Medyada: River flows in you
Çocuk derin nefesler alarak hızla yürüyordu yolda. Birilerinden kaçıyordu, bu yüzden de önüne gelen herkese çarpmıştı. Kimsenin umrunda değildi çocuğun neyden kaçtığı. Sadece kendilerine çarpmasına söyleniyorlardı. Daha sonra çocuk yavaşladı ve kalbini tutarak yavaşça dizlerinin üstüne çöktü. Yere düştüğünü gören bir kadın onunla ilgilenmek istemişti. Etrafındaki insanlara ise bağırıyordu.
"Yardım edin. Görmüyor musunuz çocuğun halini?"
Çocuğun nefes alması iyice hızlandı ve kadının kollarında büyümeye başladı. Kadın çığlık çığlığa uzaklaşırken çocuk yaşlandı ve hayatını kaybetti.
Kevin olay yerine ulaştığında kadının anlattıklarıydı bunlar. İnanılır bir hikaye değildi. Kadın uyduruyor olsaydı diğerleri de mi uyduruyordu? Brian kamera kayıtlarını almak için caddedeki dükkanın içindeydi. Mike cesedi incelemeyi bırakıp Kevin'nın yanına geldi ve kadın ifadesi onaylanmak üzere bütün ekipleri yöneten binaya gönderildi.
"Adam yani çocuk mu demeliyim? O yaşlılıktan ölmüş." dedi Mike.
"Yarım saat önce daha bir çocuksa bu nasıl olabilir?"
"Kayıtlar onaylıyor." diyerek elindeki tablet ile birlikte yanlarına geldi Brian. "Çocuk bir anda yere yığılıyor ve saniyeler içinde yaşlanıyor." Görüntü kayıtlarını izletirken Kevin kaydı bir anda durdurdu.
"Herkes etrafta kaçarken bu adam neden tepki vermiyor?" diye gösterdi görüntüdeki siyah kaban giymiş kişiyi.
"Şaşırmamış sanki olacakları biliyormuş gibi." dedi Brian. Brian görüntüyü devam ettirdi ve adamın kendi kendine konuştuğunu fark etti. Mike odaklanmış bir şekilde adamı izliyordu.
"Ne yapıyorsun?" diye sordu Kevin.
"Dudaklarını okumaya çalışıyorum." Gözlerini daha çok kıstı. "Şöyle söylüyor; Şimdi tango yap seni küçük pislik."
"Dudak okuyamıyorsun." dedi Kevin.
"Dudak okuyamıyorum."
"Bence daha çok şunu söylemek istedi" ekranda yazan yazıyı gösterdi Brian. "Görevim başarısız oldu efendim."
"O adamı bulmalıyız." dedi Kevin ciddi bir şekilde ve tabletin kilidini kapattı.
Bu sırada Veronica Emily'e kızgın bakışlar atıyordu. "Bir daha dikkatli olmazsan seni kendim öldürürüm."
"Sıraya girmen gerek Veronica. Bunu söyleyen ilk kişi değilsin." Veronica gülümsedi ve Emily'i hala keyfi yerinde gördüğü için mutlu oldu.
"Gel buraya." dedi Veronica kollarını açarak. Yerinden kalkıp ona sarılmaya gitti. Veronica sımsıkı sarıldı. Sanki bir daha sarılamayak gibi sıktı kemiklerini.
"E ama ben nefes alamıyorum." dedi Emily kollarından kurtulmaya çalışırken. "Kurtar beni Lara." Emily Alara'ya baktı yardım dilenircesine.
"Üzgünüm hakettin." dedi Alara. Daha sonra kapıdan içeriye giren Doktor Mitchell'i gördü. Doktoru ilk gördüğünde onu tanımıştı. Kaçmasına yardım eden kişiyi unutması nasıl mümkün olabilirdi? Onun da kendisini hatırlayıp hatırlamadığını bilmiyordu. Doktor Mitchell Emily'e yaklaştı.
"Kendini böyle bir tehlikeye attığına inanamıyorum."
"Üzgünüm."
"İyi olmana sevindim." dedi ve sarıldı Emily'e. "Senin de." diye ekledi Alara'ya bakarak.
Alara ayağa kalktı ve hayatını kurtaran adama sarıldı. "Teşekkür ederim."
"Kim olursa aynısını yapardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Gelecek Arasında
Bilim KurguAma bazen de aydınlık karanlığa, karanlık da aydınlığa dönüşebiliyor 2106 Geçmişteki savaşta kazanan yoktu, kaybedilen ise sadece insanlıktı. Nükleer savaşın getirdiği yıkım birçok insanın ölümüne, diğer çoğunluğun ise hastalık kapmasına neden olmu...