3 - Duygularımız Bizi İnsan Yapar

561 178 727
                                    

Emily koşarak Alara'nın yanına geldi ve birlikte herkesin hızla enstitüyü terk edişini izlediler. O kadar hızlı ayrıldılar ki Alara çıktıkları kapının ne zaman açılıp ne zaman kapandığını bile anlayamadı. Sonra Emily elindeki metal bir bilekliği Alara'ya gösterdi.

"Bunu göreve giderken ve enstitüye hasta biri getirileceği zaman takıyoruz. Bak bu şekilde." Bilekliği Alara'nın bileğinden geçirip sağ tarafa doğru çevirdi. "Artık aktif."

"Bu nedir?"

"Soluduğun nefesi temizleyip tenine bir şey değdiğinde seni koruyor. Yani kısaca hastalıkların sana bulaşmasını engelliyor."

Alara anlam verememişti. "O zaman neden her gün takmıyorsunuz?"

"24 saatten fazla bir süre takamayız. Yoksa seni zehirlemeye başlar. Aslında bir hastalıktan faydalanılarak yapıldı ama korkma tehlikeli değil. Hiç değilse bir süre."

Alara bilekliğe baktı. Hiç güven verici durmuyordu. Yine de gelecekteki insanlar böyle yapıyorsa onun da yapmasında bir zarar yoktu. En kötü ihtimal ölürdü. Bu da ona yabancı bir şey değildi. Emily bir kez daha koşarak uzaklaştı ve bir o kadar hızla geri geldi. Bu sefer elinde tek kulaklarına taktıkları alet vardı.

"Bu çevirici." dedi Emily.

Kevin ona açıklamıştı ama o zamanlar geleceğe geldiğinden haberi olmadığı için düşündüğü tek şey bu aletin icadını kaçırmış olamayacağıydı. Artık gelecekte olduğunu biliyordu. Bu da demek oluyordu ki kaçırdığı daha çok teknoloji vardı. Mesela uçan arabalar ya da ışınlanma cihazları olabilirdi. Yeni teknoloji sayesinde kapılar filmlerdeki gibi süzülerek açılıyordu. Bunu banyoya girerken fark etmişti ama düşününce o zaman pek üstünde durmadığını anladı. Belki de geldiği zamanda icat edilmişti. Bilemiyordu.

"Bütün dünya bu çeviriciyi mi takıyor?" diye sordu Alara.

"Evet, kullanımı zorunlu."

Gelecekte birçok mesleğin yok olacağı tahmin ediliyordu. Bunlardan birinin çevirmenlik olacağı aklına hiç gelmemişti. Kulaklığı aldı.

"Fark eder mi?"

"Hayır, istediğin şekilde takabilirsin."

Alara kulaklığı sağ kulağına taktı. Kulaklık kulağının içine doğru ilerlemişti. Bu da onda çınlama yapmıştı. Dışarıdan bakınca görülmüyordu. Hatta taktığını hissetmiyordun bile.

"İyi misin?" Emily'nin sesi, konuşma şekli hiç değişmemiş gibiydi. Sanki onu hala İngilizce aksanıyla İngilizce konuşurken duyuyordu. Belki de öyleydi, bunu anlamak zordu. Tek fark artık çevirmekle uğraşmıyordu. Sanki beyni onun konuşmasını Türkçe olarak algılıyordu. Bu his başta tuhaf gelse de sonradan hoşuna gitmişti.

"İyiyim."

"Gel senin kalacağın odayı belirleyelim. Favori rengini hatırlıyor musun?"

Alara aklına gelen ilk rengin onun favorisi olacağını düşündü. "Mavi." Yanılmamıştı, bu rengi söylediğinde içinde bir kıpırdanma hissetti. Belki de bunun sebebi her zaman bu soruya verdiği cevaptandı.

Emily biraz düşünür gibi yaptıktan sonra Alara'nın Kevin ile çıktığı merdivenlere gitti. Merdivenlerden inerken Emily konuşmaya başladı. "Bir aşağıdaki katta kalacaksın. Burada iyileşen kişiler, biz onlara yeni kimlik çıkarana kadar kalıyorlar."

Merdivenin bitimindeki ikinci odaya girdiler. Bu sefer her şey beyaz değildi. Duvarların aşağı yarımı açık mavi üst yarısı ise beyaz renkteydi. Yatağın üstündeki çarşafta masmaviydi. Giysi dolabı bile bulunmaktadıydı. Dolabı açtı, içinde birkaç giysi vardı. Göz ucuyla inceledi, genellikle sade ve desensiz kıyafetler vardı. Emily'nin seslenmesiyle dolaptan gözlerini ayırdı.

Geçmiş Gelecek ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin