Doruk'un odadan çıkmasıyla Rüzgar da yeniden bana döndü.
"Çantaları hazırlamama yardım etmeye ne dersin Pollyanna?"
Kafamı sallayıp ayağa kalktım. Bana fırlattığı spor çantasına kıyafet yığınımın içinden doldurabildiğim kadar şey doldurdum. Gideceğimiz yeri bilmediğim için her çeşit kıyafetten koymaya çalışıyordum. Kıyafetleri doldururken "Kim bu Kemal?" diye sordum.
"Kaçtığımız adam."
"Neden peşinde?"
"Çünkü herkes er ya da geç geçmişiyle yüzleşir ve bizde bunun zamanı konusunda anlaşmazlığa düştük."
Rüzgar'a baktığımda gözlerinin bulutlandığını farkettim. Yanına gidip onu teselli etme isteğimi bastırdım ve önüme döndüm. Yağmurluğuma uzanırken hala parmağımda duran yüzüğü gördüm. Hızlıca parmağımdan çıkardım. Yüzük bana çok tuhaf hissettiriyordu. Ayrıca Rüzgar'ın onu takıyor oluşumu sevmediğini biliyordum. Önce ona vermeyi düşündüm ama keyfi yerinde değilken bunu yapmayı istemiyordum. Pantolonumun cebine tıkıştırdım ve kışlık montumu da çantaya zar zor sıkıştırıp fermuarını çektim. Kapının açılma sesini duyunca kafamı o tarafa çevirdim.
"Biletler hazır, iki saat sonra uçak kalkıyor. Bir an önce çıkalım."
Rüzgar'ın dolabın başından çekildiğini görünce bende ayağa kalktım. Doruk yanıma gelip çantayı elimden aldı. Ona gülümseyip Rüzgar'ın peşine takıldım. Telefonda birisiyle konuştuğunu duydum. Fransızca konuştuğundan dolayı anlayamıyordum ama beş dakika içinde kapıda beliren taksiyi görünce bir taksi durağıyla konuştuğu yönünde bir tahminde bulunabildim. Rüzgar hiç beklemeden kendini ön koltuğa attı. Arka tarafa geçip Doruk'un yanına oturduğumda içimde tuhaf bir his vardı. Kırgınlık gibiydi. Kırılacak bir şey olmadığından o tuhaf hissi umursamamaya çalışarak koltuğa yaslandım. Doruk "İyi misin?" diyince ona döndüm. Kafamı ona çevirirken Rüzgar'ın kulağındaki kulaklık ve ritim tutan bacağı dikkatimi çekti. Yine bir şeylerden kaçmaya çalıştığını düşündüm ister istemez.
"Miray sana soruyorum."
"Hah? Ah, evet iyiyim ben."
"Emin misin?"
"Hıhı."
"Pek öyle görünmüyorsun."
Konuşmamızla uzaktan yakından ilgilenmeyen Rüzgar'a baktım. Bizi duymadığından emin olunca Doruk'la bu konu hakkında konuşabileceğime karar verdim.
"Aslında bir şey var?"
"Ne var?"
"Onun için endişeleniyorum."
"Bu hisse alışman gerek."
Kastettiği şeyi anlayınca Doruk da üzüldüğüm kişiler listesine yerleşmişti. Hem de Rüzgar'ın ardından ikinci sıraya.
"Gerçekten uzun zamandır böyle değil mi?"
"Nerdeyse tanıştığımızdan beri. Ve biz çocukluk arkadaşıyız."
"Bana o kızın beş yıl önce öldüğünü söylemiştin."
"Öyle söyledim çünkü o zaman oldu. Bak Miray, Rüzgar'ı ne kadar tanıyabildin bilmiyorum ama eğer geçirdiği tek travma bu olsaydı bize yansıtmamayı mükemmel şekilde becerebilirdi."
"Çünkü o mükemmel bir oyuncu."
"Kesinlikle öyle."
"Bana yardımcı olabileceğimi söylemiştin. Oysa benim tek yapabildiğim kendimi yıpratmak."
"Bunun için üzgünüm Miray. Bu istediğim şeyin ağırlığının farkındayım ve seni buna zorlamıyorum, zorlayamam da."
"Teşekkürler."
"Bu ana kadar yaptıkların bile çok güzeldi zaten Miray. Asıl ben teşekkür etmeliyim sana."
Gülümsedim ve kafamı koltuğun başlığına bırakıp gözlerimi yumdum. Karanlıkta beliren Rüzgar'ı görmemeyi dileyerek başka şeyler düşünmeye çalışıyordum ama bu konuda pek de başarılı olmadığımı saniyeler içinde anladım. Sesli bir şekilde ofladım. Fazlasıyla dolu olan beynim ısrarla daha fazla soru soruyordu. Rüzgar'ın hayatındaki bu büyük travmayı gerçekten merak ediyordum. Gözlerimi açtığımda havaalanına geldiğimizi gördüm. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Soğuk hava suratıma kırbaç misali çarptı. Gözlerimi kırpıştırdım. Rüzgar ve Doruk da yanıma geldiğinde girişe doğru bir adım attım. İkinci adımımı da tam atıyordum ki ayağımı kaldırım taşına çarptım. Yanımda tam zamanında belimden tutan Rüzgar olmasa çoktan yere yapışmış olacağımın fazlasıyla farkındaydım. "Sağol." diye mırıldandım. Hareketleri o kadar dengesizdi ki nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Beni terslese de, gülümseyip geçiştirse de hiç şaşırmazdım. Ama beni yeniden şaşırtmak istercesine fazla ilgili davrandı. "İyisin değil mi?"
"E.. Evet. Sadece ayılamadım henüz."
"Ondan bahsetmiyordum. Ayağını falan burkmadın değil mi?"
"Hayır, yani sanmıyorum."
"Buna sevindim."
Cevap beklemeden mavi gözlerini gözlerinden ayırarak yürüdüğümüz istikamete çevirdi. Gözleri aniden ilgisiz haline geri dönüş yapmış olmasına rağmen kolu hala belimdeydi. "Sanırım kendi başıma yürüyebilirim."
"Ah, tabiki yapabilirsin." Kolunu vücudumdan ayırıp kendine çekti. Ellerini ceplerine soktu ve adımlarını hızlandırarak önüme geçti. Ben daha ne olduğunu anlayamadan yanıma kahkahalar atan Doruk geldi.
"Bu kadar komik olan ne?"
"Rüzgar'ı her seferinde sersem durumuna düşürmen."
"Ben mi onu sersem durumuna düşürüyorum? Tam tersi bence."
"Hayır, hayır. Kesinlikle hep beklemediği gibi davranan sensin."
"O dengesiz davranmasa ben de dengesiz davranmazdım zaten."
"Ya da sen dengesiz davranmasan o da sana karşı dengesiz davranmazdı."
"Beni suçlamayı kesebilir misin?"
"Seni suçlamıyorum ki. Asıl şimdi karşımda normal bir Rüzgar görüyorum. "
Dengesiz oluşuna sevinmesi beni korkutmuştu. Bu durumun iyi olması öncesinin bir felaket, bir yıkım olması demekti. Kafamda canlanan küçük Rüzgar'ı oradan atmak için kafamı salladım. Bu hikayedeki anormal davranışlara sahip olmadığımı biliyordum ve Doruk'un ne söylediğini de Rüzgar'ın eski hayatına dair olmadığı sürece pek de umursamıyordum.
Havaalanına girmiş sandalyeme yerleşmiştim. Duvardaki saat gece üçü vuruyordu. Sandalyenin verdiği rahatlıkla gözlerimin yeniden ağırlaştığını hissettim. Uyumamak için göz kapaklarıma karşı verdiğim savaşı desteksiz kazanamayacağımı anlayınca yüzümü yıkamak için kalktım. Benimle birlikte Doruk da ayaklandı. Yalnız bırakmayacağı bakışlarından bile belli olduğundan sormadım ya da zorlamadım. Ayaklarımı sürükleyerek lavaboya girdim ve yüzümü yıkadım. Doruk'u fazla bekletmemek için hızlıca çıktım. Rüzgar'ın yanına dönerken aniden bana döndü.
"Oldukça merak ediyorsun, değil mi?"
"Neyi merak ediyorum?"
"Rüzgar'ın çocukluğunu."
"Ben bir çok şeyi merak ediyorum."
"Ama ne olup Rüzgar'ın bu derece sorunlu bir insana dönüştüğünü hepsinden daha çok merak ediyorsun."
Omuz silktim.
"Sana anlatmamı ister misin?"
"Rüzgar'ın da yanımızda olduğunu bilmene rağmen mi?"
"Sana uçakta anlatacağım sarı ve Rüzgar orda olmayacak. Çünkü farklı bir koltukta olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR GÜN ANLARSIN
RomanceBeni kötü yakaladın haziran Gamlı, yıkık eylül sonuma Bir ilk yaz tazeliği getirdin Masmavi göğünle... ** Ben senin en çok bana yansımanı sevdim Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim.