ARKADAŞLAR BU BENİM WATTPAD'DEKİ İLK HİKAYEM VE DESTEĞİNİZE İHTİYACIM VAR. HİKAYEYLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİZİ BELİRTİRSENİZ SEVİNİRİM.
Adamı umursamamaya çalışarak yola odaklandığım an burnumun ortasına bir damla su düştü. Ah, hadi ama! Üzerimdeki şort ve tek omzumdan kayan kısa kollu tişörtümle yağmura hazır değildim ki ben... Adımlarımı hızlandırdım. Yağmurun bu zamanlarda çok uzun sürmediğini biliyordum ama on dakikalık bir yağmur hasta olmama yeterdi ve ben okulun ilk gününe burnumu çekip durarak girmek istemiyordum.
Hızlı adımlarla yürümüş olmama rağmen kafeye girdiğimde üzerimden on litre su çıkıp çıkmayacağını kendimle tartışıyordum. Bizimkileri görür görmez yanlarına gittim. Burak sırıtarak "Sıçan geldi, hemde sudan yeni çıkmış" dedi. Selin'se hemen ayağa fırlayıp "Tatlım seni hemen kurutmalıyız!" diye bağırdı. Şu anda ona yavru köpek gibi baktığıma emindim. Hızla kolumdan tutup lavaboya doğru çekiştirdi. Çantasından çıkardığı kot pantolon ve hırkayı uzattı. "Yedek kıyafet mi taşıyorsun sen yanında?" diye şaşkınlıkla bağırdım. Sırıttı ve "Hadi giyin." diyerek beni tuvaletlerden birine soktu. Üzerimi giyinip çıktığımda elinde kıyafetleri koymak için tuttuğu bir poşet vardı. Kıyafetlerimi içine tıkıştırdım. Selin de poşeti çantasına attı. Aynaya döndüm ve makyaj yapmadığıma şükrettim. Muhtemelen filmlerdeki ağlayan kızlara dönmüş olurdum. Hani şu rimeli üç çizgi halinde akanlardan.
Aklıma gelen bu düşünceyle sırıtmıştım ama Selin'in kafamı aniden kurutma makinesinin altına çekmesiyle gülüşüm suratımda solmuştu. Elini saçlarıma soktu ve karıştırmaya başladı. Saç diplerim yanmaya başlayınca zar zor kafamı kurtardım.
İşimiz nihayet bittiğinde bizim çocukların yanına geçtik. Masada beni bekleyen sıcak çikolatayı görünce ufak çocuklar gibi ellerimi çırpmaya başladım. Semih yanıma geldi ve "Gel buraya şapşal." diyerek beni sandalyeye çekti. Kendisi de yanıma oturdu. Çikolatamı içerken istemeden de olsa karşımda oturan Burak'la bakışıyordum. Bu cidden komikti. Tam bu duruma gülecektim ki arkada oturan adam dikkatimi çekti. Kafasında bir kep vardı, koyu renk bir de güneş gözlüğü. Yağmurda dışarda olduğu ıslak kıyafetlerinden belliydi. Arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. "Yok artık canım tek böyle giyinen o değil ya." dedim iç sesime. Birazdan içimdeki gıcık Miray'la tartışmaya başlayacağıma emindim. Ama ne olmuş yani kıyafetleri bire bir aynıysa ve aynı saatte dışardaysa. Yüzünü görmeden inanmazdım. Gerçi ordaki adamı da görmemiştim ama olsun.
Bizimkilerin dikkatini çekmemek için onların muhabbetine odaklandım. Dikkatimi dağıtabiliyor olmaları işime geliyordu. Kafeden çıkarken ani bir hareketle Burak'ın sırtına sıçradım. Kıkırdayarak devam ediyordu. Kafamı bir anlığına arkaya çevirdiğimde bu tarafa dönük duran adamla göz göze geldim. Yani gözleri belli değildi ama... Her neyse işte!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR GÜN ANLARSIN
RomanceBeni kötü yakaladın haziran Gamlı, yıkık eylül sonuma Bir ilk yaz tazeliği getirdin Masmavi göğünle... ** Ben senin en çok bana yansımanı sevdim Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim.