-XVII-

40 3 0
                                    

Bir hafta sonra cuma günü,
+Okulda mısın?
-Evet, hakimeyle müzik dinliyoruz.
+Orta okuldan, mehmet sizin okuldaymış, onu görmeye geleyim senide görürüm hem.
-Bizim sınıfta o.
+Tamam, geliyorum.
-Tamam.
Okula gidince beni mehmet karşıladı, güvenlik almıyordu ki ziyaretçi olarak girebildim. Biraz konuştuktan sonra hakime ve gece ile karşılaştık.
+Geldim.
-(Gece) Görüyorum, bak bu hakime.
+Merhaba
-Merhabalar, bizde merak içindeydik tanıştık sonunda enişteee.
(Kız fazla enerjik, saçma ve boş yapıyordu ama iyi biriydi)
+Abartmayın ya:)
-Bak sen enişteye.
+Beni sınıfa götürün hadi.
-(Gece) Niye?
+Onlarlada tanışayım. (Yerinde söylemek gerekirse, hayvan gibi kıskanırım. Tabiki tanışmak bahane)
-Tamam gidelim.
Sınıfa geldik, tanışıyorum herkezle sakin sakin. Fakat ,aklımdan geçenleri siz biliyorsunuz (erkeklerin elini iyi sıkacaksın ki yerini bilecekler kafasıyla, bi ağır abi konuşmaları.)
MİSSİON PASSED_
Biraz oturduktan sonra zil çalınca kantine inip bekledim, telefon oynuyorum.
Endüstiride alışık olmadığım şeyler geldi başıma: kantinci küfürlü espriler yapmıyor, hatta insani davranıyor, heryerden kız çıkıyor, bu nerenin malı dercesine bakışlar...
Aldığım susamlı simit boğazımda kaldı diyebilirim.
Ben ortama alışmaya çalışırken nihayet zil çaldı ve gecem geldi karşıma.
-Hasan, burada çok hoca var gitmen lazım.
+Benimde sana sarılmam lazım.
-Olmaz, hasan herkes beni tanıyor.
(Göz devirerek) kantinci bile...
+O zaman beni biyere götür, burası büyük illaki vardır biryer.
Biraz düşündükten sonra,
-Gel benimle.
Kızlar pansiyonunun arkası, merdiven boşluğu, birsürü sigara izmariti ve iki kaldırım taşı var. Bu taşlar, minyon sevgilime sarılmam için var burada. Burası iyiymiş işte.
-Fazla beklemeyelim.
+Tamam, buranın sahibi var belli.
-Evet, son sınıflar burada sigara içiyor.
+Tamam sakin ol, gel hele yok kimse.
Sarıldık yine, öyle bir histi ki bu: aklımızda ne varsa, kötü olan ne varsa, neye sinirlenip, üzülsek unutturuyordu, sarıldıktan sonra, beynim yıkanıp devam ediyordum herşeye.
+Gece.
-Efendim?
+Gel bi öpim seni.
-Bikere ama.
+Tamam hadi (hep amerikanın oyunları birkereymişmiş)
-Tamam yeter ya! pis.
+Senim gamzen var.
-Evet, niye?
+Onuda öperim.
-Yaaa hep öptün mq.
+Ne yapayım? Çok seviyorum seni.
-(Gülerek) Bende seni.
Bu kaçış iyi olmuştu: sarıldım, öptüm, kafa leyla, hayat güzel, herbişey güzeldi.
Banada, eve gidip akıllı bıdık olarak matamatik çalışıp, dizi izledikten sonra yatmak kaldı. Dizi izlerkende konuşurduk tabi, hem bilmezsiniz.
Her ayrılışımızda, birbirimize son günümüzmüş gibi "seni seviyorum" derdik. Bu bir ritüelden ziyade, hâla sevdiğimi aramızda birşeyin değişmediğni belirtmek için söylerdik.
Aramızda sorun varsa illaki bu son cümleyle anlaşılırdı. (Ben biraz kalın kafalıyımdır, orada anlardım çoğu zaman). Dersiniz ki ya rol yaptı, çok ağır tartışma olunca illaki babamın değimiyle jeton düşüyordu. Aksi durumda doğruluk esastır bizde, güven kilittir. Bunlar artık yok kimsede. Ben, seni seviyorum dedikten sonra başkasına bakanlardan değildim. Bizim sevgimiz kitaplara roman olmalıydı.

İki senemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin