Valerie ağır adımlarla okulun koridorunda yürüyordu. Brandon'dan öğrendikleri ''İblis'' olayından bir gün sonra, arkadaşları oldukça garip bir şekilde konuyu tamamen kapatmak istemişlerdi. Ralf, Brandon'ın onlardan kurtulmak için ortaya böyle bir yalan attığını söylemişti. Diğerleri de şaşırtıcı bir şekilde onu desteklemişlerdi, hatta Stansie bile. Fakat Valerie böyle düşünmüyordu. Kesinlikle Brandon'ın doğru söylediği taraftarıydı. Geçen gün de Valerie'den gizli birşeyler fısıldaşıyorlardı. O geldiğinde hepsi sus pus olmuştu. Valerie, arkadaşlarının ondan birşeyler sakladığını düşünmeye başlamıştı. Bunları düşünürken koridorda Bay Torre'yi görünce çok şaşırdı. Hızlı adımlarla yanına giderken ''Bay Torre!'' diye seslendi ona.
Torre oldukça meşgul görünüyordu fakat Valerie'yi görünce gülümsedi. ''Hey Valerie, nasılsın?'' Bu soruyu sanki 'Charles'ın ölümünden sonra nasılsın?' der gibi sormuştu.
''İyiyim Bay Torre. Vaktiniz varsa sizinle birşey konuşmak istiyorum.''
''Ah, aslında ben izinden erken döndüm ve yapacak birçok-''
''Yalnızca bir kaç dakika.'' dedi Valerie onun sözünü keserek. ''Lütfen.''
Torre biraz düşündü ve ''Pekala'' diyerek onu odasına aldı. Bu da bir yakınını kaybetmenin avantasıydı. İnsanların sana hayır diyememeleri. Koltuğuna oturdu ve ona da oturması için işaret etti. ''Valerie, öncelikle gerçekten senin adına çok üzgünüm.'' dedi yumuşak bir sesle.
Valerie hafifçe başını sallayarak ''Saolun.'' dedi. ''Benim size birşey sormam gerekiyor.''
''Evet Valerie, seni dinliyorum.''
Valerie aniden söze girdi. ''Tarikatın güçlerini bir iblisten aldığına dair birşeyler duydum.'' dedi ve sorgulayan gözlerle Torre'ye baktı.
Torre başta donmuş bakışlarla ona baktı fakat sonra kendisine çeki düzen vererek. ''Evet, evet Valerie tarikat yüzyıllardır gücünü çok kötü bir iblisten almaktadır. Şeytanla anlaşma yapıyorlar yani.''
''Bu.. bu korkunç birşey.'' diyebildi sadece Valerie.
''Evet, ne yazık ki öyle. Fakat 14 yıl önce iblis onlarla anlaşmayı bıraktı.''
Valerie bunu duyunca meraklı bakışlarını tekrar Torre'ye çevirdi. ''14 yıl önce mi? Neden?''
Torre iç geçirdi. ''Birisi yüzünden. İblisi birinin içine sokacaklardı. Bu sayede iblis bir beden bulacak ve çok daha güçlü olacaklardı fakat yapamadılar. İblis de onlarla anlaşmayı bozarak onları terketti.''
''Peki, peki bu kişi kimdi efendim?'' diye sordu Valerie.
Torre bir süre ona baktı ve sonra kitaplarını eline alarak kapıya doğru yürümeye başladı. ''Üzgünüm Valerie sana yardım etmek isterdim fakat dersime geç kalıyorum.''
''Bay Torre!'' Torre hızla arkasına döndü. ''Lütfen efendim, benden herşeyimi alıyorlar.'' dedi gözleri dolarak. ''Bana birşeyler söyleyin.'' Torre Valerie'nin gözlerinin içine uzun uzun baktı. Oldukça derin birşey düşünüyor gibiydi ve kederli görünüyordu. ''Alice Harikalar Diyarında, 13. sayfa.'' dedi ve hızla odadan çıkarak gözden kayboldu.
Valerie başta afalladı ve hiçbirşey anlamadı fakat sonra hızlı adımlarla okulun en alt katına, kütüphaneye doğru gitmeye başladı. Koridorda ona seslenen Stansie'yi duymazdan geldi. O kadar hızlı gidiyordu ki yanından geçenler ona bakıyorlardı. Herzamanki gibi boş olan kütüphaneye girdi ve kitabı aramaya başladı. 15 dakikalık arama sonucu onu en sondaki rafın en üst kısmında buldu. Küçük merdiveni getirerek oraya tırmandı ve kitabı aldı. Titreyen elleriyle 13. sayfayı açmaya çalıştı. Bu sayfada araya sıkıştırılmış bir kaç kağıt parçası vardı. Valerie derhal bunları okumaya başladı.
THANATOS
Kötü iblis kadının bedenine girmek için adeta can atıyordu. Eğer bunu başarabilirse, onu dünya üzerindeki hiçbir büyücü durduramazdı. Fakat kadın oldukça dayanıklıydı. Var gücüyle direniyordu. Fakat Thanatos sıkılmıştı artık. Kadın çığlıklar atıyor, yanındaki küçük kız çocuğunu korumaya çalışıyordu. ''Defol git buradan!'' diye haykırıyordu. Thanatos acımasızca büyülü sözcükleri söyledi, genç kadın ile küçük kız adeta ipleri bırakılmış birer kukla misali yere düşüverdiler. Alice Peters Valentinus ile küçük kızı öldü, İblis ise uzun bir uykuya daldı.
Valerie son cümleyi okuduğunda ağlamaya başladı. Yere oturarak, boş kütüphanede haykıra haykıra ağladı zavallı kız. Annesini ve kardeşini adi iblis öldürmüştü. İblisi annesinin bedenine sokmaya çalışmışlardı fakat o direnmişti. Bunun sonucunda da ölmüştü. Şimdi arkadaşlarının günlerdir neden bu konuyu kapatmaya çalıştıklarını anlıyordu Valerie. Onlar da biliyorlardı. Stansie, Ralf, Amelie, Luke. Hepsi biliyordu. Valerie kendisini hiç hissetmediği kadar yalnız hissediyordu. Tam o sırada yaşlı gözlerinin ardından birisinin ona doğru geldiğini gördü. Drake'di bu. Buz gibi soğuk bakışlarıyla ona bakıyordu. Elindeki kitaba baktı.
''Demek öğrendin.'' dedi her zamanki soğuk sesiyle.
Valerie ondan her zamankinden daha fazla nefret ediyordu. Hızla kalkarak ona doğru yürüdü. ''Seni aşağılık pisli-'' tam ona yumruk atacaktı ki Drake onu tek bir el hareketiyle geri piskürttü. Arkasındaki rafa sertçe çarpan Valerie yere düştü. Drake son derece sakin bir şekilde Valerie'ye yaklaştı. Valerie'yi kolundan tuttu ve hiç de nazik olmayan bir şekilde onu ayağa kaldıdı. ''Dikkatli ol Valentinus. Sıradaki sensin.'' dedi yerdeki kitabı göstererek arkasını dönüp sakin adımlarla yürümeye başladı.
''Bunu bana neden söyledin?!'' diye bağırdı Valerie çarpmanın etkisiyle acıyan kolunu tutarak.
Drake bir an için durdu. Kafasını hafifçe çevirdi ve sonra yürümeye devam etti.
Arkadaşlar çok uzun süredir yeni bölüm yayımlamıyorum farkındayım lütfen beni affedin. Bu bölüm de kısa oldu biraz diğer bölüm çok daha uzun olacak söz veriyorum. Ayrıca lütfen yorumlarınızı belirtin, çünkü benim için gerçekten önemli, şimdiden teşekkürler :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
FantasyGeçmişini yeni yeni tanımaya başlayan bir genç kız kendisini bambaşka bir dünyanın içerisinde bulur. Kendinizi ne kadar iyi tanıdığınızı düşünüyorsunuz? O kadar emin olmayın, herkesin aydınlık ve karanlık tarafları vardır fakat önemli olan hangisin...