Geceler ve yalnızlık. Muhteşem ikili...
Aklımda gece, elimde sigara yine günah işlemişim. Pişmanlık sardı garip gönlümü.
Onu düşünmek istemiyordum, onu hatırlamak çok ağır. Onu özlemek çok saçma.
Neden yapıyorum bunu?
Neden tüketiyorum kendimi?
Boynu bükük izmaritlerim ve en sevdiğim çakmağım, gittiğim heryerde onlar var. Nedense gönlümde hep gece var. Ne zaman bitecekti ki bu zulüm? Son nefesimde bile o vardı. Uyandığımda, okula gittiğimde, eski dostlarımı gördüğümde, en çokta böyle gecelerde.
Doğru ya, onun adı gece.
"Karanlığın sonunu kim gördü ki ben bileyim."
Bir anda kafam attı ve düşüncelere daldım: Ölmek için güzel bir gece. Ardından annem geldi gözümün önüne, perişan olurdu. Bana bukadar ihtiyacı varken ben bu bencilliği yaparsam onlardan farkım kalmazdı. Çekmecede yarım tüp gaz vardı, birkaç nefesle kendimden geçer unuturdum. Balkonun camını açarken şarkıların en güzeli eşlik ediyordu bana.
Tanju okan-İçkim sigaram.
Odaya gittiğimde ışık kapıdan içeri sızarken gölgem eşlik ediyordu bana, hızlı adımlarla dolaşırken çekmeceyi aralayıp aldım ve balkona döndüm. Kalp atışlarımı dengeli tutmak için kendimi alıştırmam gerekiyordu, kısa nefeslerle başladım. Demir tadı vazgeçilmezdi, daha derin nefesler aldığımda ciğerlerim açıldı diyebilirim. O garip ses ilişti kulaklarıma, şarkıdan bir haber devam ettim, devam ettim. Gözlerim iyice karıncalanınca 3 nefes ara vermeye başladım, gerçekten iyi geliyordu.
Gece değil, dünya yansa duymazdım.
Önce beynimin arka kısmı uyuştu, umursamadan devam ettiğimde üst kısma geçti uyuşma, gerçekten tesir etmeye başlamıştı. Kontrol etmek için kafamı sağa sola çevirdim, beynim sulanmıştı sanki. Etrafım iyice karıştı, perdeden sızan ışık gölge veriyordu bana. İki nefes ardından bir tokat yedim. Şaşkınlığın etkisiyle tepki veremedim. O geri dönmüş olamazdı... Simsiyah bir gölge elime uzanıp geri çekildi, bir mesaj olduğunu sanıp gazı yere bıraktım. Aziz Allah yapmamı istemiyordu galiba. Kafamı kaldırdığımda sokaklarda ışıklar yanmıyordu, şaşırdım. O garip ses ve karıncalanma hiddetleniyordu. Yerden fırlayıp dönerek gökyüzünü kaplayan gölgeler uçuşmaya başladı, sanki çevremde binlerce mahluk vardı.
Neydi bu?
Şeytan!
Düştüğüm gaflete mest olmuş, benimle alay ediyordu. (aramızda derin bir nefret vardı) Gazı bıraktığım için çok öfkelenmişti. Ona karşı gelmekten hiç korkmadım, öfke içimde kabarırken her yanımı sardılar. Tek başıma olabilirim, güçsüzde olabilirim fakat, Şeytan ile yüz yüzeyken isterse karşıma bütün cinlileri toplasın. asla boyun eymeyecektim.
Sınırların kaybolduğu bir karanlığın ortasında öylece oturuyordum, bir şey yapmasını bekledim burnumdan soluyordum. Tek ışık kaynağı bendim, onun oyununa tekrar gelmeyecektim de öyle hiddetlenmişti ki büyük bir gürültü eşliğinde deprem oluyordu sanki. Rabbime güvenerek bıraktım kendimi, ölümü arzuladım. Birkaç saniye sonra ses ve sallantı durdu, karanlık: karga sürüsü gibi dağıldı gökyüzünde, derin bir sessizlik sardı yanımı.
Telefondaki şarkı durmuştu, ardından ses kaydı açıldı sanki.
Biri, güzel ve huzur verici sesiyle bana Kuran-ı Kerim'den kısa bir bölüm okudu. Yüzümde bir tebessüm oluştu. Rabbim'in gücü bir sınıra konamazdı, "Elhamdürillah" dedim. Beynim uyuşmuştu ve kendimde değildim, o sese eşlik edemedim. Tüpü aldığım yere bırakıp bir sigara yaktım, oturuşumu düzelterek "Aziz Allah" diye andım onu.
Bunu sizlere anlatmasam gözüm açık giderdim sanırım. Ben bu kelimeleri sıralarken, o gölge bana oyun yapıyordu. Geri dönmesi çokta kötü değildi: gittiği için üzülmüştüm bir zaman. Ev hayatına heyecan katıyordu, yalnızlığıma derman olmuştu.
Tekrar hoşgeldin Siyahım_
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki senem
Non-FictionHayali gerçeklikler güzeldir dimi? Aşk, tutku ve sen. Kadere karşı koyamayız: bazı sonlar kaçınılmazdır, gerçek dışı güzellikleri kendi ellerimizle mahvederiz! Bir sınavdayız ve acıya mahkumuz. Keşkeler dünde kaldı, sen yarının farklı olması için ne...