7 - Arkanı Kolla

304 87 360
                                    

Kevin ekibi ile birlikte deniz kenarına vardıklarında bir şeylerin ters gittiğini anlamışlardı. Buldukları Emily'nin boş arabası bunu kanıtlar nitelikteydi. Merdivenlerden indiklerinde Alara yerde yatıyordu ve Emily onun yanı başında perişan bir haldeydi. Mike koşarak Emily'e sarıldı ve bilekliğini aktif edip etmediğine baktı. Kevin ise Alara'nın nabzına baktı. Sonradan hatırladı ki bu işe yaramayacaktı. Eğer bir gün ölürse onun hayatta olup olmadığını anlamaları zor olacaktı.

Emily hasta olan kişiyi kontrol altına almıştı. Kevin sırtındaki miaulement aletini gördüğünde adamın bir süre daha baygın kalacağını biliyordu.

"O öldü mü bilmiyorum?" dedi Emily ağlamaklı bir şekilde. "Onun da kuma dönüşmesi gerekiyordu."

"Belki de vücudu virüsü kaldıramadı." dedi Kevin. Daha sonra soğukkanlı davranarak Alara'yı kucağına aldı ve arabanın yolunu tuttu. Diğerleri ne yapmaları gerektiğini biliyorlardı. Bunu belirtmesine gerek yoktu. Başka kimsenin olmadığına emin olduktan sonra onlar da hastayı alıp arabaya gittiler. Kevin Alara'yı arabanın arkasındaki yatağa yatırmıştı. Yanına Emily ve Mike da oturdu. Daha çok ambulansı andıran arabada ikinci bir yatak daha vardı. Oraya da hastayı yatırdılar.

Alara'nın ölü olduğuna inanıyor ama bir yandan da bunun olmasını istemiyorlardı. Alara bağırarak gözlerini açtı. Bu Brian'ın yolda kontrolünü bir süreliğine kaybetmesine neden olmuştu.

"Sen yaşıyorsun." dedi Emily hafif korkarak ve şaşkınlıkla.

"O şeyde neydi?" diye karşılık verebildi Alara. Gözleri kırmızı kum hareket etmişti.

Mike kontrol etmek için supervision'u aldı ve Alara'nın vücudunu taradı. "Bu imkansız."

"Nasıl hayattasın?" dedi Emily bir yandan ona sarılırken. "Bu hastalığa sahip kişiler için bulunmuş bir tedavi yoktu. Dokunduğu kişiyi anında kendisi gibi kuma dönüştürüyordu." Bu yüzden buldukları kişiyi krematoryumda yakmaya götürüyorlardı.

"Krematoryuma gitmiyoruz Brian." dedi Kevin birden. Aklında daha farklı bir şey vardı.

"Benim öldüğümü.. Bu o?" Eliyle Emily'nin arkasındaki adamı gösteriyordu.

"Aslında seni değil onu götürüyorduk." dedi Kevin "Onun için bir umut yoktu."

"Ben ölmeyince durum değişti."

"Seni çok hafife almışım anlaşılan."

Alara bir yandan bağışıklık ya da benzeri bir şeyi olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ölmediği ya da kuma dönüşmediği için mutluydu. Adamın da yaşayabileceği ihtimali güzeldi ama eğer ona dokunmasaydı şuan krematoryumda yakılıyor olacaktı. "İyi ki tehlikeli durumlar beni buluyor." diye düşündü.

Bu sırada enstitüye gelmişlerdi. Alara kafasını yanındaki cama yapıştırdı. Bu sayede o çok merak ettiği enstitünün dışını nihayet görebilecekti. Enstitü yanlara doğru uzanan bir dikdörtgeni andırıyordu. Herhangi bir yerinde kusur olmaksızın tamamiyle siyah renkteydi. Hiçbir penceresi yoktu. Giriş kapısı bile yakınına gidene kadar belirli değildi. Kapı açıldı ve araba ile aşağıya gittiler. Arabayı park ettiklerinde Alara burayı daha önce gördüğünü hatırladı ve asansörün yolunu tuttu. Diğerleriyle birlikte yukarı çıktıklarında laboratuvara gittiler. Mike konuştu.

"Kanını binlerce kez kontrol ettim. Onu bizden ayıran bir özelliği yok."

"Belki de durum kanında değildir." Emily yerinde durmadan konuşuyordu. "Yolda bunu uzunca düşündüm. Belki de kalbindedir."

"Virüs temas ettiği kişinin kalbine ulaştıktan sonra pompalanan kanın DNA'sını değiştiriyor." dedi Mike.

"Ama Alara'nın kalbi çalışmıyor."

Geçmiş Gelecek ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin