20. BÖLÜM

5.2K 296 31
                                    


     Cinler... Telaffuzu bile vücudumda bir elektriklenme yaratan bu varlıklardan kurtulmamın üzerinden 2 yıl geçti. Ben bu gün Yalın ile evliyim. Bir kaç gün öncesine kadar hayatım tamamen düzelmiş durumdaydı. Fakat bazı şeylerin ters gittiğini hissediyorum. Geceleri yine kabuslar görmeye başladım. Cânn 'ı görüyorum. Benden nefret ettiğini simsiyah gözlerine bakıp anlayabiliyorum.
*** 2 Yıl önce***
Kutlamadan sonra artık düzenli olarak Yalın ile görüşmeye gidiyordum. Bu bana gerçekten iyi geliyordu. İnsanlardan uzaklaşmak beni epey sarsmıştı. Yalın ile konuştukça bunu anladım. Bu gün Yalın ile randevum var. Kliniğe gelince arabayı park ederek içeri girdim. Cemre'ye selam verdim. Cemre danışman kızın adı. Tam vaktinde geldiğim için beklemeden içeri girdim. Ben girerken içerden bir kadın çıkıyordu. "Hoşgeldin. Nasılsın?" diye sordu Yalın.
- İyiyim, sen nasılsın?
- Ben de iyiyim. Aslında senden sonra öğle yemeğine çıkacağım. Eğer senin için bir sakıncası yoksa birlikte çıkalım mı?
- Tabi neden olmasın? "Bir dakika o zaman." Diyerek ceketini aldı. Kapıyı açıp eliyle dışarıyı işaret etti. Ben de komutuna uyup çıktım. Ardımdan o da çıkıp kapıyı kapatıp yanıma geldi.
- Nereye gitmek istersin?
- Ben mi? Bilmem ki. Her öğlen nereye gidiyor isen oraya gidelim.
- Yani bana uyum sağlıyorsun. Güzel. Güldüm bu sözüne. Klinikten çıkınca bana döndü.
- Şimdi arabayla mı gidelim yürüyerek mi?
- Mesafe uzak mı?
- Ben genelde arabayla giderim.
- Genelin dışına çıkmaya gerek yok.
Onun arabasına binip hoş bir kafeye geldik. Mavi ve beyazın birlikte kullanıldığı kafede samimi bir ortam mevcut. Mavi masalarda beyaz , beyaz masalarda ise mavi sandalyeler var. Hangi renk masaya geçeceğime karar veremedim. Yalın'a dönüp bir masa seçmesini bekledim. Fakat o da bana bakıyordu. Benim seçmemi istiyordu sanırım ama seçimi ona bırakmıştım. Sonunda hafif güldü.
- Neden sen seçmiyorsun?
- Karar veremedim. Buraya sürekli gelen sensin.
- Ben her gelişimde aynı masaya oturmuyorum ama.
- Tamam seç işte birini.
- Gel camın altında boş bir masa var oraya geçelim.
Beyaz masa, mavi sandalye... Ferahlatıcı. Yalın bir garson çağırıp ne istediğimi sordu. Menü de en çok balığı sevdiğim için balık istedim. Yalın da balık istedi. Balıklar gelince Yalın konuşmaya başladı.
- Karar verdin mi? Vazgeçiyor musun bu evlilik fikrinden?
Evet konumuz yaklaşık bir iki haftadır bu. O Cânn ile evlenmemi istemiyor. Seda ve Burak da istemiyor. Başka da kimse bilmiyor.
- Dicle?
- Efendim?
- Cevabın ne?
Onlar istemiyor. Peki ben gerçekten istiyor muyum? Bade tüm çirkinliğine rağmen bir cin ile evlendi ve o ondan korkmuyordu. O hiç bir cinden korkmuyordu. O tüm çirkinliğine rağmen Burkan'ı seviyordu. Ama ben öyle değilim. Ben onu insan iken görünce benden uzaklaşsın istemiyorum , ama diğer halleriyle gördüğümde korkuyorum, tiksiniyorum. En önemlisi de bu sanırım. Yalın'a döndüm ve cevap verdim:
- İstemiyorum.
- Neyi? Cânn ile evlenmeyi mi?
- Evet, istemiyorum. " Çok güzel." diyerek rahatladığını belli eden bir şekilde balığını yemeye başladı. Ben de önümdeki sudan biraz içtim. Sonra balığımı yemeye başladım.
*** 2 gün sonra***
Yalın ile konuştuktan sonra Cânn ile konuşmam gerektiğini biliyordum. Ve öyle de yaptım. İnternetten cin çağırmayı araştırmıştım ama uygulamama gerek kalmadı. Cânn kendisi gelmişti çünkü. Onunla evlenmek istemediğimi söyleyince olan oldu. Yalın ile görüşmeye başladığımdan bu yana onu rüyalar dışında hiç görmemiştim. O süre boyunca izlendiğimi öğrendim. Sonrasında ise bana çok sorulan ama her seferinde cevabını veremediğim sorunun cevabını öğrendim. Evlendikten sonra ne yapacaktım? Cevaba ben hariç kimse şaşırmadı. Seda , Burak ve Yalın yani. Ölecekmişim. Bunu duyunca Seda'ya ya da Yalın'a hemen söylemedim. Yalnızca Burak biliyordu. Ama onu da söylememesi konusunda yemin ettirmiştim. Ben söyleyecektim. 3 gün sonra söyledim ve epey azar işittim. Akşam söylemiştim bu nedenle sabahı bekledik. Seda Yalın'a hemen haber vermişti zaten. Ve Burak... Sakladığı için o da azar işitmişti. Sabah hemen Seda'nın beni götürmek istediği hocaya gittik.
*** 5 gün sonra***
Odamda oturmuş ağlıyorum. Çünkü 5 gün önce hocaya gitmiştik. Seda, Burak, Yalın ve ben. Hoca Cânn'ı öldürmesi gerektiğini söyledi. Ben istemedim fakat ya o ya da ben ölecektim. Kötü olan ölmeliydi. Bunlar benim değil Seda'nın sözleri. Benim tek yaptığım ona katılmak oldu. Ve şimdi yapabildiğim tek şey ağlamak oluyor.
***
Sabah Seda'nın seslenmesi ile uyandım.
- Hayatım, neden ağlıyorsun? Hayatını mahveden bir "cin" için mi ağlıyorsun?
- Haklı olduğunu neden yüzüme vuruyorsun? Yani ben bir canlının benim yüzümden ölmesine üzülüyorum.
- Hayatım, bu senin suçun değil. Hadi kalk bakalım. Yalın seninle buluşmak istiyor.
- Tamam.
Yalın gerçekten çok iyi biri. Bir iki ay geçmesine rağmen beni yıllardır tanır gibi yardım etti.
- Dicle?
- Efendim?
- Bunları giy.
Bana verdiklerine baktım. Siyah mini bir elbise, siyah stiletto... Seda'ya sert bir şekilde baktım. Sonra tırnak işareti yapıp konuşmaya başladım :
- "Hayatım" bunlar ne?
- Hey! O benim lafım.
- Ben bu elbiseyi giymem. Kendim kıyafetlerimi seçerim.
- Elbise giyeceğine söz verirsen olur.
Aklıma gelen kıyafetlerle teklifini kabul ettim. Seda çıkınca duşa girdim ve saçlarımı kurutup aşağı indim. Yalın burada mıydı?
- Günaydın.
- Günaydın da, sen burada mıydın ya?
Bilindik gülüşlerinden birini sergileyip fırından yeni çıkmış esprisini yaptı :
- Sanırım buradayım. Kliniği arayıp sorsana.
"Bak bu harekete göz devirmek diyoruz." diyerek gözlerimi devirdim. Ardından hazır kahvaltı masasına oturup yemeğimi bitirdim. Hızla odama çıkıp rezil olduğumu unutmaya çalıştım. Karakter yapıma göre Seda ve ninem ve dedem haricindeki insanlara karşı ciddi olmam gerekirdi. Dişlerimi fırçalayıp dolabın karşısına geçtim. Okyanus mavisi diz kapağımı kapatan bir elbise aldım, üstüne yine salaş sütlü kahve tonlarında rengi olan bir hırka ve altına beyaz spor ayakkabılarımı giyip saçlarımı çözük bıraktım. Aşağı inince Seda'nın beni beğenmediğini ifade eden bakışlarında maruz kaldım. Yalın'a baktığımda ise şaşırmış bir ifadesi vardı. Beni ilk kez elbiseyle görmesine verip konuştum.
- Çıkmıyor muyuz? " Çıkalım." dedi Yalın yutkunarak. Ya da ben öyle hatırlıyorum. Neyse sonra telefonumu ve çantamı alıp çıktık. Yine aynı kafeye gitmiştik. Ve masamız da aynısıydı. Oturunca garson menüyü getirdi. Yalın bana dönüp aç olup olmadığımı sordu.
- Saçmalama istersen. Kahvaltımı yaptım gelirken.
- Ah, evet doğru. Kahve alır mısın o halde?
- Evet o olur.
Garsona dönüp " Türk kahvesi ,sade..." dedim. Yalın da orta şekerli istedi. Kahvelerimiz yanında suyla birlikte gelince Yalın suyundan bir yudum aldı ve yapmacık bir şekilde öksürdü.
- İyi misin?
- Ben sana bir şey söylemek istiyorum.
- Söyle o zaman.
- Yani sen Cânn'ı seviyordun. Ama artık sevmiyorsun. Öyle değil mi?
- Evet Yalın. Artık söyle ne söyleyeceksen.
- Şu an kimseyi seviyor musun?
- Ne kadar saçma bir soru. Seni bu halde gören birisi psikolog olduğuna inanmaz.
- Tamam , uzatmadan konuya geliyorum o zaman.
- Gel artık.
- Benimle evlenir misin ?
Bunu söyleyince ne yapacağımı bilemedim. Başımdan aşağı kaynar suların döküldüğünü hissettim. O an utancımdan yerin dibine girdiğimi hissettim resmen. Ama cevap vermem gerektiğini biliyordum.
- Dicle?
- Seni üzmek istemiyorum.
- Yani bu hayır mı demek?
- Hayır, yani düşünmem için bana zaman ver.
- Tamam o halde.
Bir şey söylemek ister gibiydi ama yutkunup sustu.
- Gidelim mi?
- Sen bilirsin tabi. Gidelim yani.
Oradan çıkıp beni eve bıraktı. Eve girince Seda ve Burak salonda oturmuş hararetli bir şekilde konuşuyorlardı.
- Kabul ettin mi?
- Seda! Biliyor muydunuz?
- Herhalde.
- Ben Bir süre dedemlerin evine gitmek istiyorum.
- Ama neden ki? Reddettin mi yoksa?
- Hayır ama kabul de etmedim.
- Baksana Seda biz de mi gitsek? Hem Dicle'nin ailesi Yalın ile tanışır hem de biz tatil yapmış oluruz.
- Aslında mantıklı. Hem de çok mantıklı. Burak aferin sana. Neden bu kadar mantıklı konuştun. Dicle sen ne dersin?
- Olabilir. Gerçekten mantıklı konuştun Burak.
- O halde Yalın'ı arıyorum.
- Şimdi biz nereye gidiyoruz?
- Burak nereye gittiğini bilmeden konuştun.
- Nasıl yani?
- Köye gidiyoruz...

Merhaba... 20. Bölüme giriş yaptık. Heyecanlı bir bölüm olsun istedim. Düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın lütfen. Bu arada Cânn severler... Sizi ondan biraz soğuttuğumu ümit ediyorum. İleriki bölümlerde ne olur bilemem.
☆☆☆Oy ve yorumları unutmayalım. ☆☆☆


CİNE AŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin