She must die.

603 36 1
                                    

 Valerie çatı katındaki odasında biyoloji çalışıyordu. Daha doğrusu aklındaki düşünceler yüzünden konsantre olamıyordu. Saat 22.45'i gösteriyordu. Bıraksam mı acaba diye düşünerek bir of çekti ve sayfayı çevirdi. Bu sayfada konu değişiyor, canlı türlerine geçiyordu. Sayfanın alt kısmında kuş türlerine örnek verilmişti. Kuş. Tabii ya kuş! Birde o vardı. 

Valerie onu tamamen unutmuştu. Hemen kitabını yatağın köşesine atarak yatağının altındaki kavanozu çıkardı. Tüy aynı şekilde duruyordu. Eline alıp yumuşacık tüyü okşadı Valerie. Sonra aklına birşey geldi ve diz üstü bilgisayarını eline alarak google'a girdi. İlk önce aramaya 'Kuş türleri' yazdı ve önüne binlerce resim ve tür çıkınca vazgeçti. Daha sonra 'yeşil kuş türleri' yazdı ve aramaya başladı. Alakasız muhabbet kuşu resimleri vardı. Neredeyse en altlara kadar inmişti. Geri çıkmak üzereydi ki o kuşu gördü. Bu oydu evet gördüğü ilk saniyede onu tanımıştı. Derhal resmin kaynağını açtı. 

 Fuphup / Fwooper

 Fuphup, çok canlı renkte tüyleri olan bir Afrika kuşudur. Fuphuplar turuncu, pembe, ıhlamur yeşili ya da sarı renkte olabilir. Tüyleri uzun zamandır gösterişli tüy kalemlerin yapımında kullanılan Fuphuplar, parlak desenli yumurtalar da yumurtlar. Şarkıları ilk başta hoşa gitse de sonuçta dinleyeni çıldırtır,

Bu kuşun bakımı sorumluluk gerektiği için Fuphup sahiplerinin ruhsat alması zorunludur. Ayrıca Fuphupların şarkılarının birinin öleceğine delalet ettiği de söylentiler arasındadır.

  Harika! Valerie'nin allak bullak olmuş aklı daha da karışmıştı. Keşke bakmasaydım diye düşünerek bilgisayarı kapattı. Bütün kitaplarını kaldırdı, ışığı kapattı ve zaten üzerinde olan pijamalarıyla yatağına girdi. Rahat bir uyku çekmek için sadece güzel anılardan başka hiçbirşey düşünmemeye karar verdi. San Francisco'daki evleriydi burası. Henüz 6 yaşında olan Valerie annesinin elinden tutmuş bahçede koşuşturuyordu. Kendisinden 1 yaş küçük kardeşiyse ona yetişmeye çalışıyor, birlikte oynuyor, gülüyorlardı. Bu sırada çok güzel bir melodi geliyordu Valerie'nin kulağına. Babası da onları gülerek izliyordu. Aniden güzel anılar yerini kana ve vahşete bıraktı, kulak okşayan melodiyse korkunç bir sirene dönüşüverdi. Valerie yerinden sıçrayarak uyandı ve penceresinden bir kuşun uçtuğuna yemin bile edebilirdi. Pencereden baktı fakat tahmin ettiği üzere hiçbir şey göremedi. Saat 04.52'yi gösteriyordu. Valerie Baş ucundaki gece lambasını yaktı ve gün doğana kadar uyumamaya karar verdi.

   ''Buldum! sürekli takip edelim. Arkadaşlarıyla olan konuşmalarını duyarız.'' Stansie bir yandan elmadan kocaman ısırıklar alıyor, bir yandan da fikir üretmeye çalışıyordu. 

  ''Bence evlerine girelim.'' dedi Valerie gülerek.

  Stansie gözlerini kocaman açtı. '' Colbert Malikanesine mi? Hayatta olmaz buz dolabına girerim daha iyi.'' Birlikte güldüler ve Stansie elmayı sonuna kadar yemekde ısrarlı görünüyordu. 

  ''Bu kadar çok yiyip de bu kadar zayıf olmayı nasıl başarıyorsun Stans? Biliyor musun bir kızda en sinir olduğum şeydir.''

  ''Pekala öyleyse Drake'in sırlarını başka bir kızla öğrenmek zorunda kalacaksın bayan cesaret.'' dedi ve elmasından koca bir ısırık aldı Stansie.

  ''Ağır ol bakalım Stans seni zorabaların elinden kurtardım unuttun mu yoksa?'' dedi ve güldü.

  ''Bak seen. Bakalım bu hoşuna gidecek mi bayan cesaret.'' Stansie masadaki suyu aldı ve yarısnı Valerie'nin üzerine döktü. Valerie bir yandan bağırıyor, bir yandan da gülüyordu. 

 ''Bunu sen istedin Stans.'' Valerie suyun kalan kısmını Stansie'nin sarı saçlarına döktü. Kantinde bir yandan birbirlerinden kaçıyorlar, bir yandan da gülüşüyorlardı ve herkes onlara bakıyordu.

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin