Bir hafta geçti aradan, Buluşamıyorduk. Wp yetmiyodu bana ve görüntülü konuşmalarda.
Yiğitle bir öğlen kaçtık. Okulun girişini meksika sınırına benzetiyordum: içerideyken kurallara uymak zorundasın, doğru görünmek ve bir zile bağlı robot gibi olmalısın ama o sınırı geçtiğinde, senden rahatı yoktur. Bilirsiniz iki yakın arkadaş bir araya geldimi konuşulacak konuların ve tartışılacak şeylerin ardı arkası yoktur yolda.
(benim canım sıkılana kadar)15 dakikalık sessizliğin sonunda bir kartopu yedi sırtına.
-Lan!
+(Gülerek) Sırtına geldi ne var bunda?
-Ben seni vurdum mu mk!
+Canım sıkıldı yiğidim.
-Bekle sen.
Yerdeki karları toplayıp büyük bir top yapınca,
-Seni s*ktim çocuk...
+Hass*ktir!
Kaçmaya başladım. Arkama baktığımda gözündeki intikam ateşini görüyordum, bu beni daha çok hızlandırmaktaydı. Kaçamadım sırtımdan vurdu ve küfrettim. Soluklanırken farkettik ki çamur olmuşuz koşarken.
+Yiğit! Yapacan işi s*keyim.
-Sus lan!
+Kötü oldu ya.
-Çıkmıyor lan bu!
+Karla temizle.
-O nasıl olucak la?
+Temiz kar al, sürt işte.
-Oluyor gibi.
Birbirimizi yol kenarında temizliyorduk,
+Hasan g*tün hep çamur la.
-Temizle lan!
(Gülüştük)
Araba geçerken duruyor, geçtiğinde devam ediyorduk. İşimiz bittiğinde tamizlik uğruna kendimizi ıslamıştık.
(Gerçekten donduk)
Okula vardık ve yine mehmet karşıladı, bizi güvenlikten geçirdikten sonra sevdiğimin sınıfına çıkardı.
-Ben sınıfa geçiyorum kardeşim.
+Tamam 008, sağolasın.
Mehmet, sınıfına gidince yiğit ile kaldık kapıda.
+Yiğit, sen burada gözcülük yap.
-Niye la?
+Hoca gelince duvara tıklarsın.
-İyi tamam, fazla bekletme.
Sınıfa girdiğimde içerdekilerle selamlaştık. Gecem karşıma geldi, göz göze geldik. İçerdeki arkadaşlarına baktım ve onlarda anlayış gösterip ayrıldı sınıftan.
Gecem bana bakıyordu, sarıldım sımsıkı, bir öpücük kondurdum dudağına.
-Hasan...
+Ne oldu?
-Hoca gelir şimdi.
+Yiğit kapıda, merak etme.
Sarıldım tekrar. (birkaç dakika sonra beni iterek)
-Hasan git artık.
+İstemiyor musun beni?
-Saçmalama, zil çalıcak birazdan.
+Tamam gideceğim, biraz daha sarılayım.
-Olmaz hasan hadi.
Derken duvardan ses geldi, bir öpücük alıp kapıya yöneldim ve hakime heyecanlıca kapıyı açtı.
-Gece! Hoca geliyor.
-Ben anlatamıyorum beyfendiye.
+Tamam gidiyorum, sakin olun.
Sınıftan çıktığımda bize anlayış gösteren arkadaşlarını gördüm. Hocanın etrafını sarmış, konuşarak dikkatini dağıtıyorlardı, öylece geçtim yanlarından. Alt kata indiğimde yiğit,
-Niye bekliyon oğlum!
+Bırakamadım.
-Malsın sen.
+Boş konuşma.
-Pes atsak mı?
+Paran var mı la?
-Sende ne kadar var?
+6₺ var bende.
-Tamam gidelim.
Akşam eve geldiğimde üstümü değiştirip kalorifer peteğinin yanına oturdum. Gece ile konuştuk ve pek yüz vermiyordu, bu günki istemsizlik öğretmen korkusu değildi. Benim yaptığım saçma, küçük ve gereksiz hatalardı. Düzelicektik, ben inanıyordum...
"Şimdi nasılsın?" derseniz, size verecek düzgün bir cevabım olmaz. Dostlarım her zaman az ve öz fakat kötülük çok fazla. Çevremdeki insanların, ne kadar gereksiz ve boş şeyleri kafasına takıp konuştuğnu görüyorum ki dedikodudan nefret ederim. Arkadan konuşan insanı sevmem. Bence bir insanı sevmiyorsan, yüzüne karşı konuşacaksın. O kişi bunu duyunca, hesap sorduğu zaman ben öyle değil böyle dedim bahanelerine sığınıyorsun. Madem korkaksın o kadar, susmasını bileceksin. Gerçekten çok saçma. Dersinizki yüzüne söylüyorsun ama müslüman insan, insanın hatalarını görmezden gelir. İnanın çok yapıyorum. Sabrediyorum fakat, o kişi yüzsüzleşip benim hareketlerime gereksiz eleştiriler yapınca susamıyorum haliyle.
Kavga çıkıyor. İnanmazsınız, o sinirle aynı anda 4 kişiyle tartışırken dersi devam ettirmeye çalışan hocayı susturabiliyordum.
Sonunda öğretmen kızıp hepimize bağrıyordu tabi. Haklı adam. Sonrasında tepkilerine gülerek sinirli öğretmenimizin tek tek elini öperdik, öptükten sonra sıranın arkasına dolaşır tekrar öperdik. (hoca beşinci öğrencide durumu farkederdi)
Bize kızardı tekrar, dersin yarısını kaynatmış olurduk.
MİSSİON COMPLETED_
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki senem
Non-FictionHayali gerçeklikler güzeldir dimi? Aşk, tutku ve sen. Kadere karşı koyamayız: bazı sonlar kaçınılmazdır, gerçek dışı güzellikleri kendi ellerimizle mahvederiz! Bir sınavdayız ve acıya mahkumuz. Keşkeler dünde kaldı, sen yarının farklı olması için ne...