En önde Alfredo Torre arkalarında ise Ralf, Amelie, Stansie ve Valerie Drake'i takip ediyorlardı. Drake harabe olmuş, eski ve muhtemelen artık kullanılmayan bir depoya girdi. Mr. Torre çocukları durdurdu ve ''İnvisibilitatem'' diye fısıldadı ve devam etti.
''Bu da neydi şimdi?'' dedi Stansie arkadan.
''Artık görünmeziz.'' dedi Ralf ona yamuk gülümsemesiyle. Aralık olan büyük kapıdan içeri girdiler ve bir köşeye sinerek izlemeye başladılar.
Siyah cüppeli adamlar ve kadınlar daire oluşturacak şekilde dizilmişlerdi. Baş köşede Drake'in babası duruyordu. ''Sizleri acil bir şekilde buraya çağırmamın bir nedeni var dostlarım.'' dedi. Kalın sesi depoda yankı yapıyordu. ''Tarikatın üyelerinden biri olan dostumuz Daniel Cross öldürüldü.'' Colbert'ın bu sözü üzerine salonda fısıldaşmalar başladı. ''Değerli dostumuzu Charles Peters'ın öldürdüğüne neredeyse eminiz.'' Bu Valerie'nin dayısıydı! Kızıl saçları omuzlarına kadar uzanan, soluk benizli bir kadın bağırmaya başladı. ''Onu öldürmeliyiz! Fazla olmaya başladılar! Nasıl böyle birşeye cüret edebilir?''
''Şşşş sessizlik!'' diye bağırdı Colbert. Şüpheli bir yüz ifadesiyle etrafına bakıyordu. Depoda bir sessizlik hakim olmuştu. Sanki birşeyleri anlamaya çalışıyor gibiydi. Christian Colbert ellerini kaldırıp ''Emergere!'' diye bağırdığı anda salondaki herkes Valerie ve arkadaşlarına bakıyordu. Görünmezlik büyüsü bozulmuştu anlaşılan. ''Yakalayın onları!'' dedi içlerinden bir ses. Torre derhal çocukların önüne geçmiş, onlara doğru koşan bir kaç büyücüyü basit bir el hareketiyle geri püskürtmüştü.
Bir el Valerie'yi yakasından tutmuştu. Bu Christian Colbert'dı, Drake'in babası. Tam bu sırada Stansie kediye dönüşmüş, Drake'i tutuyordu. Sivrilmiş tırnaklarını Drake'in boğazına dayamıştı. ''Arkadaşımı bırak, yoksa oğlunu öldürürüm.'' Colbert şaşkınlıkla Stansie'ye bakıyordu. Basit bir kız çocuğu onu tehtit mi ediyordu yani?
''Onu duydun. Kızı bırak, bu iş bu şekilde olmayacak.'' dedi arkadan bir kadın sesi. Bu Drake'in annesiydi. Christian Colbert hiç istemeyerek Valerie'yi sertçe bıraktı. Stansie de Valerie'nin güvende olduğuna emin olduğunda Drake'i hızla öne itti ve Drake babasının önünde yere düştü.
''Valerie! Stansie!'' Bu Torre'nin sesiydi. ''Hemen buraya gelin.'' Kızlar hızla koşarak Torre'nin arkasına geçtiler. Torre büyülü sözcükleri fısıldamaya başladı. '' Surgite, egredimini de loco...''
Bu sırada kızıl saçlı kadın ellerini Valerie'ye doğru uzatmıştı. Torre hızlı olmazsa kadın büyü yapabilirdi. Ralf, kadının ne yapacağını anlayarak Valerie'nin önüne geçtiğinde kadın büyüsünü göndermişti. ''Mortuorum!''
''...nos patria.'' diye büyüsünü bitirdi Torre aynı anda.
Kendilerini Torre'nin evinde bulduklarında Ralf yerde acı içinde kıvranıyordu. Hepsi onun başına toplandı. ''Aman tanrım Ralf bunu neden yaptın ki?!'' dedi Amelie korku içinde. Valerie hala olanlara inanamıyordu. Şu anda yaşıyor olmasını Ralf'a borçluydu.
''Çekilin, yarasına bakmalıyım.'' dedi Torre Ralf'a eğilerek. Çocuğun gömleğini yırttı. Göğsünün ortasındaki yara oldukça derin görünüyordu. Amelie bu görüntü karşısında çığlık attı ve Valerie daha fazla bakmak istemedi. ''Onu James'e götürmeliyiz.'' dedi Torre. ''Hemen.''
Aynı büyüyle James'in evine geldiler. Torre kapıyı telaşla çaldıktan sonra James açtı ve Ralf'i gördü. ''Tanrım, Alfredo bu da ne böyle?'' dedi yaşlı adam şaşkınlıkla.
''Çok vaktimiz yok James.'' dedi Torre ve içeri girdiler. Ralf, Amelie ve Torre'nin yardımıyla yürürken James onları mahzen dediği, evin alt katında bir depoya götürdü. Burası yüzlerce iksir şişesi ve eski kitap doluydu. Ralf'i sedye benzeri şeyin üzerine yatırdılar.
''Nedir burası böyle? Bir tür hastane mi?'' dedi Stansie iksir şişelerinden birisini incelerken.
''Eh, sayılır.'' dedi yaşlı James sırıtarak. ''Ah, onlara dokunma evlat!''
''Bu arada,'' dedi Torre ''Bir şekil değiştiren olduğunu bilmiyordum Stansie.''
''İnanın bana benim için de yeni bir durum.'' diye cevapladı Stansie. Bu arada Ralf inledi ve dikkatler tekrar onun üzerine yöneldi. James yarayı iyice açtı ve incelemeye başladı.
''Söylesene James, çok mu kötü durumu?'' dedi Torre endişeyle.
James'in ''Yaşıyor olması bile şans.'' cevabı üzerine Amelie ağlamaya başladı. Valerie şimdi kendisini daha da berbat hissediyordu. Ralf neden böyle birşey yapmıştı ki? Keşke büyü benim üzerime gelseydi de, Amelie'nin bu mahvolmuş halini görmeseydim diye düşündü Valerie. Amelie ikizinin terden birbirine karışmış saçlarını okşuyor ve onu sakinleştirmeye çalışıyordu. James bu sırada eski bir kitaptan birşeyler okuyor ve bir kaç iksir şişesinden özel bir karışım hazırlıyordu.
Bilinci yarı açık olan Ralf birşeyler fısıldayınca kızlar hemen ona doğru koştular. ''Ne dedin?'' dedi Amelie heyecanla. ''Tekrar et Ralf.''
Hızlı hızlı nefes alıp veren Ralf güçlükle fısıldadı. ''Valerie.'' Valerie bunu duyar duymaz gidip Ralf'in elini tuttu. Şimdi yarı açık, mavi gözleriyle Valerie'ye bakıyordu Ralf. Birşeyler söylemeye çalıştı fakat zorlukla nefes alıyordu. Yaralı göğsü hızla inip kalkıyordu. Yüzü adeta bembeyaz olmuştu. Her geçen saniye biraz daha kan kaybediyordu genç adam.
Amelie ağlamaklı bir sesle ''Daha çabuk olamazmısınız?'' dedi.
''İyi olacaksın Ralf.'' dedi Valerie. Boğazında birşeyin düğümlendiğini hissediyordu. Ağlayacaktı fakat ağlamamalıydı, Ralf bunu görürse daha da çok korkabilirdi. Eğildi ve fısıldadı. ''Herşey çok güzel olacak.'' bu Valerie'nin zor durumlarda tekrarladığı bir sözdü. Gerçekten de herşeyin güzel olmasını sağlamıyordu fakat umudu ve inanmayı sağlıyordu. Ve en önemlisi güçlü kalıp, savaşmayı. Valerie'nin bu sözü üzerine Ralf'in yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Yavaş yavaş ağzından kan geliyordu.
James özel hazırladığı mor renkli, fokur fokur kaynayan karışıma bir mendil batırdı. İksirin etkisiyle mosmor olan mendili yavaşça Ralf'in yaralı göğsüne bastırmaya başladı. Ralf acıyla çığlık atarken Valerie ona ''Herşey çok güzel olacak Ralf.'' diyordu. ''Herşey çok güzel olacak.''
Arkadaşlar bu arada ben bu hikaye için gerçekten emek veriyorum en azından beğenilerinizi eksik etmeyin lütfen :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
FantasyGeçmişini yeni yeni tanımaya başlayan bir genç kız kendisini bambaşka bir dünyanın içerisinde bulur. Kendinizi ne kadar iyi tanıdığınızı düşünüyorsunuz? O kadar emin olmayın, herkesin aydınlık ve karanlık tarafları vardır fakat önemli olan hangisin...