GÜNAH İŞLEYENLERE MÜJDE

274 57 66
                                    

Esselamu Aleyküm Ve Rahmetullahi Ve Berekatü Kardeşlerim.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hizmetkârı olan Ebû Hamza Enes İbni Mâlik el-Ensârî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ'nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır. "

Hemen hemen, hepimiz bu hadisi biliriz. Çölde devesini kaybeden adam, tekrar devesini bulunca ellerini açarak; "Ya Rabbi ben senin Rabbinim sen ise benim kulumsun..." diye dua eder. Biliyorum çok günahlar işledin, söylenmemesi gerekeni söyledin, kırdın, döktün, küfür ettin, çaldın, çırptın... Ama hepsi geçti. Gel, istedim ki bugün seninle bir yolculuğa çıkalım ve bunun yolun sonunda inşa'Allah en güzele ulaşalım. Daha dünyada hiçbir insan yokken Allâh Adem (as) yarattı. Allâh melekleriyle istişare yaparak, Kur'ân-ı Kerim'in Bakara Suresinin 30, ayetinde bu olayı şöyle anlatmaktadır.

" Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler. Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti. "

Evet O hem meleklerin hem de biz insanların bilmediklerini bilendir. Daha sonra gelen 34. surenin meali ise şöyledir;

" Hani meleklere, "Âdem için saygı ile eğilin" demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu."

İşte şeytanın Ümmet'in başına bela olmaya adım attığı ilk baş kaldırışı. Daha sonra İblis daha da ileri giderek Sad Suresinin 82. ayetinde geçen şu sözleri Allâh'a söyleyerek huzurdan kovuldu.

"İblis, "Senin şerefine andolsun ki, içlerinden ihlâslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım" dedi."

İblis, kazanmış gibi görünse de biz kazandık kardeşler. Evet, şaka değil biz kazandık. Peki ama nasıl biz kazandık bunca günahın içinde? Hemen bir hadis ile cevap verelim ve meseleye yavaş yavaş giriş yapalım.

"Bütün Âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tövbe edenlerdir." (İbn Mâce, Zühd, 30)

"Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı." (Müslim, Tevbe, 9-11)

Sanırsam buradaki müjdeyi fark ettin. Ben buranın izahatını sana bırakıyorum kardeşim...

Demek mesele günah işlemekten ziyada, günahtan sonrası seviyeymiş. Peki nedir bu günahtan sonra ki seviye? "...Günahkârların en hayırlıları ise tövbe edenlerdir." Bugün seninle işte bunu konuşacağız. Hep yazılarımı bir sohbet havası içinde yazmaya gayret ederek yazarım ki, okuyan her kimse benimle sohbet etsin. Bugün seninle Tövbe meselesini konuşacağız. Aklında ne varsa atmanı istiyor ve buraya odaklanmanı rica ediyorum. Üstad Necip Fazıl'ı sadece bir sözüyle tanıdım ve bu sözdeki samimiyetiyle onu sevdim.

"Ben geçmişimi dürdüm, büktüm ve kaldırıp çöpe attım, bu çöpleri ise ancak Kediler ve Köpekler karıştırır....!"

Müslüman bir insan kedi ve köpek tasvirine giremeyeceği gibi bizim işimiz artık şimdilik geçmiş ile yoktur. Daha sonraki zamanlarda ise geçmişe bir ibret nazarıyla ve ders çıkarmak için bakacağız. Şimdilik geçmişi arka cebine koy. Bize daha sonra lazım olacaktır. Müslüman bir insan günah işlediği vakit, o günah sebebiyle kalbi küt küt atar ve onu devamlı hem kalbimde hem de kafasının içinde bir şeyler rahatsız edip durur. Zaman eğer tövbe etmezse kalbinde bir siyah nokta meydana gelir ve öylece kalır. Belirli bir müddet bekler kulun tövbe etmesini. Kul tövbe etmedikçe leke büyür büyür ve öylece orada yapışık bir şekilde kalır. İnsan, günah işleye işleye artık bir şeyler onu rahatsız etmemeye başlar. Bu olay o kadar ileri gider ki; insanın kalbi daha fazla dayanamaz ve şeytanın da vesveseleri ile, işlediği günahı artık birinin görmemesini arzu eder ve insanı artık milim milim küfüre yani imansızlığa doğru çeker. Biliyor musunuz? Bunların hepsi, "Aman ne olacak Canım bir defadan bir şey olmaz..." diyerek başladı. Evet, dostum haklısın dediğini duyar gibiyim. Sosyal Medyada dolaşırken, bir karikatür dikkatimi çekti. Çok beğendim. Karikatür tam şöyle idi; Bir genç önünde duran domino taşını itiyor ve taşın üstünde de günah yazıyordu. Domino taşı ne demek az çok hepimiz biliriz. Birine dokunduğun zaman hepsi tek tek düşmeye başlar. İşte gühalarda tıpkı bunun gibi. "Sadece bir defa..." Nitekim bir çok kardeşimiz bu yüzden ateist, deist gibi kavramların pençesinde imansız bir şekilde ahirete göç edip gidiyorlar. Sizin de bu kardeşler için yüreğiniz yanıyor mu? Zira ben kendi nefsime öncelik olarak söylemek gerekirse yüreğim paramparça oluyor.

ÜÇÜNCÜ MESELE

Gençlik Rehber'inde izahı bulunan ibretli bir hadisenin hülâsası şudur:

Bir zaman, Eskişehir Hapishanesinin penceresinde, bir Cumhuriyet Bayramında oturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı. Birden, mânevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki, o elli altmış kızlardan ve talebelerden kırk ellisi, kabirde toprak oluyorlar, azap çekiyorlar. Ve on tanesi, yetmiş seksen yaşında çirkinleşmiş, gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar kat'î müşahede ettim. Onların o acınacak hallerine ağladım. Hapishanedeki bir kısım arkadaşlar ağladığımı işittiler. Geldiler, sordular. Ben dedim: "Şimdi beni kendi halime bırakınız, gidiniz."

Evet, gördüğüm hakikattır, hayal değil. Nasıl ki bu yaz ve güzün âhiri kıştır; öyle de, gençlik yazı ve ihtiyarlık güzünün arkası kabir ve berzah kışıdır. Geçmiş zamanın elli sene evvelki hadisâtı sinema ile hâl-i hazırda gösterildiği gibi, gelecek zamanın elli sene sonraki istikbal hadisâtını gösteren bir sinema bulunsa, ehl-i dalâlet ve sefahetin elli altmış sene sonraki vaziyetleri onlara gösterilseydi, şimdiki güldüklerine ve gayr-ı meşrû keyiflerine nefretle ve teellümlerle ağlayacaklardı.

Harun Serkan Aktaş'ın bir seminerini dinlenmiş ve oradan duymuştum. "Başkasının günahına ağlayan adam..." Biz bugün kendi günahlarımıza ağlamaz iken başkaları bizim günahımıza ağlar olmuş. Ne garip. Tıpkı evde bulunan babanın yerine evi başkasının geçindirmesi gibi... Evet hakikate öyle muhtacız ki hele bir de bu günahların adete yağmur gibi üstümüze yağdığı bir zaman da Biz Müslümanlar kendimize dikkat etmeliyiz. Sen bu yazıyı okuyan kardeşim, şeytana kul veya kullara kul ol diye mi geldin bu dünyaya? Yoksa Allâh'a kulluk mu senin vazifen? Gel kardeşim, attık tüm kötü geçmişimizi çöpe. Bırak kediler, köpekler karıştırsın çöpleri... Çok zor değil kardeşim.

Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki:

Faniyim fani olani istemem.
acizim,aciz olana istemem.
ruhumu rahmana teslim eyledim,gayr istemem!
isterim,fakat bir yari baki isterim.
zerreyim,fakat bir şemsi servet isterim.

hiç-ender hiçim, fakat bu mevcudati umumen isterim.''

İste Rabbin'den günahkar olsan da iste. Bak sana bir müjde daha vereyim. Tirmizi'de geçen bir diğer hadis-i şerifte de Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurur: "Rabbiniz hayiydir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten hayâ eder."

(Tirmizî, Daavât 118)

Senden hayâ eden bir Rabbin varken nasıl olur da sen ondan sen ondan hayâ etmezsin? Çok zor değil kardeşim, derinden bir nefes al ve euzü besmele çekerek "Ya Rabb doğru yolu bana göster, sen göstermezsen ben ne yapabilirim..." Diyerek duâ et. Hadi bana itimat etmiyorsun, Yukarıda yazmış olduğum hadisede mi itimat etmiyorsun? O ne benim, ne de ünlü bir yazar veya düşünürün sözü... Bizzat Peygamber Efendimizin sözü. Ben daha fazla lafı uzatmak istemiyorum, çünkü güzelce abdest alıp iki rekat tövbe namazı kılacağını hissediyorum. Hz. Ali'nin duasından bir kesit yazarak, seni Rabb'in ile baş başa bırakmak istiyorum. Eee sevgili bekletilmez değil mi?

"...Eğer senin affın sadece iyilere olacaksa kötüleri kim bağışlayacak?
Belki iyilerden değilim ama en kötülerdende değilim
Günahım büyük ama afın ondan daha büyük
Günahlarımı düşündükçe gözlerimden yaşlar dökülüyor.
Sen beni öyle yarattın ki senden başkasına dönemem.
Umudum sensin ama endişem de şudur;
Ya beni kapından kovarsan nereye giderim?
Herkes uykudayken senin şu kulun ellerini açmış sana yalvarıyor!
Bu kulu mahçup etme!
Ey Muhammet Mustafa'yı gönderen Rabbım!
Bizi imandan , kur'an'dan İslam'dan ayırma ..."

Amin.

***

DÜNYADAN GEÇEN YOLCU (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin