı. Bakalım zamanın modası bu gözlere daha neleri gösterecek. Şimdi tekrar soruyorum davadaşım; "İnsanların hayatlarını şekillendiren moda mı? Yoksa Allah'ın emirleri ve yasakları mı?" Cevabını senin vicdanına bırakıyorum. Şimdilik görüşmek üzere. Allah'a emanet ol.

#dünyadangecenyolcu

DÜNYADAN GEÇEN YOLCU (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin