Valerie boş kaldırımda yavaş fakat emin adımlarla ilerliyordu. Etrafta kendisi gibi okula giden bir kaç gençten başka kimseler görünmüyordu. Dün yaşadığı ilginç olayı düşünmeden edemiyordu Valerie. O kuş nereden gelmişti? Bir kuş nasıl şarkı söyleyebilirdi? Daha da önemlisi kafasının en ücra köşelerine attığı anılarını canlandırmayı nasıl başarmıştı? Hiçbirine mantıklı bir cevap bulamıyordu Valerie. Böylesine saçma birşeye okuduğu fantastik kitaplarda bile rastlamamıştı. Kuşun tüyleri pencereden içeri girmeseydi şu an bütün bunların bir halüsünasyondan ibaret olduğunu düşünebilirdi. Tüyleri küçük bir kavanozun içine koyup yatağının altına gizlemişti. Onunla ne yapacağını bilmiyordu fakat bu ona bir şekilde şizofren olmadığını hatırlatıyordu.
Wild Wood High School yazısını gördüğünde durdu. Derin bir nefes aldı ve ''Herşey çok güzel olacak'' diyerek kapıdan içeri girdi. Bunu her seferinde yapardı. Bu cümleyi tekrarlamak onu rahatlatıyordu. Koridor oldukça kalabalık ve gürültülüydü. Çoğu lisede olduğu gibi burada da her türden insan var gibi görünüyordu. İleride sporcu oldukları her hallerinden belli olan kaslı, uzun boylu bir erkek grubu karşılarındaki mini etekli kız grubuna bakarak gülüşüyorlardı. Kızlarsa kimin ne giydiğiyle meşgul gibi görünüyorlardı. Yan tarafta şişman, kızıl saçlı bir çocukla gözlüklü kısa boylu bir kız okul panosuna ''Fen Kulübü'' afişi asıyorlardı.
Yani kimse dönüp de Valerie'ye bakmıyor, herkes kendi işiyle meşgul oluyordu. Valerie de bundan rahatsız olmuyor, aksine memnuniyet duyuyordu. İçinden ''Harika'' diye mırıldanarak ders programını almaya gitti. Rehberlik servisine geldiğinde veli olabileceğini tahmin ettiği sarışın bir kadının rehberlik öğretmeniyle konuşmasını beklemek zorunda kaldı. Sarışın güzel kadın biçimli vücut hatlarını belli edecek siyah bir takım giymişti ve açık sarı saçlarını özenlice toplamıştı. Valerie bu kadın kadar güzel birisine rastladığını hatırlamıyordu. Şimdi bile böyleyse gençken nasıl birşeydir diye geçirdi aklından.
Beklemekten sıkılmış bir şekilde tam arkasını döndü ki bir çift sert, gri renkli gözün üzerinde olduğunu farketti. Koltukta oturmuş, Valerie'yi dikizleyen bu çocuğun rehberlik öğretmeniyle konuşan kadının oğlu olabileceğini düşündü. Biraz daha baktıktan sonra kesinlikle öyle olduğuna karar verdi. Annesi gibi açık sarı saçlara, keskin gri gözlere ve oldukça soluk bir tene sahipti. Valerie'ye bakıyordu fakat bu bakış genç bir erkeğin, genç bir kıza olan bakışından çok, 2.Dünya Savaşında bir Alman askerinin yahudiye olan bakışları gibiydi ; yani düşmanca. Valerie midesine saplanan ağrıyı farkederek hemen çocuğa arkasını döndü. Ne oldu yoksa korktun mu Valerie? diye geçirdi içinden. Saçmalama diye yanıtladı kendi içindeki sesi. Bir saniye! Az önce bunu düşünen kendisi miydi? Bu olamazdı ki. Valerie böyle bir şey söylemezdi. Bu sefer gerçekten korkmuş bir şekilde sarışın çocuğa baktı. Çocuk hala Valerie'ye bakıyordu fakat bu defa dudaklarında hain birgülümseme vardı. Sarışın kadın çocuğa bir işaret yaptı ve ikisi birlikte gittiler.
Valerie hala arkalarından bakıyordu ki rehberlik öğretmeni olan şişman, kalın çerçeveli gözlükleri olan kadın onu uyarırcasına öksürdü. Valerie hızla kadına dönerek ''Affedersiniz.'' dedi.
''Sorun değil tatlım. İsmin neydi?''
''Valerie Katie Valentinus.''
''Hmm.. Bir bakalım..'' Kadın gözlüklerini hafifçe aşağı indirerek bilgisayarda bir şeyler aradı. Daha sonra yazıcıdan çıkardığı küçük bir kağıdı uzatarak Valerie'nin eline verdi. ''İşte burada. İlk ders 5 dakika sonra başlıyor, geç kalmamalısın.''
Valerie teşekkür ederek rehberlik servisinden ayrıldı ve ders programına göz attı. İlk ders Edebiyat dı. Harika! Valerie'nin en sevdği ders-tabi Fransızca'dan sonra. Çok geçmeden Edebiyat sınıfını buldu ve içeri girdi. Çoğu kişi yerlerine oturmuştu bile. En önden ikinci sıraya oturacaktı ki siyahi bir kız ondan önce davranıp oturdu ve ''üzgünüm'' diyerek arkadaşlarına kıkırdadı. Valerie buna aldırmamıştı. En arkanın bir önündeki sıranın boş olduğunu fark edince bu sefer biraz hızlı davranıp oturdu. Bir an aklında okuldan sonra kütüphaneye gitmesi gerektiği geldi fakat okul çıkış saatini bilmiyordu. Bunu birilerine sormalıydı. Önündeki çocuk başını masaya koymuş uyuyordu, bu olmaz diye düşündü Valerie. Sağ tarafında üç tane kız birşeyler konuşup gülüyorlardı. Onlara sorarsa yeni kız olduğu için onu baştan aşağı süzeceklerdi. Valerie onları da boş verdi. Sol tarafında ise emo görünümlü bir kız etrafa nefret dolu bakışlar saçıyordu. Valeri o kıza sormayı düşünmedi bile.
Arkasını dödüğünde sarırışın bir kız sıraya bir şeyler karalıyordu. Valerie'yi farkedince başını kaldırdı.
''Şey, aa... Okuldan kaçta çıkıyoruz acaba?''
''16.00 da ders bitiyor.'' diye yanıtladı sarışın kız. Sarı düz saçlarını özensizce at kuyruğu yapmıştı. Siyah çerçeveli gözlükleri onu sevimli gösteriyordu. 170 cm boylarındaydı fakat sıska bir vücudu vardı. Bacakları ve kolları ipince, kalçası ise yok denecek kadar azdı.
''Teşekkür ederim.'' diye yanıtladı Valerie bu kez daha özgüven dolu bir sesle.
''Rica ederim.'' dedi ve gülümsedi. Yeşil gözleri daha da bir parlıyodu. Valeri bu kızı sevmişti.
Hafif bronz tenli, uzun boylu ve fit vücutlu bir adam seri adımlarla içeri girdi. Bu Edebiyat öğretmeni Alfredo Torre olmalıydı. ''Günaydın Wildwood'un köleleri!'' dedi neşeyle. O konuşunca bütün sınıf kıkırdadı. Herkesin yüzü gülüyordu. Bu adamı çok sevdikleri belliydi. Doğrusu Valeri de ilk izlenim olarak hoşlanmıştı bu adamdan. Diğer öğretmenlerin aksine eğlenceli birine benziyordu.
''Tatiliniz nasıl geçti bakalım? Durun siz sormadan ben söyleyeyim benimki harikaydı çocuklar bir gün bile öğlen 12'den önce kalktığımı hatırlamıyorum. Bütün tatil boyunca hiçbirşey yapmamanın tadını çıkardım. Şimdi ise sabahın köründe buraya gelmek sorundayız.'' Mr.Torre konuştuğunda herkes gülüyordu. Herkesin keyfi yerine gelmişti. Mr.Torre sıraların etrafında gezinmeye başladı. ''Harry naber, lakros nasıl gidiyor adamım'' diyerek omuzuna hafifçe vurdu.
''Hey, Lily ne kadar bronzlaşmışsın eminim Arizona'ya falan gitmişsindir.'' Bir yandan sınıfı geziyor bir yandan da öğrencilerle sohbet ediyordu. Valerie'nin çaprazında oturan şişman, siyahi bir kıza dönerek ''Aman tanrım Hailie ne kadar da kilo vermişsin böyle!''
''Oh, sahi mi?'' Genç kızın bu iltifat karşısında ne kadar mutlu olduğu gözlerinden okunuyordu. Mr. Torre Valerie'nin arkasındaki kıza dönerek ''Affedersiniz sizin isminizi hep unutuyorum bayan...?'' deyince sınıfta birkaç kişi kıkırdadı.
''Raydon. Stansie Raydon efendim.'' dedi çatlak bir sesle.
''Affedersiniz Bayan Raydon bir daha unutmayacağımı umuyorum.'' Tam geçip gidiyordu ki Valerie'yi farketti ve durdu. Valerie içinden işte şimdi başlıyoruz diyordu.
''Merhaba bayan sizi neden tanımıyorum acaba?''
''Çünkü yeniyim efendim.'' dedi Valerie kontrollü bir ses tonuyla.
''California'nın en sorunlu okulunu seçmişsiniz bu harika!'' Bunu söyleyince sınıftakiler kahkaha attılar ve Valerie de hafifçe gülümsedi. ''İsminizi bizimle paylaşmak ister misiniz?''
''Valerie Valentinus.''
''Memnun oldum bayan Valentinus. İsminizin oldukça sağlam bir anlamı var.'' Bunu söylerken sadece Valerie'nin anlayacağını düşünüp ona göz kırptı. Valerie de ona bir gülümsemeyle karşılık verdi. En azından ultra sevimli bir hoca var diye düşünüyordu Valerie. Sırf Mr. Torre için bile bu okula katlanabilirdi.
Okulun ilk günü Valerie'nin de tahmin ettiği gibi sıradan geçmişti. Bir kaç kişiyle tanışmış, daha çok derslerine odaklanmıştı. Kütüphaneden içeri girdiğinde içini bir huzur kapladı Valerie'nin. Birçok kitapla aynı ortamda bulunmak, bir çok insanla aynı ortamda bulunmaktan kat kat daha iyiydi. Hiç vakit kaybetmeden bir rafa yönelerek kitaplara göz atmaya başladı. Tam eline bir Anne Rice kitabı almıştı ki bir ses duydu. ''Korktun mu?'' Valerie kitabı elinden düşürerek hızla arkasını döndü fakat kimse yoktu. Bir kaç saniye kalp atışlarının normale dönmesini bekledi ve kitabı yerden alarak rafa koymaya çalıştı.
''Korktun mu?'' Valerie tekrar sıçrayarak arkasına döndü ve onu gördü. Rehberlik servisinde gördüğü sarışın çocuk Valerie'nin en az beş metre uzağında dikilmiş, donuk, gri gözlerle ona bakıyordu. Valerie hareket edemiyordu, öylece kalmıştı. ''Korktun mu?'' Çocuk konuşuyordu fakat dudakları oynamıyordu bile. Oh, hayır bu ses Valerie'nin kafasının içinden geliyordu! Fakat bu nasıl olabilirdi?! Mümkün değidi! ''Beni duyabildiğini biliyorum.'' Çocuk tekrar o hain gülüşünü dudaklarına yerleştirdi ve arkasına bile bakmadan kütüphaneden çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
FantastikGeçmişini yeni yeni tanımaya başlayan bir genç kız kendisini bambaşka bir dünyanın içerisinde bulur. Kendinizi ne kadar iyi tanıdığınızı düşünüyorsunuz? O kadar emin olmayın, herkesin aydınlık ve karanlık tarafları vardır fakat önemli olan hangisin...