BÖLÜM-8 İŞTE BİZİM HAYATLARIMIZ

191 98 16
                                    

"Her şey 17 yaşımda başladı hayatımın yıkılışı.. Lavin'imin ölümü. Biz Lavin ile ilk okul dördüncü sınıftan beri beraberdik. Ozaman saf duygulardı tabi ama zaman geçtikçe bağlanmıştım ben ona. Aşık olmuştum. Deli gibi aşıktım. Ortaokul lise derken hayatım onunla geçti benim. Her anımda her hatıramda bir karemiz var Lavin'le. Mazi gözümde canlanır hep. Düşündükçe onu,salak salak tebessüm ederim. Gel görelim ki mutluluğumuz lise sona kadarmış Yaprak. Sıradan bir okul çıkışıydı halbuki. Mezun olacağım heyecanı ile alışverişe götürecekti beni. Alışverişi sevmezdim ama Lavin'ede kıyamazdım. Kabul ettim etmez olaydım ki kabul ettim Yaprak. Çocuk gibiydi Lavin içi içine sığmazdı, ruhu hiç büyümezdi. Onu yalnızca beş dakika yalnız bıraktım. Sadece beş dakika.. Dile kolay ama o beş dakika benim herşeyimi elimden aldı. Marketten atıştırmak için birkaç şey almak istemiştim sadece. Duramamış benim Lavin'im..'

Kelimeleri adeta boğazına batıyordu. Her cümlesinin sonunda yutkunuyordu. Son cümlesinde durdu yine yutkundu ancak bu sefer gözünden birde yaş gelmişti. Bu söylemeye en çok zorlandığı cümle olmuştu. Titreyen sesi içimin kan ağlamasını sağlarken şunları ekledi,

"B-ben marketteyken, y-ya-yanıma gelmek için, ko-koşmuş. A-ama karşıdan k-marşıya geçerken a-araba, araba ona çarpmış Yaprak. Ya-yanında olamadım Yaprak. O-onu orda koruyamadım. Y-yapamadım. Ku-kurtaramadım onu."

Koruyamadım onu dediği anda kendimi daha fazla tutamadım. Böyle bir sevgiyi ilk kez görüyordum. Ağlamasına karşılık, dayanamadım ve bende aynı şekilde ağlamaya başladım. Neden koştun ki sanki Lavin, bu çocuğun böyle üzülmesine değermiydi? İç sesim kendi kendine olmayan Lavin ile konuşuyordu.

Rüzgar gözyaşlarını sildi. Derin bir iç çekti ve kaldığı yerden devam etti. Biraz sakinleştiğini anlayabiliyordum. Çünkü artık konuşurken kekelemiyordu.

"Onu kurtarmak için elimden geleni yaptım. Kendi canımı ona vermeye bile razıydım ama geç kalmıştım. Aramıza o beş dakika girmişti. Arabanın altında kalmış ve ağır yaralanmadan fazla kan kayıp etmişti. Yinede aldırmamıştım onu hastahaneye götürdüm. Doktorlara yalvardım ben Yaprak. Benim canımı ona verin diye yalvardım. Olmadı ama olmadı. Lavin gözümün önünde öldü. İşte o gün Lavin ile birlikte bende öldüm. Uzun bir süre kimse ile konuşmadım. Okulu bıraktım. Ailemle yaşamayı bıraktım. Birçok arkadaşımı bırkatım. Lavin ile olan hayallerimizi koydum cebime, ve hayallerimizdeki evi kurdum kendi kendime. Odasındaki eşyalarınında hepsi ona ait bu arada. Lavin'in anne ve babası yoktu bizde yurtta rahat edemez diye evimizde kalmasını istemiştik. Evimizdeki eşyalarınıda alıp, Lavin'siz ama en azından kendimi avuttuğum hayali Lavin'li bir hayat kurdum kendime. Pasta yemeyi ve yapmayı çok seviyor diye bir pastahane açtım birde. Ailem biraz yardımcı oldu tabi pastaheneyi açmamda ama hâla gerekmedikçe konuşmuyorum onlarla. Lavantaları çok seviyor hatta tam bir lavanta aşığı diye Lavanta Pastahane koydum adını buranın. Mor ve beyaz renklerine bayılıyor diye mor ve beyazlara boğdum kendimi. Aradan iki yıl geçti. Her adını duyduğumda kanıyordu yaram. Onu sevmekten asla vazgeçmezsin ama unutmak zorunda kalırsın ya Yaprak, ben bunları bir bir yaşadım...
Mert çıktı sonra karşıma kardeşim Esin'in çok yakın arkadaşı olan Elif'in sevgilisiydi Mert. En sonunda Esin dayanamayıp tanıştırmıştı beni Mert'le. Mert adı gibi mert bir çocuktu. Eğlenceliydi de espri yapar güldürürdü hep beni. Dertlerimi dinler acılarımı paylaşırdı benimle. Sonra ortak olduk birlikte yürütmeye karar verdik pastahaneyi. Aslında Mert şu an hem okuyor, hemde ailesine destek olmak için çalışıyor. Sonra Esin de katıldı , okul çıkışı gelip siparişleri alır garsonluk yapar oldu bize. Elif de arkadaşlarına önerip büyümemizi sağlayınca bu pastahane geri canlandırdı beni. Yaşama isteğimi bir nebze olsun karşılıyor burası. Sonra yine bir gün buradan çıktığımda markete uğrayıp evime gidecektim. Taki seni o trafiğin ortasında öylece dikilirken görene kadar. Sanki orada sen değil Lavin duryordu Yaprak. Sanki orada sen değil Lavin ölecekti. Okadar benziyorsun ki. Dayanamadım seni öylece bırakamazdım. Bırakamadım.
Sen gözlerime baktın ya orada Yaprak, sanki Lavin bana bakıyordu. Kalbim iki yıl sonunda ilk defa bu kadar hızlı çarpmıştı orada. İlk defa mutluluk hormonum devreye girdi. İlk defa Lavin'den başka bir kızda kendimi gördüm. Sen, sen çok başka çok özel bir kızsın.."

Çok etkilenmiş aynı zamanda utanmıştım. Böyle bir hayatı olduğunu bilmiyordum. Gerçi ben kendi hayatımı bile bilmiyordum. Durdu ve sonra bakarak,

"Senin hayat hikayen nasıl? Umarım benim ki kadar kötü değildir. Yaşadıklarımı kimsenin yaşamasını istemem."

Alaycı bir tavırla güldüm. Anlatacak hiçbirşeyim yoktu. Sadece Melis'in anlattıklarını biliyordum. Dur bir dakika Melis! Hemen şu aptal şeyleri anlatıp. Melis'i bulmaya gidecektim. Allah'ım ben nasıl bir gerizekalıyım kahretsin! Sürekli unuturmu bir insan kardeşi kadar değerli birini ya.

"Rüzgar bak benim anlatacak pek birşeyim yok. Ama bildiklerimin hepsini anlatacağım. Ben lise sona kadar çok başarılı bir kızmışım kısacası inek tipli diyelim. Herkes tarafından takdir edilen ve örnek gösterilen bir kız. Birde Melis diye bir arkadaşım varmış. Onunla tüm okul hayatımız birlikte geçmiş. Melis ailesi tarafından terk edilen bir kız olduğu için benim ailem ona aile olmuş. O derece yakınmışız yani. Daha sonra senin hayatımın yıkılışı diye adlandırdığın olayın bir değişiği benim başıma gelmiş. Babam. Babamı bir kaç ay önce trafik kazasında kaybetmişim. Bunun acısına katlanamazken bir hafta öncede annem kendi canına kıymış. Annemi kurtarayım derken kilitli kapıya vura vura ellerimi kanatmışım. Ben kan görünce bayılıyorumda, e doğal olarak bayılıp yere yığılmışım düşerkende kafamı kapıya çarparak sert bir darbe almışım. Sonra Melis ve komşular içeri girdiğinde annemi ölü benide baygın bulmuşlar. Durum böyle olunca hemen hastahaneye kaldırmışlar işte. Uyandığımda Melis başımda dikiliyordu ama onu tanımıyordum. Hiçbirşey hatırlamıyordum. Bunların hepsini Melis anlattı zaten. Beni o şekilde bulduğun gün hastahaneden çıktığımız gündü. Melis'le saçma sapan bir şey için kavga etmiştik. Tutturdum ben yalnız gideceğim diye. Hızlı hızlı karşıdan karşıya geçtim. Melis arkamdan gelir diye düşündüm ama öyle olmadı Rüzgar. Döndüğümde Melis arkamda değildi yüzünü göremediğim bir adam onu kolundan tutup arabasına bindirdi. Arkalarından koştum çok koştum Rüzgar,ama gücüm yetmedi. Melis gideli iki gün oluyor ve ben onu bulmak için tek bir şey bile yapmıyorum çıldıracağım. Bana beni kurtar diye mesajda attı ama.."

Tam burada sinirle sözümü kesti,

"Lan kızım ne diyorsun sen! Arkadaşın tehlikede ve benim bundan yeni haberim oluyor öyle mi?"
"Rüzgar sana söyleyecektim ama, fırsat vermedin ki ya!"
"Sus Yaprak eğer o kıza birşey olsun varya.. Mesaj at hemen bulacağız onu!"
" Ya sana ne oluyor be benim arkadaşım o benim!"
"Bana mı ne oluyor? Ben artık kimsenin ölmesine, başına birşey gelmesine izin vermem tamam mı!"
"Uf Rüzgar sende gelme üstüme atacağım hemen mesaj tamam dur ama söz ver bulacağız değilmi onu?"
"Adım Rüzgar olmasın ki! , Ne pahasına olursa olsun kurtaracağız onu."

Telefonumu aldım ve Melis'e sayısını hatırlamadığım kadar mesaj attım. Yetmedi aradım. Telefonu ısrarla on,on beş kere çaldırmamın sonucu birisi açtı. Açan kişi Melis değildi kalın bir erkek sesiydi.

-Ne var lan kimsin sen?
-Yap-yaprak Sezel! Arkadaşımı bırak asıl sen kimsin?
Sesi gıcık ve rahatsız edici bir ton aldı.
-Yaprak senmisin güzelliğim? Ha şöyle bak tam aklımdan seni geçiriyordum varya. Sünepe arkadaşın umrumda değil seni istiyorum Yaprak'ım.
Telefonu sinirle fırlatabilirdim ki kendimi tuttum.
- Kimsin sen be! Ağzını kırarım senin lan Yaprak'ım ne lan! Yaprak'ım ne!
-Şşşşt asi Yaprak yine gününde. Eğer benim olmazsan ne yazık ki zavallı Meliscik ölür.
Arkadan Melis'in seslerini duyuyordum.
-Bu şerefsizi dinleme Yaprak öldürsün. Bunu kendine yapma!
Rüzgar kısık bir sesle kulağıma eğildi ve,
"Adresi iste Yaprak. Yanında ben varım Melis'i alacak ve o adamdan kurtulacağız."
Korkuyla başımı salladım. Bu adamda kimdi beni neden istiyordu! Daha dur Yaprak Hanım kim bilir başına daha neler gelecek....

Evet bölümümüz bu kadardı. Hepinize çok teşekkür ederiz 400 kişilik dile kolay büyük bir aile olduk❤ Okumalarınızı eksik etmeyin. Bu arada bölümü begendiniz mi?😊

Sonbahar Yaprağı #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin