Arabayı garaja bırakıp salona geçtiğimizde Burak hemen koltuğa yayılıverdi. "Film?" dedim soru sorar gibi. "Süper fikir. Önce film seçip, sonra yemek ayarlamalıyız." dedi. Bu açlığı karşısında gözlerimi devirdim. Bana sırıtarak telefonunu çıkardı ve iki tane büyük boy pizza sipariş etti. Ardından masanın üstüne attığım anahtarları alıp çıktı. Bende onu umursamayıp film arşivime doğru ilerledim. Hangi filmi izleyeceğimizi bilmiyordum, daha doğrusu o kadar güzel filmin arasından seçemiyordum. Kapının sesini duyduğumda birkaç saniye önce elime aldığım dvd serisiyle birlikte arkama döndüm. Elinde altı poşetle Burak kapıda bekliyordu. Benden yardım gelmeyeceğini anlayınca gözlerini devirip poşetleri salona bıraktı. Hemen ardından kapı çaldı ve Burak "Pizza!" diye bağırarak kapıya koştu. Elinde pizzalarla dönüp onları da sehpanın üzerine bıraktı. "Ne izliyoruz?" dedi bana bakarak.
"Hızlı ve öfkeli serisi?"
"Hadi ama Miray, onu birlikte en az dört defa bitirdik."
"Ama Paul Walker..."
Lafım Burak'ın bakışlarıyla yarım kalmıştı. Oflayarak tekrar filmlerimin arasına döndüm. "Kanlı elmas?" diye sordum.
"Kanlı elmas mı?"
"Evet,hem Dicaprio oynuyordu o filmde."
"Sen film boyunca sarışını mı keseceksin yani?"
"Evet!" dedim ve sırıtarak kendimi koltuğa attım. Burak da dvd'yi yerleştirip yanıma döndü.
Filmin sonuna geldiğimizde uykulu gözlerle önce Burak'a, sonra odaya baktım. Masanın üzerine fırlatılmış iki pizza kutusu,Burak'ın yan tarafındaki cips ambalajı, yerdeki çikolata ambalajları ve teneke kutular... Hepsi bizi bekliyordu, biz uykuyu.
"Etrafı toplamalıyız?" dedim boğuk bir sesle. "Uykum..." dedi ve cümlesini tamamlamaya bile gerek duymadan kafasını geriye atıp uykuya daldı. Ayağa kalktım ve homurdanmalarına aldırmadan kolundan çekiştirerek onu yukarı çıkardım. Misafir odasını hazırlamak çok yorucu göründüğünden kendi yatağıma yatırdım. Tembel adımlarla dolabımın karşısına geçtim ve bir şortla sporcu atletini alıp üzerimi çıkardım. Yine tembel hareketlerle kıyafetleri üzerime geçirdikten sonra yatakta Burak'ın yanına doğru sindim. Gözlerimi kapattığım an uykunun sıcak kollarında kaybolmuştum bile.
"Miray!"
Çınar'ın gür sesiyle arkamı döndüm. Sert göğsüne çarpınca dengemi kaybettim. Tam düşecekken Çınar'ın sağ kolunu belimin altında hissettim ama beni kaldırmak yerine bedenini benimkine biraz daha yaklaştırdı. Bir şeyler mırıldanıyordu ve her harfte dudakları benimkilere çarpıyordu. Bu hoşuma gidiyordu aslında, diğer taraftan öpmesini tercih edeceğimi düşünüyordum. Dilini dudaklarımın üzerinde gezdirdiğini hissettim. Sadece bir saniyeliğine. Sonra boğuk bir ses duydum ve Çınar'ın görüntüsü yok oldu. Sesi tanımaya çalıştım. Bir türlü bulamıyordum. Boğuk geliyordu bana ama aslında ses tonunun daha farklı olduğunu biliyordum içten içe. Hatırlayamadım... Koyu bir silüet geçti yanımdan. Birinin arkadan belime sarıldığını hissettim. Boğuk sesiyle şarkı söylediğini anladım.
It starts with one thing i don't know why(Her şey nedenini bilmediğim bir şeyle başladı)
It doesn't even matter how hard you try(Ne kadar çabaladığın önemli değil)
Keep that in mind(Şunu aklında tut)
I designed this ryhme to explain in due time(Bu şiiri doğru zamanda okumak için yazdım)
Tanımadığım silüet de ortadan kaybolunca kendimi yere bıraktım. Tuhaf bir şekilde rüyada olduğumu biliyordum.Gözlerimi açtığımda Burak yanımda yoktu. Aşağı indiğimde her taraf toplanmıştı. Telefonumu çıkarıp Burak'a mesaj attım.
"Etrafı toplamışsın? Depresyonda falan mısın yoksa dostum?"
Telefonu koltuğa fırlattım ve okul için hazırlanmaya koyuldum. Duş aldıktan sonra dolaptan beyaz bir kot pantolon çıkardım. Üzerine de sıcağa güvenerek beyaz sporcu atleti giydim. Kolsuz kapişonlu yeleğimi de aldığımda kıyafetlerim hazırdı. Makyaj masama ilerledim ve hala nemli olan saçlarımı kuruttum. Dalgalı haliyle açık kahverengi,sarımsı, saçlarımın çok tatlı durduğunu düşündüğüm için saçlarımı yapmakla uğraşmadım. Fazla makyaj da sevmediğimden sadece hafif bir parlatıcı sürüp kalktım. Ufak olan kot sırt çantamı alıp cüzdan, bir defter gibi gerekli olabilecek bir kaç şeyi çantama attım. Siyah boğazsız converse'imi de giydikten sonra telefonumu da cebime sıkıştırıp evden çıktım. Çınar'ı kapıda gördüğümde gerçekten şaşırmıştım. Yanıma gelip sıkıca sarıldı. Kollarımı yavaşça beline doladım ama bu çok zordu. İlk aşkınızın ondan tam da vazgeçtiğinizi düşündüğünüz anda gelip bütün inkar gücünüzü yerle bir etmesi... Korkunç!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR GÜN ANLARSIN
RomanceBeni kötü yakaladın haziran Gamlı, yıkık eylül sonuma Bir ilk yaz tazeliği getirdin Masmavi göğünle... ** Ben senin en çok bana yansımanı sevdim Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim.