Dün olan anma yürüyüşünün ardından her şeye rağmen işlerine devam etmek için enstitüye gelmişlerdi. Her ne kadar yorgun olurlarsa olsunlar bunu göstermeyecek kadar cesurlardı bugün. Olanları konuşmak için sırasıyla masaya oturduklarında Luke içeriden koşarak geldi. "Haberleri açın."
"Sayın seyirciler sizleri bir son dakika haberi ile bölüyorum. Öncelikle dün yaşanan olaylardan dolayı yastayız. Ölenlerin yakınlarına sabır diliyorum. Bunun sorumlusu bugün sabah görevlilere teslim oldu. Henry Dalton." Ekranda çıkan resimle birlikte bütün hepsi şok olmuştu. Bu Alara'nın karşılaştığı ilk hastaydı. Duygularını hissetmeyen hastayı iyileştirmişlerdi. O ısrarla geçmişe dönmek istemişti. Onu o günden sonra onu hiç görmediklerini hatırladılar.
"Kahretsin." diye bağırdı Kevin ve masasının üstündeki her şeyi yere fırlattı. Bu beklenmedik hareketi yüzünden masada oturan ekibi korkmuştu. Haberde Kurtarıcılar'dan bahsedilmiyordu. Bütün suç geçmişten gelen hastaya atılmıştı.
"Henry'yi hapse atmışlar." dedi Alara.
"Sağol Alara fark etmemiştim." diye iğneledi Kevin.
"Sıcak kanlı, karısına aşık bir adam böyle bir şeyi nasıl yapar?" dedi Mike.
"Açıklamak ister misin Kevin? Yoksa ben mi açıklayayım?" diye sesini yükseltti Alara.
"Bu Kurtarıcıların işi." dedi Kevin. "Henry Dalton'u nasıl ikna ettiler bilmiyorum ama bütün suç ona kalmış."
"Bir saniye." dedi Mike. "Bizim bilmediğimiz neler oluyor?"
Emily haberlerin sesini açtı ve bu onları tekrar televizyona döndürmüştü.
"İnanılmaz." dedi haberci. "Bu gerçek mi? Sayın izleyiciler Bilim Konseyi'nin de onayıyla Lidossa şehrinde artık nihillerin (geçmişten gelenlerin) yaşam hakkı bulunmamaktadır. Görüldükleri yerde tutuklanmaları için ajanlara yeni talimatlar gönderilecektir. Yerel halk karışırsa cezalandırılacaktır." Sunucunun gözleri doldu ve ekrana baktı. "Peki ya karım?" Sonra bir anda ekran karardı.
"Bunu yapamazlar." dedi Emily. "İnsan hakları denilen bir şey var."
"Denilen bir şey doğru bir tanım. Çünkü henüz neye benzediğini görmedim." dedi Alara.
"Kurtarıcılar dedin Kevin bu ne demek oluyor?" diye sordu Mike.
"Işık tedavisi formülü karşılığında onlara virüsü verdim."
"Ne yaptın?" dedi Emily şaşkınlıkla.
"Ben gidiyorum." diye öfkeyle kalktı Brian, ardından da kardeşi. "Bu iş için insanları koruyacağıma ve ekibimden bir şey saklamayacağıma dair yemin ettim. Kendi çıkarlarım için işimi yanlış kullanmayacağıma. Anlaşılan Kevin bütün bu yeminlerini bozmuş."
"Kusura bakma Emily seni severim ama bu iş beni aşıyor." dedi Veronica ve kardeşinin ardından enstitüyü terk etti.
O an Emily ne yapmalıydı? Kevin'ın yüzüne bağırıp bunu nasıl yaptığını mı sormalıydı? Acı insana gerçekten de aptalca şeyler mi yaptırırdı? Geçti Kevin'nın karşısına ve sustu. İnsanların suskunlukları çok gürültüydü. Susmak da bütün öfkeni yüzüne vurmaktı. Bazen konuşmaya gerek kalmazdı. Çünkü sözcükler anlatılmak isteneni her zaman anlatamazlardı. O an bütün aklına gelen hakaretleri etse bile şuan yaptığı kadar acıtamazdı onu. Kevin sadece onun kızmasını ve ona vurmasını istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Gelecek Arasında
Ciencia FicciónAma bazen de aydınlık karanlığa, karanlık da aydınlığa dönüşebiliyor 2106 Geçmişteki savaşta kazanan yoktu, kaybedilen ise sadece insanlıktı. Nükleer savaşın getirdiği yıkım birçok insanın ölümüne, diğer çoğunluğun ise hastalık kapmasına neden olmu...