BÖLÜM-3 ESKİ GÜNLERDEKİ GİBİ

257 119 25
                                    

Melis çıkınca oda sesizliğin sesi ile bürünmüştü. Nereye gitmişti ki şimdi bu? Hadi bakalım sıkılma zamanı Yaprak Hanım diye sızlanıyorken mız mız çocuklardan hiçbir farkım yoktu. Dur biraz, Yaprak Hanım mı? Ben kendime Yaprak'mı dedim az önce. Yaprak demem aşırı derecede tuhafıma gitmişti. Sanki bu benim değilde bir başkasının ismiydi. İnsanın hayatına dair hiçbir şey hatırlamayıp bilmiyor olması gerçekten korkunç. Acaba neden başarımı kayıp etmiştim? Acaba ailem kimdi? Sahiden bir ailem varmıydı benim ya. Hiç gelenim, gidenim yoktu. Yoksa sevmiyorlarmıydı beni?

Derin bir iç çektim bu düşünce beni rahatsız etmiş ve üzmüştü. Gözlerimi kapattım bir şey düşünmek istemiyordum çünkü düşündükçe yoruluyordum. Beynim iyice allak bullak olmuştu. Gözlerimi kapatmam iyi gelecektir derken kapatmama vakit kalmadan bir telefon titreşimi sesi geldiğini fark ettim. Bu Melis'in telefonuydu. Masanın üstüne bırakıp gitmişti. İlk başta kalkıp bakmaya tenezzül etmemiştim. Ben hatırlamıyor olsamda o benim arkadaşımdı ve telefonunu izinsiz bir şekilde almam büyük ayıp olurdu. Arkadaşı geçtim bir başkasının telefonunu karıştırmak bana yakışmazdı.

Telefonu açmamakta kararlı olsamda arayan kişi benden daha inatçıydı ve durmadan çaldırıyordu. En sonunda dayanamadım. Gözüm hafiften telefonun ekranına kaydı. Arayan kişiyi rehberine Birsen Teyze diye kayıt etmişti. Ve on cevapsız aramanın yanında birde mesaj vardı;
Kimden:Birsen Teyze
-Melis kızım meraktan öleceğim Yaprak nasıl?

Kimdi acaba bu Birsen Teyze? Her kimse beni tanıdığı belliydi. Mesajında beni merak ettiğini belirtiyordu çünkü. İyide kadın beni nereden tanıyordu? Melis'in Birsen Teyzesi beni ne yapsın lan! Anladım bunlar beni çıldırtmaya meyilli idi. Çöplüğüme daha doğrusu beynime gereksiz bir düşünce daha atmış olmuştum. Artık beyin bile diyemiyorum çünkü bu gereksiz bilgi ve düşüncelerle tam bir çöplük yığınına dönmüştü.

Melis gülümseyerek odaya girdi. Şükürler olsun ki gelmişti. Suratımın asık olmasını görüyor ama o aldırış etmeden gülümsüyordu. Birkaç dakika konuşmadık o gülümsedi, ben oflayıp pufladım. Sonunda ciddi bir ses tonuyla,
"Birsen Teyzen seni aradı." dedim. Şaşkınlıkla yerinden fırladı.

"Teyzeni hatırlıyormusun!" diye sevinçle haykırdı. Tabii benim cevabımla sevinci uzun sürmedi...
" Ne teyzemi hatırlaması kızım? Telefonunu ısrarla çaldıran olunca bende dayanamadım baktım. Birsen teyzen aradı işte."

Dudağını hafifçe kıvırarak,
"Hım tamam ben geri dönerim ona şimdi." dedi. Telefonunu almak için elini uzattığında çöplüğümden bir düşünce daha eksiltmek adına,

"Neden arayan kişi üzerine teyzeni mi hatırladın diye sordun Melis?" deyiverdim. Önce biraz geveledi. Kız resmen sorularımı cevaplamamak için cebelleşiyor, ecel terleri döküyordu. Sinirlendim ve birden kendimi tutamayıp istemsizce bağırıverdim.
"Melis kime diyorum? Cevap versene! Sen benim hatırlamama yardım etmek içinmi buradasın yoksa kafamı daha fazla karıştırmak için mi?"
Dayanamadı oda itiraz ederek sert bir şekilde çıkıştı.
"Hep cevabını bilmemen gereken soruları sormayı nasıl beceriyorsun? Lan daha düzgün şeyler sorsana. Resmen seninle sınanıyorum."
Bu ani çıkışıyla şoka girmiştim. Ona uzaylı görmüş gibi bakıyordum. Hemen arkasında duran koltuğa oturdu başını kollarının arasına saklayıp derin bir iç çekti,
"Lütfen sabret Yaprak, sana herşeyi anlatıp kurtulmak istiyorum ama doktor psikolojin için sakıncalı olacağını söyledi. Beni daha fazla zorlama, seni çok seviyorum vallaha çok seviyorum seni, ve iyi olmanı istiyorum. Ne olur beni anla."

Anlamıyorum Melis. Seni anlamıyorum. Neden herşeyi bilmememi istiyorsunuz? Bu şekilde psikolojimin daha fazla bozulduğunu hissediyordum. Duygularıma daha fazla hakim olamadım. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Hıçkırmakta bile zorlanıyordum her hıçkırışım boğazımda düğümleniyor, içime oturuyordu. Kafasını kollarının arasına alan Melis doğruldu ve hızla yanıma gelip bana sarıldı. Onuda ağlatmışıtım. Ama o sessiz sessiz ağlıyordu. Sanırım böyle ağlamasının nedeni bana belli etmemek ve güçlü olduğunu göstermek içindi ama ben anlamıştım çünkü göz yaşları tek tek,
boynuma düşüyordu. Ağlamasına dayanamadım. Bana değer veren birini üzüyordum. Onu üzdükçe canım daha fazla yanıyordu. Ona dahada sıkı sarıldım.

"Özür dilerim. Söz veriyorum sana tek bir zor soru dahi sormayacağım. Ne olur ağlama." dedim.
Yüzünü bana doğru döndü ve
"Hiçte bile ağlamıyorum zaten." diyerek kahkaha attı.
Onla konuştukça kalbimde kelebekler uçuşuyor terimini bizzat yaşıyordum. Kan çekiyordu sanırım. E nede olsa yakın arkadaşmışız. Onun cevabına eksik kalmadan,
"Eyeliner ve rimelinde mi yalan söylüyor?" deyip bende güldüm.
Melis kafasını yere eğdi ve içlenip mırlıldandı ~ESKİ GÜNLERDEKİ GİBİ...~
Bunu duymuştum. Hafızamı kaybetmeden önceki bizi özlüyordu sanırım. Haklıydı..

Hatırlamadığınız birinin yanında olup aslında onu tanıyor olmak zor.
Eğmiş olduğu kafasını yine bana doğrultup,
"Birsen Teyze senin teyzen Yaprak. Siz benim ailem gibi olduğunuz için senin teyzene bende teyze diyorum. Birsen teyzede sağolsun öz yeğeninden ayırt etmiyor beni." dedi.

Sorumu cevaplamasına şaşırmış bir okadarda sevinmiştim. Demek benim bir ailem var, hemde beni merak eden bir aile. Onu daha fazla zorlamamak adına

"Cevapladığın için teşekkür ederim." diyerek kısa kestim. Bu günlük bu sorunun cevabı bana yeterdi. Aradan birkaç saat sonra Melis akşam yemeğimi getirdi. Tatsız tutsuz hastahane yemeklerini her ne kadar sevmesemde bir an önce iyi olmak ve Melis'in hatırı için yiyordum. Yemeğimi yedikten hemen sonra hemşire içmem gereken ilaçlarımı getirdi. Bu sırada Melis de kendi yemeğini yedi. Akşam yemeklerimizi bitirdik, havada epeyce karardı. Yarın evime gidecektim ve bunu iple çekiyordum. Ardından yine Melis'le sohbet etmeye başladık. Bana ikimizin olduğu fotoğrafları gösteriyor ve anılarımızı anlatıyordu. Her anıda kahkaha dozumuz biraz daha artıyordu. Meğerse herşeyim bu kızla geçmiş, bu kız resmen canımdan öte olmuş. Kendimi hatırlamak için çok zorluyordum. Dilimin ucuna getiripde söyleyemediğim bir kelime gibiydi anılarımız, aklımın ucuna geliyor ama hatırlayamıyordum. Sadece anlattıkları ile mutlu olup gülmekle yetiniyordum. Bunları düşünürken dalıvermişim
ki, Melis'in sorusunu dahi duymamışım. Beni dürtmesiyle sorusunu tekrarlayan Melis,
"Huhuuu Yaprak Hanımm dünyadamısınızz? Hepsini anlatsam günler yetmez herhalde. Hâla hatırlamıyor musun bir şeyler?" dedi.

Gerçekten hatırlamıyordum. Üzülsünde istemiyordum. Çünkü saatlerce benimle uğraşıyordu.
"Hatırlayacağım.." demekten başka bir şey diyemedim.
Oda zaten çok üstelemedi. Hiç eksik etmediği gülümseme moduna geçerek,

"Hadi yat dinlen artık geç oldu. Yarın büyük gün eve döneceğiz." dedi.
Haklıydı saat geç olmuştu sohbete okadar dalmıştık ki bir an hiç yatmayacağımızı bile düşünmüştüm. Yorgundum ve hemen yarın olsun istiyordum. Gözlerimi kapattım ve yarını düşünerek uykuya daldım.

HER ŞEY GÜZEL OLACAK, HATIRLAYACAĞIM ( YANİ UMARIM HATIRLARIM...)

Vee bölüm sonu 😊😊Umarım beğenmişsinzidir. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Ve klasik olarak son cümlemizi eklemek istiyorum😂; Oy kullanmayı unutmayın yorumlarınız eksik etmeyin canlarrr❤❤❤


Sonbahar Yaprağı #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin