Her zamanın aksine huzursuz ve gerinmeyi es geçerek yataktan kalktı. Gözü koltuğun üstünde duran poşete takılırken dün akşam bunun burada olmadığını fark etti. Gidip içine baktı. Şort, gömlek ve ayakkabı vardı. Tüm acısına rağmen gülümsemeden edemedi. Duşa girip üstünde ki kokuyu, yapabildiği kadar izleri sildikten sonra kıyafetleri poşetten çıkarıp giydi. Üstüne tam olmuştu. Geçen zaman da bedeninde pek değişiklik olmamıştı zaten ama yine de hatırlaması bile yeterliydi. Geçen sürede Derin, Rüzgar'ın hakkını nasıl ödeyeceğini bilmiyordu. Kaldığı sürece hem yanında olmuş, hem de her şeyi düşünmüştü. Aşkı değil ama Rüzgar ile olan dostluğunu özlemişti. rüzgar dışarıya sergilediği tavırların aksine özünde iyi bir insandı. Derin de onu çok iyi tanıyordu. Ama terk edilip, yarım kalmayı sindirememişti. Tüm sinirinin, kırgınlığının özü de rüzgar gibi birisini kaybetmekti. Çocukluklarından beri tanışıyorlardı. Rüzgar'ı en iyi tanıyanlardan biri Derin'di. Fakat bazı şeyler bittiğinde geçmiş ve güzellikler unutuluyordu. Şimdi baktığında eğer zamanında terk edilmeseydi emir ile tanışamayacaktı. Rüzgar ile ilişkilerinin altında bile dostluk kırıntıları olacaktı hep. Emir ile ne yaşanmış olursa olsun, hayatının en güzel çağlarında en güzel şeyleri yaşatmıştı. Bunu inkar edemezdi.
Aşağıya indiğinde hazır kahvaltı sofrasıyla karşılaştı. Bir kaç dakika sonra Rüzgar'da arkasında belirmişti.
"Günaydın."
Derin birden yerinden sıçradı ve eli karnında Rüzgara baktı. Korktuğu ilk anda bebeğini bulmuştu eli. Daha şimdiden onu kabullenmişti. Oysa dün pişmanlık bile hissetmişti . Annelik diye geçirdi içinden. Düne kadar bu hislere o kadar yabancıydı ki. Okuduğu, dinlediği hisleri anlayamaz, abartılı bulurdu. Oysa şimdi bir kaç gün de bile anneliği hisseder olmuştu. Ve annelik ona gururunu çiğnemeyi bile yaptırtacaktı.
"Korkuttun."
Diye mızmızlandı çocuk gibi. Rüzgar gülümseyip yanaklarını öptü ve yanağından bir makas alıp sandalyeye oturdu .
"Özür dilerim hanımefendi."
"Sorun değil beyfendi."
Derin de karşısında yerini aldığında ilk kez büyük açlıkla saldırdı yemeğine. Rüzgar elinde çayıyla bu şirin görüntüyü izledi . Derin aynı kitaplarda anlatılan obur ama şirin ve güzel kadınlara benziyordu. Özlemişti onu.
Derin karnının doyduğunu hissettiğin de kendisine bakmakta olan Rüzgara baktı gözlerini kısarak.
"Ne bakıyorsun yaa?"
Rüzgar gülümsedi.
"Çok tatlıydın."
"Çok oburdun demek istedin herhalde."
Derken yüzünü buruşturdu Derin. Rüzgar bir kahkaha attı .
"Kaç gündür düzgün bir şey yemiyorsun. Normaldir. Hem artık iki kişi sayılırsın."
Dedi burukça gülümserken Derin de fark etmişti Rüzgar'ın burukluğunu . Nede olsa yıllar önce ne hayaller kurmuşlardı. İkiz çocukları olacaktı ve mutlu bir şekilde küçük sıcak bir yuvada yaşayacaklardı. İkisi de sessizleşmişti birden. Rüzgar boğazını temizledi ve biraz öne gelip Derin'in ince elini tuttu.
"Derin."
Derin masada ki gözlerini Rüzgar'a çevirdi.
"Bak biliyorum bu bebeğin öz babası var ama bunca şeyden sonra, seni bu kadar kırdıktan sonra onunla olabileceğinden emin değilim. Biliyorum sende emin değilsin. Ben... ben senin ve bebeğinin yanında olmaya hazırım. Senden olan her şeye razıyım ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkili Hayat
Ficção AdolescenteGösterişli, ışıklı, huzurlu, modern bir İstanbul ve kokusunda huzur bulduğu, sevdiği, sevildiği Derin.. Zorlu, zorunlu, nefret ettiği Mardin ve hiç bir zaman kalbinde yer edinemeyen karısı Selda... 29.12.2015 #80 Genç Kurgu Yalan içinde #212 12.05.2...