3 yıldır sakladığı bir kolye vardı; iki kalp vardı, biri gümüştü, sivri yerinde yuvarlak küçük bir kristal vardı. Diğer kalp ise küçük, fakat gösterişli ve altın rengindeydi. İşte yukardaki resimdeki o kolye. Doğru kişiye vericekti. Aliminyum kağıt aldı, prizma şeklinde kutu yapacaktı. Cetvel ile çizdi, kesti.
Son olarak kolyeyi yerleştirdi, köşeleri yapıştırınca elinde istediği şekilde tuttu. Kurudu, tam istediği gibiydi. Gece çok beğenecekti. Akşam, kıyafetlerini hazırladı okulun son günü ve Gece ile konuşacaktı.
Saat 11.56'ydı. Uyuyamadı, Geceye yazdı. Saat 02.45'e kadar konuştular.
+Uykum geldi.
-Uyu o zaman, bende uyurum zaten şimdi. Gözüm dalıyor.
+Gece.
-Efendim.
+Seni seviyorum.
-☺☺☺.
Hasan, fotoğrafını açtı: Çok güzeldi, öptü, sarıldı telefonu bağrına basıyordu, ona sarılmışcasına huzur doldu içi. Birdaha öptü, alarmını kontrol ettikten sonra uykuya daldı...
Hasan! hadi kalk oğlum, okula gideceksin.
Hemen kalktı: uykusu hafifti hemen uyanıverirdi. Üstünü giydi, saçlarını yaptı ve yemek yedi, servisi bu gün yoktu. Dolmuş bekledi, gelince bindi.
Meydanda indi, hızlı adımlarla okula vardı. Neslihan, Melih, Zeynep ve Deniz okulun yanındaki parkda oturuyorlardı.
Ortada buluştular,
+Naber?
Hep bir ağızdan: Ooo Hasan yakıyorsun.
+Gerçekten mi?
-Tabi, baya iyisin.
+Heyecanlıyım ya.
-Korkma, yanındayız biz. Hadi okula çıkalım.
İşte oradaydı, bankta oturuken yanındaki arkadaşıyla konuşarak bir şeyler yazıyordu. Saçlarını düzleştirmişti: pembe tişört, mavi kot ve kot ceket giymişti. Sanırım sıcaklayınca ceket'i çıkarmış kucağındaydı.
Hasan uzaktan gel işareti yaptı. Gece görmüyordu Neslihan gitti yanına, çağırdı.
Geri döndü,
+Ne oldu? Neden gelmiyor?
-Günlük yazıyormuş gelemem dedi.
Hasan, biraz daha baktıktan sonra okulun arkasındaki merdivenlere gitti. Neslihan ile oturup konuştular:
-Kardeşim sana bir şey söyleyeyim mi?
+Söyle kardeşim.
-Sigara ile nane şekeri ve hap iç.
+Ha ha ha. Alemsin kardeşim.
-Ciddiyim, iyi oluyor.
+Sigara içmiyorum kardeşim.
-Ha doğru, unutmuşum kusura bakma.
+Kusura bakmam da, Gece beni sevmiyor sanırım.
-Neden öyle düşünüyorsun?
+Baksana, onu bekliyoruz beraber gelmek bilmedi bir türlü.
-Vallahi kardeşim ne desem bilmiyorum, bende anlamış değilim.
+Birde bana sor.
-Boş değil ama sana, onu biliyorum.
+Ben bilmiyorum hiç bir şey bilmiyorum, bir saattir onu bekliyoruz.
+Of! tam bir aptalım.
-Ben?
+Sen bana destek oluyorsun, yanımda duruyorsun.
-Olsun be, sıkma canını. En azından çıkıyorsunuz, kaynaşabilirsiniz.
+Haklısın da, umutsuzum be kardeşim. Çok güzel olduğu kadarda acımasız, ne zaman yaklaşsam dikenini batırıyor.
-Orası sana kalmış, hadi sınıfa geçelim.
Kolidorlar bomboştu, her sınıfta 5-6 kişi bulunuyordu. Kendi sınıflarına gittiler.
-Okul cidden bitti be Hasan.
Hepimiz liselere dağılacağız, konuşmayı keseceğiz, hatırlamayacağız belkide.
+Ayıp ediyorsun şimdi, öyle şey olur mu biz kardeşiz.
-Orası öyle, bu zamanları özleyeceğim.
Hasan dalmıştı, nereye mi? Nereye olabilirdi ki? Gece etkisindeydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki senem
Non-FictionHayali gerçeklikler güzeldir dimi? Aşk, tutku ve sen. Kadere karşı koyamayız: bazı sonlar kaçınılmazdır, gerçek dışı güzellikleri kendi ellerimizle mahvederiz! Bir sınavdayız ve acıya mahkumuz. Keşkeler dünde kaldı, sen yarının farklı olması için ne...