BÖLÜM-10 SEVGİLİM'Mİ?

119 68 0
                                    

Caddenin içindeki küflü ve rutubetli hava öksürmemi sağlayacak kadar sert bir biçimdeydi. Duvardaki bu yazılar beni açıkçası korkutuyordu. Hangi salak buraya gelip bunları yazma ihtiyacı duyuyordu ki?
Bunlar kesinlikle çıldırmış!

  Girişi var ama çıkışı yok, yol yakınken geri dön, burası bizim mekanımız...
 
  Bla bla bla! Kamyon arkası sözleri bile daha güzel be bunlardan. Rüzgar korkuyor gibi gözükmüyordu. Sabah ben görmeden yürek yedi heralde. Yazılara bakıp bakıp gülmesi sinirime gidiyordu. En sonunda dayanamadım ve onun bana sürekli lakap takması gibi bende ona birtane takarak lafa atıldım.

  "Bakıyorum da çok mutlusunuz Bay Yürekyemiş."
  "O nereden çıktı şimdi? Bay Yürekyemiş ne ya. Benden biraz ders almalısın lakap takma konusunda senden kötüsünü görmedim!"
  "Nedenmiş nesi var lakabının? Valla bence cuk oturdu. Hoş sana Bay Dengesiz daha çok yakışırdı ama bununla idare et artık."
"Emredersiniz Yaprak Hanım yeni lakabımı onurla ve gurula taşıyacağım."

  İkimizde kıkırdayarak yola devam etsekte içimde hâlâ buraya karşı bir korku vardı. Ah benim Melis'im birtanecik kardeşim buralarda ne yaptı kim bilir. Hepsi benim geri kafalılığım yüzümdendi. Bu arada şu adrese daha gelmemişmiydik ya? Ayol sağa bakıyoruz Meriç Apartman diye bir yer yok sola bakıyoruz yine  yok..

Yok,yok,yok!

E nerede ozaman bu Allah'ın cezası yer? Ben yine sinirden yerimde tepinip içim içimi yerken Rüzgar omuzuma dokunarak beni dürttü arkamı döndüğümdeyse eliyle kocaman bir binayı işaret etti. Evet burasıydı. Önünde büyük harflerle MERİÇ VE BELALI ÇETESİ altında da Meriç Apartman yazıyordu. Aman ne havalı! Meriç ve Çetesi ne ya. Şu Meriç her kimse sürüm sürüm sürünmesini
istiyorum hatta sürünmesin direk gebersin köpek!

Birkaç dakika boyunca ben Rüzgara, Rüzgar apartmana, apartmanda bize baktı. Bu zinciri bozmadan uzun bir süre döndürdük.Apartman konuşamayacağına göre Rüzgar yada ben konuşacaktık. Ama gel görelim ki ikimizdende ses çıkmıyordu. Ben söyleyemezdim çünkü şu lanet yerden ve Meriç'ten deli gibi tırsıyordum. Rüzgar dayanamadı sanırım ki derin bir iç çekti ve -çok şükür deminden beri bunu bekliyorum- konuştu.

  "Yaprak Sezel hamle yapacak gibi durmuyorsunuz hiç boşunamı geldik efendim?"
  "Yoo benim mi yapmam lazım? Erkek olan sensin korkuyorum işte ilk sen git."
"Aynen Melis'te benim kankam zaten onuda buraya ben getirttim ben gideyim alayım haklısın ya."
 
  Bu bana lafmı sokmuştu şimdi? Evet baya baya laf soktu bana ama Yaprak Sezel geri kalırmıı? Hayırrr maşallah dilim pabuç gibidir bulurum ben bir laf şimdi.

  "Sus! Nasıl erkeksin sen az önce korkusuz kahramanımız olarak sırıtıyorudun çakma batman! Ne oldu korktunmu apartamanı görünce Molos bonom konkom mo!"
   
Gülmemek için kendini zor tutuyordu ama doğruları söylemiştim. Ayrıca hani benim yanımdaydı bu hani ortaktık? Neyse sanırım hadi Yaprak neyi bekliyoruz demek yerine böyle bir şey demeyi tercih etmişti varsayalım. En azından ben varsayacağım.

  Rüzgar'la olan bu kısa didişmemizin ardından korkak adımlarla apartmana yaklaştım Rüzgar'ıda itiraz istemiyorum diyerek -onun yöntemini ona kullandım çaktırmayalım- benimle gelmesini sağlamıştım. Bayan olan bendim ama  Rügar küçük çocuk gibi davranarak arkamdan gelmeyi tercih etti. Süper kahramanımız vefat!

   Neyse ki aklına geldide beyefendinin kapının önüne geçmiş ben çalarım zili diyor. Allah'ım sanki ilkokul, öğretmenler odasının kapısının önündeyiz! Bu ne ya ben tıklatacağım sen konuşursun der gibi. Ha bide erkek ya şimdi bu birazda korkmuyorum ben bak havası vermesi lazım. Tek akıllı sensin zaten! Yaprak Sezel'den hiçbir detay kaçmaz baya ödlekti işte Rüzgar Beyimiz güya bu şekilde bana hava atıyor. Net beyinsiz. Neyse şimdi bunu boşverip Melis'i de alıp gitmeliydim. Pardon ya hatta biz üç kişi gidecektik demi? E tabi Rüzgar'ın varlığı belli olmayınca onu unutmuşum.
 
  Rüzgar kapıyı çaldı. 1 numara. Aklıma takıldıda bunlar çete değilmi ya? Neden apartamanda oturuyorlar. Yok vallaha kafayı yiyeceğim. Tüm manyaklar mı beni bulur! Herhalde para verdi Meriç bu çetem dediği özürlülere. Hep birlikte aynı apartmanda oturuyorlar.

  Çok geçmeden açtılar kapıyı. Açsınlar yani bi zahmet geliyor arkadaşımı kaçırıyor birde biz ayağına gelip geri almaya çalışıyoruz. İşsizlik diye kitap yazıp bu yaşadıklarımı anlatsaydım kesin ünlü bir yazar olurdum! Harcanıyorum buralarda vallaha.

  Rüzgar önde ben arkada girdik içeri. Roller değişti yani. Rüzgar erkek olduğunu hatırladı çok şükür. Kapının önünde apaçi tipli salak bir adam bize bakarak sırıtıyordu. Bir kulağında küpesi saçı başı dağınık üstündekiler desen simsiyah ve demode. Bizimle değilsin canım dememek için kendimi zor tuttum.

  Sonra iğrenç, kalın ve tiz arası bir sesle konuştu. Ergenliğe yeni giren bir erkeğin sesi bile şu salağınkinden güzeldir o derece kötüydü.

"Ooo yengemiz gelmiş hoşgelmiş. Meriç'in dediği kadar varmışsın maşallah. Birde şu yanındakini içeri alamam Meriç mahveder beni."

Ne! Bu bana yenge mi dedi? Hopp şşş yavaş ya ne yengesi lan? Sinirle atılmaya vaktim kalmadan Rüzgar,

"Sen kime yenge diyorsun lan!" diyerek çocuğa attı kafayı. Aldı eline  bunu bir güzel elini yüzünü parçalaya parçalaya dövmeye başladı. Rüzgar yapma etme diyorum yok banamısın demiyor. Allah verdi demedi ölesiye gebertti resmen. Tabi bir yandanda oh olsun demiyor değilim bende. O kimde bana yenge diyor. Çocuk yerde kanlar içinde öksürüp can çekişirken sesini duymuş olmalıydı ki evden biri kapıya doğru geldi.

  Esmer, uzun boylu, kaslı, simsiyah boncuk boncuk gözleri ve yine siyahlara bürünmüş bir şekilde olan adam küfrederek Rüzgar ve yerde kıvranan çocuğun yanında belirdi. Sanırım bu çetenin başı Meriç'ti.
  Önce beni baştan aşağı süzüp gülümsedi. Aşırı derecede sinir oldum. Ukala şey! Ardından Rüzgar'a dönüp tüm gülümsemesini yitirerek hışımla çıkıştı,

  "Lan dakika bir gol bir. Gelir gelmez adamımı mı dövdün şerefsiz!"
  "Adamın yetmedi herhalde senide dövmemi ister misin?"
  "Boş konuşuyorsun Rüzgar Eser."
  "Adımı nereden biliyorsun lan sen."
"Sünepe gibi Yaprak'ımın yanında dolanıp durduğun için olabilir."
 
   Baktım konuşma iyiye gitmiyor, bunlar birbirini yemeden araya girdim.

  "Kes sesini Meriç! Seni tanımıyorum bile. Sen kimsinde bana sahip çıkan adama sünepe diyorsun. Ayrıca yine sen kimsinde benim en yakın arkadaşımı kaçırıyorsun!"
 
  Büyük bir kahkaha patalattı. Adama gittikçe uyuz oluyordum. Hayır gülüyor susturamıyoruzda. Tamam aslında ufacık yakışıklı olabilir ama bu onun gerizekalı bir özürlü olduğu gerçeğini değiştirmez.
  En sonunda ağzının ortasına çarpmaya gerek kalmadan sustu. Ve yine bilmiş bilmiş konuşmaya başladı.

  "1- Ben senin sevgilinim. 
    2- Arkadaşını aklın başına gelsin diye kaçırdım. Yoksa bu manyak kızla bir işim olmaz.
   Ve 3- Bana şu ne olduğu belirsiz çocuğumu savunuyorsun?"
  
  Rüzgar elini yine yumruk yapıp  hamle yapmak üzre kaldırdığında bu sefer engel olarak kolunu tuttum. Çünkü konuşmaya hakkım vardı.

  "Bir dakika ya sen bana ben senin sevgilinim mi dedin sen?"
   Alaycı bir tavırla cevap verdi,
  "Yok artık birde bilmiyormuş gibi yapma Yaprak komik gözüküyor!"      
  "Bilmiyormuş gibi yapmak mı? Neler oluyor bak ben gerçekten seni anlamıyorum. Şu an benim için arkadaşımı kaçıran ve adını bildiğim bir kaçıksın hepsi bu."

  "Öylemi ozman gel arkadaşının yanına gidelimde orada birdaha düşün benim neyin olduğumu." 

  Son cümlesi beni korkutmuştu. Melis'e bir şeymi yapmıştı yoksa? Yutkunarak eve girdim ve Meriç'i takip ettim. Rüzgar'da benimle beraber geldi. Yüzünde anlamsız ve sinirli bir ifade vardı. Evin içi leş gibi kokuyordu. Bu evde insan kalmasına bin şahit istenir. Ev, ev değil ahır! Oysa Rüzgar'ın evi buram buram temizlik ve lavanta kokuyordu.
 
    Meriç'in bir odaya girmesi ile bizde onun arkasından girdik. Görmez olacağım bir sahne ile karşılaşıp cırladım.

   Evett bu bölümümüzde bu kadardıı en güzel yerinde bitirdik azıcık heyecan olsun😂😂😂 Hepinizi çoookk seviyoruz kendinize iyi bakın ❤❤❤

   

Sonbahar Yaprağı #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin