HİKAYENİN SONUNDAKİ YERİ OKUMAYI UNUTMAYIN!
Bu akşam Hikmet dayının evinde kalacaktım. Onun arabasına bindik ve evine gittik. Bavulumu eve taşıdı. Kapıyı Hikmet dayının eşi olduğunu öğrendiğim Birgül teyze açtı. İçeri geçince evin küçük ama mütevazı bir ev olduğunu gördüm. Evde Hikmet dayının bir kızı ve bir de oğlu vardı. Oğlu benden bir iki yaş küçük, kızı ise bir iki yaş büyüktü. Beni sıcakkanlılıkla karşılayan bu ailenin iki kızı daha varmış. Birisi evlenmiş ve çocuğu var, diğeri ise üniversitede saat sekiz gibi gelecekmiş.
Beni sağ taraftaki odaya getirdiler. Odada bir ranza ve bir de tek kişilik yatak vardı. Anlaşılan üç kardeşin üçü de aynı odada yatıyordu ve ben birini, büyük ihtimalle erkek olanı, yatağından edecektim. Bana tek kişilik camın altındaki yatağı verdiler. Erkek olan çocuğun adı Baran, ablasının adı Selin, üniversitede olanın adı Selen idi. Karnım acıkmıştı. Saat sekiz olup Selen gelince yemek yersek, üç saat daha aç kalmam gerekirdi. Ve ben açlığa dayanamazdım. Selin'e markete gitmeyi teklif edince içtenlikle kabul etti. Tam biz evden çıkarken Birgül teyze bizi durdurup konuştu:
-Kızlar nereye?
-Bakkala gidiyoruz anne.
-Ama ben yemek yapmıştım. Aç değil misin?
-Rahatsızlık vermesem...
-Ne rahatsızlığı? Misafirimize de hizmet edemedikten sonra...
Başımı eğmekle yetindim. Sofraya geçip yemeğimi yemeye başladım. Yemeğimi yedikten sonra Selin ile birlikte odaya geçtik. Birbirimize sorular sormaya başladık. Selin :
- Cinleri görebiliyor musun? Yani böyle işler yüzünden babama danışan çok kişi var. Çevresi baya geniş olduğundan... Hatta halamın kızına da musallat olmuşlardı. Kız Küçüklüğünü onlardan korkarak geçirmişti. Ama büyüdükçe alışmaya başlamıştı. Onlardan halen korkmasına rağmen ayrılmak zor geldiğinden hocaya gitmek istemiyordu. Kız gerçekten çok yaramazdı. Yani nasıl söylesem, gözlerine bakman yaramaz olduğunu anlaman için yeterliydi. Şeytani bir bakışı vardı. Mavi gözlerinin içindeki yeşil ve sarı renklerle daha ürkütücü görünüyordu. Büyüdükçe uslandığını sandık. Kapanmıştı ve güzelliğini korumayı öğrenmişti. Ama gözlerine bakınca aslında hiç değişmediği anlaşılıyordu. Küçüklükten beri iyi bir oyuncuydu ama yeteneğini sergileyemediği tek şey yalandı. İsterse çok iyi yalan söyleyebileceği halde hiç bir şekilde yalan söylemiyordu. Fakat doğruları da söylemiyordu. Küçükken doğruları söylerdi aslında ama büyüdükçe doğruları söylemeyi de bıraktı. Ağzından laf almak imkansızdır. Yani anlayacağın kapanarak '' Ben değiştim, cinlerden kurtuldum.'' havasını vermeyi başaramadı. Geceleri evin içinde dolaşmaya devam ettiği sürece de bu çok zor olacak.
-Kıza şimdi ne oldu peki?
-Bir şey olmadı. Lise üçe gidiyor.
-İyileşti mi?
-Hayır, artık eskisi kadar baskı yapmıyor ailesi hoca diye. Toplumlarda kendini kontrol etmesini biliyor çünkü.
-Anladım.
Bir iki saat kadar sonra evin kapısı çaldı. Gelen Selen'di. Onunla da tanıştık. Başımdan geçenleri falan anlattık. O da çok sıcak kanlı birisiydi. Fakat konunun cinlerden açılması onu ürkütmüş gibi benziyordu. Selin bana onun bu konularda hassas olduğunu söylerken Baran ablasıyla dalga geçiyordu. Hikmet dayının telefonunun çalmasıyla herkes ona dikkat kesildi. Arayan Hikmet dayının tek kız kardeşiydi.
-...
-Evdeyiz evde. Tamam tamam. Nereden geliyorsunuz? O... bayağı yolunuz var. Rize'den yeni çıktınız. 1 saate ancak gelirsiniz. Tamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİNE AŞIK
ParanormalAilesini kaybettikten sonra tek hayali avukat olmak olan Dicle'nin hayatında normal olmayan bazı şeyler var. Kabuslar,gölgeler, fısıltılar... Aylar sonra görünen bir umut ışığı ve ardından zifiri karanlık... Fırtına öncesi yaşanan sessizlikte...